Dolar 38,4799
Euro 43,8575
Altın 4.097,36
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Antalya 19°C
Yağmurlu
Antalya
19°C
Yağmurlu
Per 20°C
Cum 22°C
Cts 22°C
Paz 23°C

Panik

5 Şubat 2024 09:00

Hakan Aydın yazdı…

Şubat ayının ilk günlerinde, yazdan kalma bir akşamda futbol oynamak ve gönül verdiğin takımı desteklemek için tüm şartlar oluşmuş, hele Antalyaspor’un ülkede üç büyük olarak tabir edilen bir İstanbul takımı ile karşılaşacak olmasından ötürü başka zaman stadın yolunu bilmeyenler, bu karşılaşma öncesi tribünleri dolduracaklardı. Adeta kapalı gişe başlamışlardı iki takım da tribünlerde.

Karşılaşmadan önce Antalyaspor’un teknik adamı Sergen Yalçın kadrosunu bozmamıştı. Yaklaşık dört haftadır aynı kadro ile oyuna başlayarak kadro istikrarı ve beraber oynama alışkanlığını takıma kazandırmaya çalışıyor. Bunda da başarılı olduğu, oynanan oyundan belli olmaya başlamıştı.

İlk düdükle beraber Fenerbahçe, Antalyaspor üzerine baskı kurarak sonuç alıp üstünlüğü eline geçirmeye çalıştı. Yalnız hesap edemedikleri şey, Sergen Yalçın gibi bir ustanın Fenerbahçe’yi iyi analiz etmesiydi. Sergen Yalçın adeta bir satranç ustası gibi top Fenerbahçe’de iken rakibin bütün etkili silahlarının oyunu çok hızlı oynayıp atak yönlerini değiştireceğini iyi hesaplayarak sahaya dizilişini ayarladı ve top Antalyaspor’a geçince hızlıca üçüncü bölgeye inmeye çalıştı. Bunda da karşılaşmanın başında başarılı olmuştu.

İlk yarı boyunca Süper Lig’de lider konumda olan ve oyuncu grubu olarak bol sıfırlı çek karnesi gibi olan bir takım karşısında özellikle ilk 30 dakikada başa baş bir oyun oynadık, hatta daha çok pozisyon bulduk. Fenerbahçe’yi bu sezon Antalyaspor kadar zorlayan ve bu kadar pozisyon vermesine neden olan bir rakip olmamıştır. Antalyaspor ilk yarının sonuna doğru yediği gole kadar oyunu domine eden, oyunun kontrolünü ve temposunu elinde tutan bi görüntü çiziyordu.

Karşılaşmanın ikinci yarısında roller değişmişti. İlk yarının sonunda bulduğu üstünlük sayısı ile ikinci yarı başında oyunun kontrolü Fenerbahçe’ye geçmişti. Antalyaspor ise sonucu değiştirmek adına gereksiz bir panikle oyunu hızlı oynamaya çalıştıkça sık sık top kayıpları yaşadı. İlk yarıdaki rakibe nefes aldırmayan, rakibin topla çıkmasına izin vermeyen , hızlı geçiş oyunları oynayan Antalyaspor gitmiş; yerine bir an önce gol bulup sonucunu değiştirme telaşına düşen bir Antalyaspor gelmişti. Panik ve telaş, her zaman hata yapmanıza neden olur.

Antalyaspor’da dakikalar ilerledikçe özellikle orta alan oyundan düşmeye başladı. Antalyaspor teknik yönetimi nedense ısrarla oyuncu değişiklikleri için bekledi. Eğer değişiklikler 60. dakikadan sonra yapılsaydı, hem rakipten baskı yemez hem de ilk yarı oynadığımız oyunun bir benzerini oynayıp skoru değiştirebilirdik. Oyuncu değişikliklerini geç de olsa yapınca, bu durum Antalyaspor’a oyun anlamında olumlu yönde yansıdı ve son dakikalarda da olsa pozisyonlar bulmamızı sağladı.

Antalyaspor adına sahanın en kötüsü olan Bytyqi’yi ikinci yarının başında oyundan alabilir, Bytyqi’nin yerine Assombalonga’yı sol kanata yerleştirerek daha farklı bir oyun ortaya konulabilirdi. Sergen Yalçın maçı çevirmek adına orta alandan Safuri’yi oyundan alarak Assombalonga’yı forvete, Buksa’nın yanına koydu ama atı alan Üsküdar’ı geçmişti. Geç yapılan değişiklikler çare olmadı. Karşılaşmanın sonucunu da her iki yarıdaki son dakikalar belirledi.

Son sözüm, Heredot’tan takıma gelsin:

Acelecilik, her işte hatayı getirir.

ETİKETLER: ,