Pozisyon Çok Gol Yok
Hakan Aydın yazdı…
“Bir kurbağa kaynayan suya atıldığı zaman dışarıya zıplar. Fakat soğuk suya konup da yavaşça ısıtıldığında, ne olduğunu fark etmeyip yavaşça kaynayan suda ölecektir.” Kurbağa ile ilgili bu meşhur anekdotu eminim bilmeyen ve okumayan yoktur. Teşbihte hata olmaz, Antalyaspor’un oyun planı tam da bu şekildeydi. İlk düdükle birlikte oyunu yavaş yavaş, geri pas-yana pas şeklinde temposuz oynayıp, rakip takımın kendisine ayak uydurmasını sağlayarak rakibinin uyuduğu anda işi bitirmek üzerine kurulu bir taktik vardı. Ersun Yanal, pazar günü Eryaman Stadyumu’nda Başkent ekibine karşı bu taktikle oynayacağını ilk dakikalardan belli etmişti. Erzurumspor maçı gibi rakibi önde karşılayan, oyunu rakibin 1. ve 2. bölgesinde oynama isteği ve taktiğinden vazgeçmişti. Bunda haksız sayılmazdı çünkü rakip Ankaragücü, sağ kanadında Geraldo ve Kitsiou, ileri ucunda Börven ver Lobjanidze gibi oyunu hızlı oynayabilen, dikine giden, orta alanı çabuk geçen ve topu ileriye hızlıca taşıyan bir takıma karşı boş alanlar bırakırsanız, Ankaragücü’nün cezayı keseceğini biliyordu. Ersun Yanal, biraz ağır kalan Kudriashov’u da kenarda bekletmişti.
Oyunun özellikle ilk yarım saatinde Antalyaspor, Ankaragücü’nün temposuz oyuna ayak uydurmasını sağlayarak rakip kalede birçok pozisyon bulan taraf oldu. Fakat bu kadar pozisyona girip gol üretememek, Antalyaspor’a eksi yazar. İlk yarı özelinde herkes görevini nerdeyse hemen hemen yaptı. Veysel, görünmez kahramandı. her topta ilk müdahaleleri yaptı. Eren Albayrak artık tam bir sol bek gibi sol bek olmuştu. Fredy, kadroya yazılacak ilk isim.
Karşılaşmanın ikinci yarısı başladığı zaman adeta siyahla beyaz gibi çok farklı bir ikinci 45 dakika izledik. İlk yarıdaki temposuz oyun gitmişti. İlk yarı Ankaragücü bize ayak uydurmuştu. 2. yarı ise Antalyaspor, Ankaragücü’nün hızlı oyununa ayak uydurmaya çalıştı. İki takım da hızlı, istekli, bir an önce golü bulmanın telaşına düşmüşlerdi. hele Antalyaspor’un 52. dakikada Amilton’un “al da at dercesine” Sidney Sam’i kaleciyle karşı karşıya bırakmasına rağmen o pozisyonu dışarı atmak daha zordu. Sidney Sam zoru başardı.
Maçın ikinci yarısında topla daha çok oynayıp öne doğru çıkan bir Antalyaspor vardı. Bunun neticesinde bolca pozisyon bulup değerlendiremedik. Maçı bir türlü koparıp golü bulup oyunun kontrolünü elimize alamadık. Karşılaşmanın ikinci yarısı oynadığımız oyun şekli, Ankaragücü için bulunmaz nimetti. Çünkü Ankaragücü, Antalyaspor’un oyunu öne taşıdığı anlarda ani kapabilecekleri toplarla hızlı hücumcular ile sonucu kendi lehlerine çevirebilecek oyunculara sahipti. Defansımız yerleşmeden hızla çıkan Ankaragücü’nde, hatalı adam paylaşımından ötürü rakibin en tehlikeli oyuncusu Börven başıboş kalıp ligin 30. haftasında Göztepe ağlarına gönderdiği golün kopyası gibi bir gol kaydetti. Göztepe maçındaki gole karbon kağıdı konmuş gibi bir gol yedik. Her iki stoperin de sol ayaklı oluşu ve ön direğe doğru hamle yapmaları, rakip forveti bomboş bıraktı.
Bünyamin’in A milli takıma çağrılması, ayaklarını yerden kesmiş gibiydi. Bir an önce aklını başına toparlamalı.
Fredy sakat değilse, buradaki değişiklik tercihi bence yanlıştı. Orta alanda Fredy çıkınca, birkaç dakika içinde kalemizde golü gördüğümüz gibi, ileri hızlı çıkışları da gerçekleştiremedik.
Bu karşılaşmadan sonra hem oyuncu grubu hem teknik heyetin düşünmesi, çare üretmesi lazım. Bu kadar pozisyona girip hiçbirini değerlendirememek, düşündürücüydü. Halbuki bulunan pozisyonlardan birini bile gole çevirsek, başkentten puan ya da puanlarla dönecektik.
Artık çok zorlu bir periyota giriyoruz. Sezon bitimine dek hafta içi-hafta sonu zorlu müsabakalar bütün takımları zorlayacaktır. Tahminimce güçlü olan ve ayakta kalan, istediğini alacaktır.
Son sözüm, bir atasözümüzden gelsin:
“Fırsat rüzgara benzer, marifet onu tutmaktadır.“