Bu Maçları Sevmiyorum
İbrahim Yumak yazdı…
Yaklaşık bir haftadır gündemimize meşgul eden Antalyaspor- Galatasaray maçı gelip çatmıştı. Özellikle son iki yıldır sözde İstanbul takımları ile olan maçlara gitmemeye çalışırım. Yine bu maça da gitmeme kararı almıştım. Maçta 20 binin üzerinde taraftar vardı ama bunun ne kadarı Antalyaspor taraftarıydı, tartışılır.
Hafta başında bilet fiyatları açıklanmış, Antalya şehrinde yaşayan Galatasaraylılar, Antalyaspor tribününden bilet alma yarışına girmişlerdi. Hafta içi telefonumu arayanların çoğu Galatasaray taraftarıydı ve ilk kez Passolig alıp maça nasıl gideceklerini soruyordu. Bu durum ne bu maçta ilkti ne de son olacaktı. Yalnız yönetim bir karar alıp 1 Ekim tarihinden sonra çıkan Passolig kartlarına bilet alımını kapatabilirdi.
Maça gelecek olursak kadroda geçen haftadan tek değişiklik Sam Larsson yerine Bytyqi ilk on birdeydi. Sanırım Larsson’un bi sakatlığı vardı. Maçtan önce birkaç kişiyle konuştuğumuzda maçı ne kadar 0-0’da götürürsek bizim için avantajlı olur diye konuşmuştuk. Maç ortada başlamıştı. İki takımda oyunu rakip sahaya yıkmaya çalışarak oynuyordu. Bazen top kayıplarıyla oyun orta alana sıkışıp kalıyordu. Dakikalar 18’i gösterdiğinde tehlikeli atağımızda Kazımcan, Jehezkel’i ceza sahasında düşürünce hepimiz penaltı bekledik ama hakemin kararı o yönde değildi. İlk yarının sonlarına doğru birkaç Galatasaray atağı haricinde maç ortadaydı. İlk yarı boyunca işler istediğimiz gibi gitmişti.
İkinci yarıda ise oyunun kontrolü yavaş yavaş Galatasaray’a geçmişti. Olmayan bir faulden kazanılan duran top silsilesi ile geriye düştük. Daha sonra oyuncu değişiklikleri ile oyuna ortak olmaya çalışsak da bir türlü istediğimiz pozisyonları bulamadık. Önce Jehezkel’in çaprazdan vuruşuyla beraberlik fırsatını kaçırdık hemen ardından on dakika sonra Assombalonga ile yine beraberlik şansını değerlendiremedik. Altı pasın içinde Assombalonga adeta zoru başardı. Geçen haftada yazdığım gibi acilen hem mental hem de fiziksel olarak toparlanması gerekiyor.
Sonuç olarak belki bir puan alacağımız maçı kaybettik olduk. Takım mücadele anlamında iyiydi. Özellikle Jehezkel’i ve sonradan giren Safuri’yi beğendim. Yine Buksa’da ileride çok çalıştı.
Maçta hakem kararları ön plana çıktı. Gerek verilmeyen penaltımız gerek Muslera’ya verilmeyen kırmızı kart derken söylenecek çok da şey yok aslında. Çünkü bu tür maçlarda hakemi de yenmek zorundasınız.
Son olarak, gelecek maçlarda Antalyaspor tribününe giren sözde İstanbul takımları formalı seyircileri görmek istemiyorsak bunların önlemlerini almamız gerekiyor. Daha fazla taraftar nasıl çekebiliriz ya da yeni nesle Antalyaspor’u nasıl sevdirebiliriz, bunların çözümünü bulmamız gerekiyor. Yoksa biz Antalyaspor taraftarları olarak sayımızı arttırmadığımız sürece, böyle maçlarda sinir uçlarımızla oynanmasına devam etmek durumundayız.
Sağlıcakla kalın Antalyaspor Ailesi…