Hırslı Taraftar , Ruhsuz Futbolcular
Haftaya Karabük maçında bu rezilliği izlemek istemiyoruz. Kazanmaya inancı olan bir takım görmek istiyoruz …
Ligin başından beri iyi olacağız diye kendimizi avuttuk durduk. Geçen haftadan alınan üç puanın yüreklere su serptiğini söylemiştim lakin bu futbolun kötü olduğunu ve “böyle oynarsak Bursa’dan üç de yeriz beş de yeriz” demiştim ve dört yedik. Şaşırmadık! Oynanan vasat futbol, yapılan köklü değişiklikler ve milyon dolarlık çok sayın futbolcular… Ruhsuzluk maalesef ki kanınıza işlemiş.
Olan gene 546 kilometre yol tepen ve o yolu hüzünle dönen taraftara oldu. Bir taraftar topluluğu düşünün ki takımı 45. dakikada on kişi kalmış, 3-0 geriye düşmüş ve hala takımını gırtlakları yırtılırcasına “Ölümüne, ölümüne, ölümüne Antalyamız” diye tezahürat eden. Dördüncü golü son dakikalarda yemesine rağmen hala tezahüratından vazgeçmeyen, umudunu yitirmeyen… Çünkü “umutsuzluk bize yasak” demiştik. Bu takım bu oyunla bu güzel taraftarı hak etmiyor.
Geçen sene Konya karşısında dokuz kişi kalan ve Konya’ya kök söktüren takımdan Menezli, Nasrili takımımıza bakıyorum da, isimler önemli olmuyormuş. Bir futbolcunun adı olsa da Antalyaspor kulübünden büyük değildir. Peşinizden bin bir umutla 546 kilometre yol tepip Bursa’ya gelen, annesini, babasını, kardeşini, eşini, çocuğunu Antalya’da bırakıp “Ölümüne Antalya” diye bağıran taraftar varken sonuç gene hayal kırıklığı… Hayallerle gidilen ama hayal kırıklığı ile dönülen bir yol… Toplam 1092 kilometre… O dönüş yolunda elimizde kalan tek şey, ufak bir umut kırıntısı.
Eto’o kadar, Deniz kadar koşturan, pozisyonlar kaçtıkça sinirlenen görmedim şahsen. Eto’o’yu kırdığınıza değmiş midir diye soruyorum şimdi? Umuyorum Eto’o bizi devre arasında bırakıp gitmez, yoksa bu milyonluk futbolcularla biz Avrupa’ya derken kümeye paraşütsüz düşeriz.
Yaza yaza yoruldum, siz yorulmadınız. İçeride hala ego savaşları mı devam ediyor? Sandro’nun kasaplığı karşısında yönetimimiz halen bir çözüm bulamamakta. Artık takımda yaptırımlara gidilmelidir. Ya para cezası verilmeli ya da kadro dışı bırakılmalı artık. Fair play kurallarının da acilen Sandro’ya hatırlatılması gerekiyor.
Bizim futbolcular bu maçları babasının çiftliklerindeki gibi halı saha maçı olarak görüyorlar herhalde. Bu ne pervasızlıktır ya hu? Hiç mi utanmaz insan? Hiçbir zaman unutmayın ki top asla önünüze düşmeyecek. Ne kadar koşarsanız değil ne kadar inanırsanız galibiyet sizin olur. Galibiyet size gelmez, siz galibiyete koşarsınız; azim ve hırsla…
Bir takım ancak taraftarla birleştiği zaman bir ruh oluşturur ama ben ortada sadece hayal kırıklığına sahip bir taraftardan başka bir şey göremiyorum. Belki de içimizdeki bu burukluk, bu üzgünlük bu yüzdendir. Sonuçta ortada doksan dakika boyunca azimli bir taraftar ve ruhsuzluğa gebe bir takım mevcut. Ama soruyorum, peki kilometrelerce yol gelen bu taraftarın hakkı ne olacak?
Haftaya Karabük maçında bu rezilliği izlemek istemiyoruz. Kazanmaya inancı olan bir takım görmek istiyoruz. Çünkü bu taraftar bu kadarını hak ediyor, en azından ruhunuzla, adam akıllı oynayıp yenilirseniz vallahi size tek kötü bir kelam etmeyiz. Çünkü biz “Ölümüne Antalya” deriz, bu yoldan dönmeyiz. Ama bu yolda takımımızı da bir yerlerde görmeyi arzu ederiz. Beklentilerimiz, hayallerimiz ve bu takıma inancımız bizi var eden bir sebep ve bu çizgiden dönmemeye kararlıyız. Takımın biraz daha gayretle çok iyi yerlere gelmesine inancımız tam ve beklentimiz biraz daha inançlı oynamalarıdır. Böyle lay lay lomla vakit geçer sanmayın. Gece kulüplerinde, havuz başlarında dönen hayat, meşin yuvarlağın peşinde dönmez. Sanmayın ki bu takımda kalıcısınız. Futbolcular, kravatlılar gider. Atkılılar kalır.
Yazacak kelime bırakmadınız ya helal olsun ve yazıklar olsun.
Bu haftalık bu kadar büyük Antalyaspor taraftarı… Atkılarınız boynunuzdan, bestelerimiz dilinizden ve ne olursa olsun umudumuz asla yüreklerimizden düşmesin.
Haftaya daha olumlu bir yazıda görüşmek dileğiyle… Antalyaspor aşkımız daim olsun!