Biz mi Çıkıp Oynayalım
Sorumlular şunu da sert bir dille bütün kafileye sorarsa çok mutlu oluruz; “Hayırdır çocuklar, biz mi çıkıp oynayalım?” …
Maç bittiği andan bu yana düşünüyorum ne yazsam diye. Salı saat 19:00 oldu, ben hala Sivasspor karşılaşmasına bir anlam verip, yazacaklarımı kafamın içinde netleştiremedim. Olumsuz kelamlara elimiz gitmiyor. Ne kendimizin ne camianin enerjisini düşürmek istemiyoruz ama gidişat beklentinin çok çok altında. Yükselmesini bekledikçe, haftalar geçtikçe daha iyi bir takım ortaya çıkacak dedikçe hüsran, hayal kırıklığı yaşıyoruz. Düşmeme mücadelesi verdiğimiz yıllarda hiç olmazsa beklentimiz yoktu da bu kadar kahrolmuyorduk.
Osmanlı maçında çok rahat bir galibiyet alan Antalyaspor’un, kendi evinde bu sezon iki maçını da kaybeden Sivasspor karşılaşmasında iyi bir oyunla galip geleceğini düşünüyorduk bir çoğumuz. Bu rahatlıkla geçtim ekran başına. İlk dakikalarda fena da bir oyun yoktu aslında. Gol gelene kadar hep vites yükselteceğimiz zaman dilimini bekledim. Bekledim ama nafile. Orta sahadan ileride iki pas yapamayan yıldızlar topluluğu vardı sahada. Ne bir organize atak be gol pozisyonu ne de benzer bir varyasyon… Kazanmak için hiçbir şey yapmayan bir Antalyaspor seyrettik. Ev sahibi takım ise aksine, orta sahada top göstermediler desem sanırım doğru tabir olur. Oyunlarının karşılığını da devre olmadan üç gol ile aldılar.
İkinci yarıda daha acı bir tablo vardı. Rakip 60. dakikada on kişi kalmış, golü de bulmuşuz. En azından bir beraberlikle dönmek, 3-0’dan deplasmanda 3-3’e getirilmiş bir maçın özgüveni ile Antalya’ya dönmek gibi bir fırsat yakaladık ama gole yaklaşan oyuncularımızın beceriksizliği ile sahadan 3-1 mağlup ayrılarak umutları önümüzdeki haftaya taşıdık.
Maç kazanılır, kaybedilir. Sahada üç sonuçta ihtimaldir ve normaldir. Lâkin sahada olan oyuncuların ve teknik kadronun isimleri ve kariyerlerine bakıldığında bu kadar kolay üç gol yemenin, neredeyse yarım düzine rahatça gole çevrilebilecek atağın gole çevirememenin ve sahada hiçbir şey yapmayan oyunculara doksan dakika boyunca müdahale etmemenin kendi ellerimizle maçı rakibe ikram etmenin acısını hissediyoruz.
Bazı oyuncularda düşüş olduğunu bizim kadar teknik kadro ve idari sorumlular da görüyorlardır diye düşünüyorum. Misal, benim en çok dikkatimi çeken El Kabir. Sahada varlık gösterememesi bir yana, bir disiplinsizliğin de söz konusu olduğu yüzünden okunuyor. Sakıb’ı geçen hafta yaptığı asist hatrına yazmadım ama müdahalelerinde geciktiği, her açıdan eksik kaldığı gün gibi ortada. Kendisine çeki düzen vermesi, geliştirmesini umuyorum. Yoksa hiçbir oyuncu babamın oğlu değil, düşmanım da değil. Ne görüyorsak onu yazıyoruz. Bir diğer düşüşte olan futbolcu Celustka… Geçtiğimiz yıllarda en çok övdüğümüz adam bu sene takımla beraber düşüşte. Bu iki oyuncunun alternatifi yok gibi görünse de taktik anlamında küçük rötuşlarla Musa Nizam ve Chico kadroya monte edilebilir. Alternatifleri olduğunu gören bu arkadaşlar da kendilerine çekidüzen vermek durumunda kalacaklardır.
Sorumlular şunu da sert bir dille bütün kafileye sorarsa çok mutlu oluruz; “Hayırdır çocuklar, biz mi çıkıp oynayalım?”
Milli maç arasının en çok Antalyaspor’a yarayacağını umut ediyorum.
Mutlu haftalar.