Huzur-Mutluluk-Özlem

Fahrettin Kayan yazdı…

Huzur-Mutluluk-Özlem
19 Şubat 2020 07:26

Kaç haftadır yaşadığımız puan kayıpları üstüne hafta sonu oynanan maçların sonuçları da aleyhimize sonuçlanınca, puan tablosu bir anda korku filmine dönmüştü. Olası bir puan ya da maç kaybında günler karaya bürünecek iken hayati bir 3 puanla haftayı tamamladık.

Maçın başında arzulu ve istekli başlayan taraf olsak da sonrasında oyunun kontrolünü rakibe kaptırdık. İlk yarı top hücum bölgesine neredeyse hiç indiremedik. Tamer hocanın kenarda oyuncularına sürekli yaptığı yerden oynama, topu şişirmeden al ver yaparak çıkma uyarılarına rağmen özellikle defansın göbeğinden bütün toplar ileriye şişirildi. Haliyle Sinan ve Jahovic’ten hiç faydalanamadık. Ancak ikinci yarı yine karşımızda bambaşka bir Antalyaspor vardı. İkinci yarı oyunu yere indirip paslaşma yüzdesi de artınca, hem Sinan hem de Jahovic etkisini gösterdi ve 10 dakikada fişi çektik.

Kaç sezondur söylediğimiz gibi bizim en büyük silahımız, kendimize güvenimiz ve inancımız. Takım saha içinde kırılganlığı üstünden atıp, ısırmaya başladığı anda kendine güveni geliyor ve vites artırmaya başlıyor. Bu silahı daha da etkili hale getirmek istiyorsak, haftalar arası istikrarı biraz olsun sağlamak gerekiyor. Üst üste kazanılacak maçlar bu takımı bambaşka bir seviyeye getirecek.

Maçın teknik detaylarından ziyade geceden gözümüze çarpan ve akıllarda kalanlar şunlardı:

  • Türkiye’de birçok insanın artık bitti gözüyle baktığı Sinan Gümüş, geldiği günden bu yana takıma inanılmaz katkı veriyor ve kendine şüpheyle bakanlara inat sahada takımın her atağında sorunluluk alıyor.
  • Jahovic takım için o kadar önemli ki ,resmen olduğu ve olmadığı maçlar arasında takımda dağlar kadar fark var. Sadece hücum anlamında düşünmeyin. İlk yarıda defansın yaptığı pozisyon hatasında bile forvetten koşup gelip hırsla defansı uyaran ve anlatan, bir ayda takımı bu kadar sahiplenen bir oyuncuya sahip olmak çok büyük şans.
  • Futbolunun sonuna gelmiş, kilo problemiyle uğraşan ve sakatlıktan yeni çıkan Podolski oyuna girdikten sonra ofsayt gerekçesiyle sayılmayan golünde resmen “her şey gelip geçer yetenek bakidir” dedi.
  • Her şerde vardır bir hayır” demişler ya, Nazım’ın yokluğunda hem Antalyamız hem de Türk futbolu bir genç kazandı. Bünyamin sanki yıllardır sağ bekte oynuyormuş gibi özgüvenli ve becerikli. Son yıllarda Türk futbolundaki bek problemini düşününce, böyle bir genci kazanmak çok önemli.
  • Hafta başı, pazartesi sendromu, akşam mesai çıkışı demeden tribünlere gelen ve özellikle ikinci yarı takımın vites artırmasında etkili olan taraftarlar da her zamanki gibi 10 numaraydı. Ancak son sezonlarda tek tribünde birleşen taraftar grupları amaçlanıp, hayal edilirken biz bölünmeye devam ediyoruz. Tribünlerdeki bu bölünmeler ilerleyen süreçte inşallah sinerjinin düşmesine neden olmaz.
  • Atalarımız çok güzel söylemiş “Büyük lokma ye ama büyük söz konuşma” diye. Daha 2 hafta önce beraberlikle biten maçtan sonra sıralamada kendi yerine bakmadan “Antalya kümeye” diye bağıran Konyalılar, acaba bu hafta puan durumuna bakınca ne hissediyorsunuz?

Denizli maçından sonra bu huzuru ve kazanmanın mutluluğunu özlediğimizi söylemiştik. Üç haftanın ardından yüzümüz güldü. Bu sefer arayı açmayalım. Haftaya ligin en formsuz takımlarından Malatya karşısında alınacak üç puan, bizi ligin orta sıralarına kadar çıkaracak.

Deplasmanda beraberlik iyi sonuç dememeliyiz. Hedef direkt 3 puan olmalıdır. Siz Malatya’yı yenip gelin, içerideki Fenerbahçe maçında gerisini tribünlere bırakın.