Galibiyet Güzel
Galibiyet hele hele böyle bir 90 dakikanın sonunda alınan galibiyet gerçekten harika, çok güzel. Ama takım futbol anlamında hiç iyi ışık vermiyor.
Takımımızın geçtiğimiz hafta Başakşehir deplasmanında almış olduğu ağır yenilginin ardından evimizde oynayacağı Sivasspor müsabakası kritik önem taşıyordu. Yaşanılacak olası puan kaybı neticesinde, puan tablosunda kendimizi alt sıralarda bulmamız olasıydı. Çünkü Süper Lig’de puan tablosunda takımlar arasındaki puanlar birbirine çok yakın olmakla birlikte takımlar haftalar ilerledikçe hatalarını, eksikliklerini gideriyor, her hafta daha hazır hale gelerek karşımıza daha güçlü, puan kaybına tahammülü olmayacak şekilde çıkıyor.
Sivasspor da bu takımlardan bir tanesi. Ligin ilk haftasında almış olduğu galibiyetten sonra oynamış olduğu 4 müsabakadan sadece 2 puan çıkartabilmiş, bizim karşımıza da mutlak puan ya da puanlar almak planı ile evine dönmek düşüncesinde sahaya çıktı.
Müsabakaya 4-4-2 dizilişi ile başladık. Kendi sahamızda uzun yıllar sonra bu diziliş şeklinde başlamak açıkçası beni mutlu etti. Bu sistemde futbolculuk döneminde uzun yıllar başarı ile mücadele etmiş, kupalar kazanmış, bu sisteme çok iyi hakim olan isim olan Hocamızın bu düşüncesi maalesef saha içerisinde verimli olmadı.
Müsabakanın ilk dakikalarında Sivasspor’un kazanmış olduğu haklı penaltı ile 1-0 geriye düştük. Artık evimizde oynadığımız son iki iç saha müsabakasında göstermiş olduğumuz reaksiyonu tekrar göstermemiz, geriden gelip müsabakayı taraftar desteği ve oyucuların hırs, azim ve mücadelesi ile kazanmamız gerekiyordu. Bunu evimizdeki son iki maçta gerçekleştirmiştik. Yenilen golden sonra tribünlerde yer alan taraftarlar desteğini arttırdı. Mevlüt Erdinç’in klası, tecrübesi ve yeteneği ile ilk devrenin sonunda kornerden ve penaltıdan olmak üzere bulmuş olduğumuz 2 gol ile devre arasına skor üstünlüğünü elde ederek girdik.
Takım her ne kadar Mevlüt’ün sayesinde skor olarak üstün olsa da, futbol anlamında rakipten geri durumdaydı.
İkinci yarının hemen başında Mevlüt’ün sakatlanıp kenara gelmesi ve kanımca yerine giren Danilo’nun da yanlış bir tercih olması neticesinde oyunun kontrolünü tamamen Sivasspor’a verdik.
Bülent Hoca bu Danilo’da ne buluyor, ne görüyor anlamış değilim. Bal yapmaz arı… Danilo’nun yerine bu isim topu ayağında tutup, takımı rahatlatacak isim olarak Barrada olması gerekiyordu.
Bu değişiklikten sonra Bülent Hoca bir başka hatalı değişikliği de Harun’u oyuna alarak yaptı. Doğukan gibi kanattan hızlı bir oyuncuyu oyundan alıyorsa, yerine aynı şekilde Drole gibi hızlı bir oyuncuyu alması gerekiyordu. Hoca Harun’u bu sezon hep sağ açıkta oynatıyor ve bu tercihinin bu zamana kadar da elle tutulur bir katkısını göremedik. Halbuki Harun orta saha merkezinde ve forvet arkasında oynayan, dikine pas yapan, pası seven bir oyuncu, kanattan topu alıp bindirme yapıp orta açacak bir oyuncu değil.
Bir başka oyuncu değişikliği hatasını da savunmanın önüne Chico’yu alarak gerçekleştirdi. Havadan yüksek top oynayacağını düşündüğü Sivasspor elbette bunu yapmadı. Sivasspor Teknik Direktörü Tamer Tuna, Chico, Diego ve Celustka gibi hava hakimiyeti yüksek oyuncuları yerden seri pas oyunu ile geçebileceğini biliyordu ve nitekim Kone-Muhammet değişikliği de bunun göstergesiydi. Geniş alanda hızlı olan Kone’nin yerine, ceza sahasında son vuruşu, bitiriciliği yüksek olan Muhammet’i tercih etmesi ile bunu bizler tribünden görürken Bülent Hoca saha kenarından bunu görüp düşünememişti. Ecel terleri döktüğümüz, müsabakanın ikinci yarısının tamamında gereksiz bir şekilde savunma yaptığımız bir karşılaşmadan kötü futbol izleyip, üç puan alarak stadyumdan ayrıldık.
Galibiyet hele hele böyle bir 90 dakikanın sonunda alınan galibiyet gerçekten harika, çok güzel. Kötü oynarken de müsabakalar kazanılmalı… Ama takım futbol anlamında hiç iyi ışık vermiyor.
Netice odaklı bir taraftar, bir futbolsever değilim. Çalışıp, mücadele edip, iyi futbol oynayıp, hak ederek kazanmanın yanındayım.
Bunu gerçekleştirebilir miyiz? Evet.
Takıma bunun gerçekleşmesi için gerekli ortamı sağlanıyor mu? Şu an için evet, sağlanıyor. Çünkü dünya standartlarında tesislere, uluslararası seviyede iyi bir stadyuma, Antalyaspor aşığı, görevini iyi niyetli yapan bir Başkana, zaman zaman hatalar da yapsa çok özverili bir şekilde emek harcayan bir Teknik Direktöre ve en önemlisi şu an için sayı olarak tribünlerde yetersiz de olsa stadyuma gelip destek veren, deplasman yapıp takımı yalnız bırakmayan belli bir taraftar kitlesine sahip bir Antalyaspor var.
Bazen de oyuncular reaksiyon göstermeli, maçı onlar koparmalı. Çünkü Hocanın da kötü performans gösterdiği müsabakalar, dersine yanlış çalıştığı zamanlar olabilir ama sahada yürüyen, uyuyan mücadele etmeyen oyuncuları bu kulüp kaldırmaz, taraftar istemez.
Konyaspor, Beşiktaş ve Rizespor maçında saha içi ve saha dışı yaşanılan tüm olumsuzluklara rağmen iyi bir mücadele örneği gösterip netice alan da bu oyuncular, son iki müsabaka da teslim olan da bu oyuncular… Uyarması da, alkışlaması da bizden. Çünkü biz bir Aileyiz, çünkü biz Antalyasporuz.