Her Şey Olabilir
Ulaş Kalkan yazdı…
Sezonun ilk yarısında o dönem en formda ve verimli olan iki oyuncumuzdan sırf milliyetleri sebebiyle faydalanamadığımız maçta, futboldan çok uzak bir ortamda 1-0 mağlup olmuştuk. Hem o maçın cevabını vermek hem de saygısızlıkları unutulmadığı gibi günden güne artan Gaziantep hocası Șumudica’nın ağzının payını vermek adına bu galibiyet çok önemliydi. Haftalardır devam eden galibiyet hasretimizi de denkleme eklediğimiz zaman adeta fıstıklı baklava tadında bir sonuç oldu bizim için.
Geçtiğimiz haftaki adaletsiz, sonucu önceden belirlenmiş maçta zaten galibiyetin sinyallerini veren takımımız yine de çok kolay bir galibiyet aldı diyemeyiz. Gol yollarındaki bitiricilik sorunumuzun hala devam etmesi yetmezmiş gibi rakip kalecinin ve savunmanın özellikle ilk yarıda gerçekleştirdikleri birçok kurtarış sonucunda yine de golü bulmayı bildik. Formasına tekrar kavuşan Bünyamin’in şahane ortasında Larsson’un kafasına ne Nita ne de rakip savunmanın yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Takımımız ikinci yarıda ise vites düşürdü. Bunun sebepleri aslında birden fazla;
Öncelikle çok dar bir kadromuz var. 9 yedek oyuncuyla çıktığımız maçta Sergen Hoca 5 değişiklik hakkının 4’ünü kullandı, geçen hafta sadece 2 tanesini kullanmıştı. Transfer tahtasını açtıramayanlara bir mesaj olmaktan çıktı bu, bir mecburiyet artık.
İkinci sebep, takım galibiyeti tutmaya meylediyor. İstanbulspor maçında yok yere saçma sapan bir şekilde bırakılan iki puan ve ligde son 5 maçtır galip gelemeyip, süreçte alınan iki beraberlikte de öndeyken puanları bırakmış olmak ister istemez takımda psikolojik bir baskı oluşturdu. Sahada rahatlıkla ezebileceğimiz, farka bile gidebileceğimiz bir takıma karşı da olsa bu psikoloji anlaşılabilir.
Biraz da oyuncularımızın bireysel performanslarından bahsetmek istiyorum. Örneğin Sam Larsson golün sahibi olmasının yanı sıra sahanın açık ara en iyisiydi. Kilit pasları, isabetli ortaları, başarılı driplingleriyle giydiği forma numarasının hakkını veren bir performans sergiledi. Asistimizi yapan Bünyamin’in ise 3 ortasından tek isabetli olanın gol olmasını bir kenara bırakırsak, oyuncumuzda savunma anlamında bir ilerleme gördüğümü düşünüyorum. Sadece topu değil rakibi de göz takibine aldığını bu sefer bizlere gösterdi. Bence takımımızın maçlardan bağımsız yıldızı olan Helton yine kalede güven veren bir performans sergiledi. Nuri Hoca’nın Antalyaspor’a bıraktığı en önemli oyuncu olduğunu düşündüğüm Helton’un, Süper Lig’in de en iyi oyuncularından biri olduğunu düşünüyorum. Kalesini gole kapatarak kalitesine yakışır bir maç çıkardı. Buksa ise sahanın en şanssızıydı diyebiliriz. Girdiği birçok pozisyona rağmen maçı skora katkı yapamadan bitiren Buksa nerde olması gerektiğini çok iyi bilen bir oyuncu olmasına rağmen bazen olmadıkça olmuyor. Tek başına 0.73 xG değeri üreten Buksa bu maç olmasa da Başakşehir maçında skorunu yapacaktır diye düşünüyorum. Çok istiyor, çok deniyor bunun da meyvesini daha önce aldığı gibi almaya devam edecektir.
Bu hafta alınan 3 puan ile 8. Sıraya oturan takımımız için önümüzdeki iki maç gerçekten çok kritik bir öneme sahip. Üst üste yapılacak iki İstanbul deplasmanından alınacak 2 galibiyetle hiç beklenmedik bir şekilde Avrupa potasına girebiliriz. Ligin bu sezonki 2 takım dışındakilerin yok sayıldığı garip halinden faydalanarak devre arası transfer yapmamış, üstüne oyuncu göndermiş ve tüm sezonu 35 yaşındaki tek sol bek ile tamamlayan bir takımın sezonu ilk 4’te bitirmesi bence bu lig ikliminde hiç de uzak bir ihtimal değil.