Hüsran

Süper Lig’in 4. haftasında rakibimiz İstanbul ekibi Başakşehir Futbol Kulübü’ydü. Rakip, geçen hafta maç oynamamış ancak hafta içinde Avrupa maçı yapmıştı. Biz ise geçen haftaki geri dönüşten sonra İstanbul’a moralli gitmiştik.

Maç öncesi kadroya baktığımızda, Erdoğan’ın ilk 11’e döndüğünü ve Hatayspor maçının yıldızı Kaluzinski’nin de ilk 11’de yer aldığını gördük. Nihayet Alex de Souza hatasından dönmüştü. Maça hızlı başlayan Antalyaspor, henüz ikinci dakikada Kaluzinski’nin asistinde Larsson ile golü bulunca, hepimizin aklına “yenilmeden döneriz” düşüncesi gelmişti. Maçın ilerleyen dakikalarında ne oynadığını bilen, rakibe çok az pozisyon veren bir Antalyaspor vardı. Ancak, Larsson ile durumu 2-0 yapınca işler değişti. Önce rakip farkı bire indirdi, ardından da ikinci yarıda yaptığı değişikliklerle yirmi dakikada dört gol bularak maçı farklı kazandı. Bu farklı skorla İstanbul’da adeta “hüsran” yaşadık.

Geçen hafta bizim yaptığımız geri dönüşü bu sefer rakip gerçekleştirdi. 2-0’dan maç verilmesini anlarım ama böyle bir maçta bu skorun izahı olamaz. Takım hücumda ne kadar iyiyse, defansta da bir o kadar kötü. İlk hafta bahsettiğim kaleci-stoper tandemi uyumundan adeta eser yok.

Maalesef, Antalyaspor geleceğe dair umut vermiyor. Takımın hem oyun hem de kadro olarak bariz eksiklikleri var. Bu savunma anlayışıyla devam ettiği sürece, her maçta attığının bir veya iki fazlasını kalesinde görmeye mahkûm olacak. Milli araya kadar olan süreç, Antalyaspor için çok kritik. Hem transfer yasağının kaldırılıp takıma takviye yapılması, hem de takımın biraz daha zamana ihtiyacı olması sebebiyle bu süreci mutlaka iyi değerlendirmeliyiz. İşte bu süreçte, hocanın ve başkanın nasıl bir reaksiyon alacağı merak konusu.

Milli aradan sonra evimizdeki maçta görüşmek dileğiyle.

Sağlıcakla kalın, Antalyaspor Ailesi.