45 Maçlık Seriye 45 Dakika Yetti
Artık sıra bizde, sıra taraftarda, haydi Rizespor maçında stadı doldurmaya…
Takımımız Bülent Korkmaz yönetiminde, Kaptan Diego önderliğinde son yıllarda Süper Lig’de eşi benzeri pek görülmemiş bir karakter ortaya koyup, mücadele gösterip, puanlar almak için saha içi ve saha dışı her türlü olumsuzluğa rağmen azimle, disiplinle savaşıyor, çok önemli bir duruş sergiliyor.
Beşiktaş deplasmanına çıkmadan önce kulüp olağanüstü kongre kararı almış, yaşanılan tatsız hadiseler ve protestolardan sonra yönetim kurulu olağanüstü seçimli kongre kararı alarak istifasını açıklamış, “Antalyaspor’a bu noktada kim Başkan olacak? Antalyaspor’un yaşamış olduğu mevcut sıkıntılarını kim üstlenip çözüme kavuşturacak? Antalyaspor’a kim sahip çıkacak?” gibi çeşitli sorular camianın içerisinde sıkça dile getirilen ve dillendirilen bu endişeler yüksekti. Cihan Bulut ve yönetiminin taraftarların büyük bir kısmından destek görmemesi, camianın bir kısmında da rahatsızlığa yol açmış ve Cihan Bulut’un görevi bırakıp gitmesi durumunda Antalyaspor’un sahipsiz kalabileceği de konuşuluyordu.
Sahiden Antalyaspor sahipsiz mi kalacaktı? Ülkemizin yaşamış olduğu mevcut ekonomik sıkıntıda, Antalyaspor mali anlamda çok büyük sıkıntılar yaşarken, kim hangi amaç uğruna Antalyaspor’da Başkanlığa aday olup, Antalyaspor’a hizmet edecek ve bu hizmeti “Antalyaspor Aşkı” ile içinden gelerek iyi niyetli, samimi, dürüst bir şekilde ortaya koyarak, Antalya şehrinin vizyonuna eş değer şekilde doğru adımları atarak, birilerine yaranma, birilerinin hatırını kırmama veyahut kendi çıkarını düşünmeden, tamamen Antalyaspor’un menfaati uğruna kendisinden de ödün verecek, tüm Antalyasporluların desteğini alacak bir isim, Antalyaspor’un bugününü en iyi şekilde yönetip, geleceğini de ipotek altına almadan, tüm şehrin de desteği ile deyim yerindeyse teknik heyet ve futbolcuların yaşamış olduğu “Olağanüstü Hal” durumunu tüm camiaya yayıp herkesi bir araya toplayıp Antalyaspor’un başarısı ve Antalyaspor’u mali ve idari anlamda sağlıklı yapıya kavuşturacak bir isim ortaya çıkıp adaylığını açıklar mıydı? Bu tanımlamalara uygun bir kişi bu camianın içinden bulunabilir mi? Cesaret gösterip, bu ateşten gömleği giymeye talip olabilir mi? Sorular, sorular, sorular…
Bu tür soruları daha da çoğaltabiliriz ama bu soruların cevabının karşılığını şu anda sadece bir isim olarak eminim kafanızda düşünüyorsunuz. Bu ismi ben belirtmeden sizler yazının sonunu okumadan bu ismin kim olduğuna karar verdiniz bile.
Vodafone Park’a geçtiğimiz hafta Konyaspor müsabakasına göre savunmada sol bekte Celustka tercihi ile başladık. Geçtiğimiz hafta bana “eyvah” dedirten sol bek Chico tercihi, bu hafta Quaresma karşısında resmen intihar olurdu. Nitekim Bülent Hoca bu hatayı tekrarlamadı.
Savunmanın göbeğinde Kaptan Diego ile yan yana stoper oynayan genç Bahadır, tecrübesiz olmasına rağmen sırıtmadı. Beşiktaş’ın kanatlardan ve zaman zaman göbekten de gelen yüksek toplarını Diego ile birlikte çok iyi savundu. Her ne kadar kalemizde gördüğümüz 2 golde kafa golü olsa da, Beşiktaş deplasmanında kalemize gelen 17 isabetli ortanın ikisinin gol ile neticelenmesi de olağandı.
Hücum anlamında böyle bir deplasmanda bulduğumuz her pozisyonu gol ile neticelendirmemiz gerekiyordu. Nitekim öyle de oldu.
İlk 45 dakika da top rakipte iken kendi yarı sahamıza kapanarak, sahip olduğumuz topları uzun kontra atak yerine, pas yaparak rakip sahaya ilerleme düşüncesinde, orta saha oyuncularımızın teknik kapasitesinin yüksekliğini de kullanarak tempolu oynayıp, rakip orta sahanın direnç göstermeyip pas yapmamıza müsaade etmesi ve hücum bölgesine de rahat ulaşmamız neticesinde ilk yarının sonunda tempolu, keyifli ve zevkli bir müsabakada iki farklı üstünlük kurduk.
İkinci yarıda artık bu skoru korumamız, sahip olacağımız topları yine pas yaparak, oyunu soğutup, Beşiktaş’ın temposunu düşürüp, baskısını kırıp, Beşiktaş’a karşı takım halinde direnç göstermemiz gerekiyordu. Evet her ne kadar sahip olduğumuz topları pas yaparak kullanamasak da, takım halinde 90+7. dakikanın sonuna kadar müthiş bir direnç gösterdik, kalemizi savunduk.
56. Dakika’da kalemizde gol görsek de, maçın kalan uzun bölümünde özellikle Boffin’in müthiş kurtarışları ve şansın da yardımı ile kalemizde direkten dönen toplarla mağlubiyeti hak etmeden, Vodafone Park’ta Beşiktaş’ın Süper Lig’deki 45 maçlık namağlup ünvanına son vermemiz ile neticelenen müthiş bir gece, mutluluk yaşadık. Takımımızla gurur duyduk. Tüm Türkiye’nin dikkatini çektik.
Artık gözler bizim üzerimizde. Pazar günü Rizespor müsabakası bizim için Beşiktaş maçından daha da önemlidir. Beşiktaş maçında alınan 3 puanın değeri, Rizespor maçında alınacak 3 puanla birlikte daha da artacak, anlamlı hale gelecektir.
Tribünlerde yaşanılan kaos ortamının ortadan kaldırılması için atılan adımlar memnuniyet verici…
Kongre sürecinde adaylığına kesin gözüyle bakılan, yukarıda belirtmiş olduğum satırlarda sizlerinde kafasından geçen isim olan Ali Şafak Öztürk’ün Başkanlığı ile yine 20.000 kombine bilet sayısına ulaşmaya destek olun. Kapalı gişe müsabakaları, 90 dakika desteği bu takım sonuna kadar hak ediyor.
Bu takım bu desteği, göstermiş olduğu bu karakter, sergilemiş olduğu bu mücadele ve azimle, her türlü yaşanılan olumsuzluğa rağmen özverili bir şekilde geçtiğimiz sezonun ikinci yarısından bu yana hak ederek, takdir alıyor. Bülent Hoca’nın bu husustaki payı da çok yüksek. Hepinize helal olsun!
Artık sıra bizde, sıra taraftarda, haydi Rizespor maçında stadı doldurmaya.