Yolun Sonu Utanç Gecesi
Hakan Aydın yazdı.
Çok karamsar olduğum zamanlar Musa Eroğlu ile özdeşlemiş bir türkü vardı, “Yolun Sonu Görünüyor” diye . hafta sonu ligin tepesinde bulunan takımla karşılaşacak olan Antalyaspor’da camianın bu maçtan beklentisi olmadığı gibi herkeste bir endişe vardı. Karşılaşmanın esame listesi açıklandığında orta alanda forvet arkasına Larsson’u koyup Erdal ve Petrusenko gibi oyunun daha çok defansif yönünü oynayan, kesici tabir edilen iki orta alan adamı ile sahaya çıkıp sol kanatta da Djenepo yerine Van de Streek ile başlaması, Galatasaray’ın en etkili olduğu orta alan ve kanatlara önlem almak adına idi. Böyle bir oyun formatı ile takımı sahaya sürmüştü stajyer hoca.
Alex ilk düdükle birlikte ligin en iyi ön alan baskısı yapan takımlarından olan Galatasaray’a karşı oyunu geriden kurmaya kalkışınca daha ilk dakikadan rakipten baskıyı yiyerek sahasından çıkmakta zorlandı. Rakip Galatasaray ise bloklar arasını çok kısa tutarak daha ilk dakikalardan itibaren Antalyaspor’u hataya zorladı ve bunda da başarılı olarak ilk 10 dakikada karşılığını aldı.
Antalyaspor’un yine en büyük zaaflarından olan yan top ve savunmada adam paylaşımı ile savunma yerleşimi hatasından kalesinde golü gördü. Golden sonra rakip frene basınca Antalyaspor oyunu dengelemeye çalıştı. Oyunu dengelemek adına geriden kısa paslarla oyun kurarak rakip alana topu taşımaya, kanatlara yayılmaya ve rakip kalede pozisyon bularak skor elde etmek istese de Galatasaray alanları daraltarak Antalyaspor’u kalesine yaklaştırmadı. İlk yarı boyunca rakip skoru yeterli görüp kendini sıkmadan, adeta dinlenerek oynadı. Buna rağmen yine de pozisyonlara giren taraf oldu. Kaç haftadır yerden yere vurduğumuz Kenan Piric ilk yarı en az 3 net pozisyonu çıkararak farkın artmasına engel oldu.
Karşılaşmanın ikinci yarısı başlarken stajyer hoca Alex bizi yine şaşırtmadı ve tıpkı bir basketbol koçu gibi iki kanat oyuncusunu çıkartarak Djenepo ve Gaich’i oyuna aldı. Böylece Samudio’yu sağ kanata çekip Gaich’i de öne atarak skoru dengelemeyi istiyordu. Ne var ki oyuna girenler, oyundan çıkanları arattı.
Djenepo eskiden beri Antalyaspor’u takip edenler bilir, bir zamanlar Antalyaspor’da Sekou Bamba vardı. Yıllar geçse de taraftarlar arasında alay konusudur. Djenepo da bana Sekou Bamba’yı hatırlatıyor. Ne top kontrolü var ne şutu var; bal yapmaz arı gibi adeta.
Karşılaşmanın ikinci yarısına yine hızlı başlayan Galatasaray idi. İlk yarıda olduğu gibi ikinci yarının başında golü bulunca yine vites düşürüp adeta kendilerini aktif dinlenmeye aldılar. İki farklı geriye düştükten sonra Erdal’ı oyundan alıp sahaya Kaluzinski’yi sürmesi, adeta Galatasaray’a pozisyonlar bulması için davetiye çıkarmaktı. Buna karşılık Galatasaray teknik direktörü, Antalyaspor’un kendine baskı kuramayacağından o kadar emindi ki son yarım saatte sahaya iki forvet birden sürdü. Okan Buruk yaptığı değişikliklerle karşılaşmayı hazırlık maçına çevirdi. Buna karşılık stajyer hoca Alex, maçın son dakikalarında Veysel’i oyundan alıp Emre Uzun’u orta alana alıp stopere Petrusenko’yu geçirerek adeta aklımızla dalga geçti.
Yazıma başlarken bahsettiğim gibi, yolun sonu görünüyor türküsünü artık kim üzerine alırsa; yönetim kurulu mu, stajyer hoca Alex mi, oyuncu grubu mu …
19 Ekim gecesi Antalyaspor için adeta bir utanç gecesi idi. Kombine ve bilet fiyatlarının çok pahalı tutulması, gerçek Antalyaspor taraftarlarını tribünden uzaklaştırdı. Bu durum, böyle büyük tabir edilen takımlar ile yapılan karşılaşmalarda tribünlerin rakip takımlara teslim edilmesinin en büyük nedenidir. Çoluğuna çocuğuna Galatasaray forması giydirip gelenler mi dersin, Doğu localarında Galatasaray bayrakları sallayanları mı istersin, üçüncü golden sonra Batı tribünün neredeyse tamamının ayağa kalkıp alkışlaması mı dersin… Bu maç, Antalyaspor yönetimi adına kara bir geceydi. Bir camia bu kadar küçük düşürülemez.
Ben bu filmi seneler önce 1987’de yaşamıştım. Haftalar önce küme düşmesi kesinleşmiş Antalyaspor adeta kaderine terk edilmiş, yine tesadüfen son hafta Galatasaray ile karşılaşmış, bütün stat Galatasaray’a teslim edilmişti. Antalyaspor’u destekleyen bir avuç taraftar, eski stattaki açık tribünün Talya tarafına doğru köşeye sıkışmıştı. Bu görüntüyü adeta cumartesi gecesi tekrar yaşadık. Utanç duyduğum bu olaya kim sebep olduysa derhal istifa etmelidir. Hele seremonide rakip takımla sahaya tam 30 çocuk çıkmış, hepsi popüler bir oyuncunun peşinde koşuyor. Seremonide Antalyasporlu oyuncuların önünde sadece 10 çocuk vardı. Futbolcu bile olsan, böyle bir durumda psikolojik olarak etkilenirsin. Kendi elinle kendi oyuncunun moralini bozmak büyük bir başarıdır.
Buradan Antalyaspor A.Ş’deki yönetim kuruluna seslenmek istiyorum. Sizler belki daha önce stadın önünden geçmediniz, Antalyaspor mağlup olunca iki gün kendine gelememek nedir bilmezsiniz. Siz Antalyaspor’u şirket gibi görürsünüz, biz kırmızı beyaza gönül verenler en kıymetlimizden bile üstün tutarız. Sizin yöneticiliğiniz bitince stada adım atmazsınız, biz ise ölünce neredeyse kefen yerine kırmızı beyaz forma ile gömülmeyi isteyecek kadar delice severiz. Onun için bize bir daha tribünlerde böyle kara bir geceyi, utanç gecesini yaşatmayın.
1987 de GS Bayrağı ile göbek atanlar vardı .Çok güzel yazmışsınız tşk. AS kadrosu vok zayıf ama YK ondanda silik.AS Başkanının adını bilen kaç kişi var. Belediye Başkanı ise Yağlı Güreş peşinde. Kısaca ANTALYASPOR ATATÜRK STADI gibi Tarihte kaldı.