Sabır Taşı Çatlamak Üzere
Birileri oynamış, birileri yenip birileri yenilmiş. Olan seyreden taraftara olmuş …
Antalyaspor taraftarı gittiği deplasmanların büyük bir kısmında insanlık dışı muameleye maruz kalıyor ve açıkçası buna alışmış durumdayız. Fakat bu durum dönüp kendi sahamızda da, özellikle bu sezonun başından beri sürekli artan şekilde karşımıza çıktıkça bizim de sabır taşımız çatlama yolunda ilerliyor. Üç aşamalı güvenlik taramalarının tamamı her birinde ayrı fiyasko karşımıza çıkıyor. Aşama aşama bakalım:
* Birinci kontrol noktasında özel güvenlik elemanları ellerindeki çoğu bozuk olan dandik cihazlarla bizlerin suçsuz yere ceza almamamız amacıyla piyasaya çıkarılıp zorunlu kılınan fakat amacına şimdiye kadar hizmet etmişliğine şahit olmadığım kartları okutuyorlar. Cihazların çoğunun bozuk olmasından ötürü kapıda çalışan kartlarımız o cihazda okunamıyor ve ilk arama noktasında bir sinir harbiyle karşı karşıya kalıyoruz. Ayrıca üst aramasıyla devam ediyor bu noktadaki kontrol.
* İkinci kontrol noktasındaysa ilk kez bu hafta şahit olduğum, onur kırıcı bir tavır olduğunu düşündüğüm şekilde, arkamızı dönmemiz istenerek detaylı bir şekilde elle vücudumuzun her yerini yoklamak suretiyle bir arama yapılıyor. Düşünün, maç izlemek için gelmiş bir taraftar adeta teröristmiş gibi bir muamele ve tavırla davranarak arkası döndürülerek üst araması yapılıyor. Buradaki detaylı arama sebebiyle girişlerde onlarca kişi sıkış tepiş sıra beklemek zorunda. Ayrıca bu küçük düşürücü aramayı gerçekleştiren güvenlik elemanı sayısının yetersizliği de bu yığılmada büyük bir etken.
* Üçüncü kontrol noktasına geldiğimizde kapıların yavaş işlemesi sebebiyle yine bir yığılma mevcut. Hem kapı sayısının azlığı hem de arama yapan personel azlığı önceki iki noktada sinirleri gerilmiş taraftarın kapıda en az on dakika daha beklemesine sebep oluyor. Güvenlik elemanlarının içeriden yaptığı “Burada yığılma oluyor kartları basmayın” gibi uyarılar sadece tansiyonun yükselmesine sebep oluyor. En sonunda, maça girmek için kontrol noktalarının ilkine gelişten en az yarım saat geçtikten sonra kapıdan giriyoruz ve önümüze yere konmuş bir koli parçası çıkıyor. Bizden ayakkabılarımızı çıkarıp sallamamız isteniyor. Önceki iki güvenlik noktasında yapıldığı gibi yine elle üst araması yapılıyor. Yani bir maça girebilmek için ayakkabımızı bile çıkarıyor ve kendimizi elletmediğimiz insan kalmayana kadar arama noktalarından geçip tribünümüze girebiliyoruz.
Bu hafta maçla ilgili yazamayacağım çünkü bu saydığım şeyler yüzünden ne maça odaklanabiliyor insan ne de başka şeylere. Devletine vergisini veren, o Passolig denilen işlevi yokken pahasıyla kendinden söz ettiren karta ekstra para verip, federasyonun saçmasapan gün ve saatlerine rağmen maça gelen taraftara reva görülen muamele buyken futboldan bahsetmenin çok da önemi yok benim için. Birileri oynamış, birileri yenip birileri yenilmiş. Olan seyreden taraftara olmuş.