En Kötü Hafta
Bizim böyle mücadele eden oyuncularımız, böyle tribünde teslim olmayan taraftarımız olsun. Bunların hepsi kupalara, şampiyonluklara bedel …
Avrupa Kupası hayallerimiz için en kötü haftayı geride bıraktık. Geçen hafta zaten berbat bir skor almıştık. Bu hafta direkt rakibimiz ile karşılaştık. Altı puanlık maçtı yani. Galatasaray’ı mağlup etseydik, ortalığın tozunu dumana katmış olacaktık. Avrupa hedefimizde rakiplerimizin hepsi de haftayı galibiyet ile kapatmışlardı. Bizim ise kesinlikle galibiyet almamız gerekiyordu. Beraberlik bile kötü sonuçtu bizim için.
Takımımızda Eto’o cezalıydı. Galatasaray’da ise eksiklikler çok daha fazlaydı. Aslında rakip yüzünden değil de kendi hatalarımız sonucu kaybettik biz maçı. 2 haftadır taktik ve saha dizilişi konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Rıza Hoca takıma geldiği günden beri aldığımız skorlar bakımından değil de, yaptığı doğrular bakımından her zaman yazılarımda övgü ile bahsettiğim bir isim. Yani şimdiye kadar yaptığı doğruları buradan yazdım. Lâkin son iki haftadır yaptığı yanlışlar bize iki mağlubiyet ile dönüş yaptı. Akhisar maçındaki yanlışlıkları geçen haftaki yazımda okudunuz zaten. Bu hafta yapılan yanlışlar da bir hayli fazla açıkçası. Maksadım haddimi aşmak değil. Ben sadece şahsi fikrimi söylüyorum ki maç çıkışı genelde herkesin söyledikleri ile örtüşüyor bunlar. Salih’in oynatıldığı mevki çok yanlıştı bir kere. O bölgede oynayacak oldukça fazla oyunucumuz varken çok ilginç ve sırıtan bir durum oldu bu.
Serdar Özkan’ı sanırım tek beğenmeyen benim halen. Mücadelesine, hırsına, azmine asla laf söylemem lâkin bizim takımımız için bana göre gerçekten yetersiz. İkili mücadelelerdeki fiziki durumu içler acısı. Topu ayağına alıp köşeye hızlıca inmesi çok doğru ama o topu geriye çektiği anda 5. vitesten 3. vitese düşmüş araba gibi takım yığılıp kalıyor, rakip savunma yerine yerleşiyor ve Serdar’ın bunu yapacağını artık bütün kainat biliyor. En kötüsü de bu zaten.
Son vuruşlardaki zayıflığımız ve mental sıkıntımız olmasa bugün 0-2’den 3-2’ye geri dönüş yapmış olacak, belki de elimizdeki inanılmaz fikstür avantajı ile birlikte sezon sonu Şampiyonlar Ligi’ne gidecektik. Fikstür avantajı lafını boşuna söylemiyorum. Bakın; Beşiktaş, Bursa, Trabzon, Başakşehir gibi takımların hepsi Antalya Arena cehenneminin tadına varacaklar. Ama şimdi ne düşünüyoruz? Rize deplasmanında alınacak bir beraberlik bile Avrupa hedefimizi bitirir. Bu kadar kesin konuşuyorum işte. Rakipler artık vites yükseltti. Biz iki haftada elimizde avucumuzda ne varsa harcadık maalesef. Artık puan kaybının lüksü yok.
Maç 0-2 iken vitesi arttıran bir tribün vardı. Hoş, stadın yarısı doluydu hemen hemen. Ama kale arkaları üzerine düşen neyse yaptı. Takımı tuttuk ellerinden, yine biz ayağa kaldırdık. Maç izlemedik, maçı yaşadık, resmen oyunucularımızla birlikte o maçı 2-2’ye getirdik. Ama maalesef son dakikadaki gole engel olamadık. Atamayana atarlar. Muslera maç 2-2 iken yavaş hareketler yapıyordu, Galatasaray 1 puana sevinecekken, Galatasaray’a 3 puanı atamadığımız goller ile hediye ettik. Ama tribünde asla düşmedik.
Maç sonu Deniz Kadah ağlayarak tribünleri dolaştı. Biz o hırsı gördük ya, gerisi bizim için önemli değil. Varsın Avrupa olmasın, bizim böyle mücadele eden oyuncularımız, böyle tribünde teslim olmayan taraftarımız olsun. Bunların hepsi kupalara, şampiyonluklara bedel.