Sonradan Üzülmeyelim

17 Aralık 2022 15:00

M. Okan Okuş yazdı…

Son yüzyılın en anlamsız zamanlaması ile Olimpiyatlardan sonraki en büyük spor organizasyonu olan Dünya Kupası’nda sona gelindi. Yirmi yıldır millet olarak hasret kaldığımız bu organizasyonda kuşkusuz bizim renktaşlar için tek heyecan, ABD forması ile sahaya çıkan Haji Wright’ın varlığı idi.

Haji Wright, Antalyaspor tarihinde her zaman çok özel olarak anılacak. Geçen sene eski kulübünün transfere onay vermesi için kariyerinin bitebileceği bir ceza riski de dahil olmak üzere büyük fedakarlıkla kiralık olarak takımımıza katıldı. Şanssız Giresunspor deplasmanında uzun süreli sakatlık yaşasa da dönüşünde verdiği katkı, geçen seneki çıkışımızda önemli rol oynadı. Yönetim sezon sonu büyük bir fedakarlık ile bonservisini aldı. Düzenli oynayacağı, sevdiği bir şehir ve takım için başka teklifleri elinin tersi ile iterek ligde geride kalan haftalarda attığı goller ile hem takıma katkı verdi hem de Dünya Kupası’nda kendine yer buldu.

ABD Milli Takımında gördük ki dünyanın neresine gitseniz hizip denen olgu orada da var. Pulisic’in başını çektiği çeteleşmiş takım, Groningen’de forma giyen ve milli takıma alınmayan Ricardo Pepi’nin acısını 3 maç boyunca pas atmadıkları, pozisyona sokmadıkları Haji’den çıkarmak istediler. Açıkçası ABD takımı benim gözümde bu kupanın takım olmaktan uzak, rezil futbol oynayan tek takımıydı. Haji’nin jeneriklik gol atıp sakatlanmadan dönmesi, hem kendine moral verdi hem de Antalyaspor’u ve bizleri mutlu etti.

Kulübümüze dönecek olursak, yakın dönemde gelen transfer yasağı morallerimizi bozdu. Yönetimler değişse de maalesef bir yanlış politika hiç değişmiyor. Bir futbolcu transfer edilir, uyum sağlar ya da sağlamaz, katkı verir ya da vermez, bu gibi durumlar önceden öngörülemez. Yakın zamanda Samir Nasri ile başlayan ve Aatıf gibi çok ağır bedellerle bağımızı kopardığımız oyuncular oldu. Şimdide Andrea Poli, Milosevic, Mukairu gibi isimlerden gelen transfer yasağına sebep olan süreçler oldu. Yönetimler gelip geçicidir fakat Antalyaspor baki. Profesyonel futbolcu ile yollar ayrılırken iyi ayrılıp uygun ödeme planı ile kulübü minimum zararla kurtarmak varken işi restleşmeye götürmek, maliyeti de artırıyor. İş yerinizdeki asgari ücretle çalışanı kapı önüne koymak belki size zarar vermez ama futbolcuların arkasında kapı gibi UEFA ve FIFA var. Yönetimler değişse de kulüp bedelini er ya da geç ödüyor.

Bu hafta önümüze düşen bir konu da Ruud Boffin olayı oldu. Kulübümüzde 2017’den bu yana forma giyip 158 maça çıkan Boffin ile temmuz ayında sözleşme yenilendi. Bu sene takımın defans kurgusunda yapılan hataların ihalesi de Boffin’e kaldı. Kötü kaleci değil, dengesiz hataları oldu ama bir çok maçta takımı ayakta tutan isim olduğunu çabuk unuttuk. Sakatlık bahanesi ile bir süre ortada yoktu. Ama oynatılmayacağı halde Pendikspor maçı kadrosuna alınması, Tel Aviv maçı için Belek’e kadar götürülüp oynatılmaması açık bir mobbing idi. Yanlış anlaşılmasın, ne arkadaşlığım ne bağım var. Avukatı da değilim. Ama bu iş inşallah sonu ağır bir tazminat olarak bize geri dönmez. Benim için tek önemli olan, Antalyaspor’un maddi manevi zarara uğramamasıdır.

Ara transfer dönemi yaklaşıyor. Başkanımız transfer düşünmüyoruz dese de açıkçası mevcut kaleci ve stoperler bizim için sıkıntılı bölge. Ligin geride kalanı, aralıksız kupa ve hafta içi maçları ile yoğun bir şekilde geçecek. Sakatlar, cezalı oyuncular derken kadro derinliği zarar görebilir. Bizim tribünden gördüklerimizi umarım başkanımız ve hocamız da görüyordur.