Kör Dövüşü
Hakan Aydın yazdı…
Moda tabirle “yeni normal hayat” ile birlikte yeni futbol hayatına sezonu şu şarkı sözleri ile ifade etmek en doğrusu olurdu. Bu sözler, tam da içinde bulunduğumuz durumu anlatıyordu.
“Seni uzaktan sevmek
Aşkların en güzeli
Alıştım hasretine
Gel desen gelemem ki”
Maça geçtiğimiz sezonun kadrosuyla hemen hemen aynı başladık. Eksiğimiz var, fazlamız yoktu. Oynanan hazırlık maçlarında yediğimiz bir çuval gol, bu renklere gönül veren herkesi endişeye sevk etmişti. Bunun farkında olan kenar yönetim, savunma hattını tamamen eskiye döndürerek Kudryashov ile Veysel ikilisiyle ortayı, Nazım ve Bünyamin ile sağ kanadı, Eren ve Amilton ile sol kanadı sağlama almıştı. Yalnız bu kadar önlem alırken orta alandan top yaparak atağa kalkmanın zor olacağı belliydi. Nitekim başlama düdüğü ile birlikte oyuna daha organize daha atak başlayan rakip Gençlerbirliği oldu. Gençlerbirliği maçın ilk 20 dakikasında oyunu Antalyaspor’un sahasına yıktı. Antalyaspor topu rakibe vererek kendi yarı sahasında kaptığı toplarla kontra atağa çıkıp sonucu lehimize değiştirmeye çalıştı. Ama ne yazık ki savunmaya önlem almaya çalışırken atağa çıkamadık. Oyunun ikinci bölgesinde oyunun yükü Hakan Özmert’in omuzlarında kaldı.
Top bizde iken Doğukan ve Fredy toplu oyunda varken, rakip atağa çıkarken rakibi kovalamıyorlar.. Topsuz oyunda yoklar. Bu nedenle ikinci bölgede bütün yükün Hakan’ın üstüne kalması, orta saha üstünlüğünün rakibe kaptırılmasına sebep oldu. Bir de üstüne gol umudumuz Jahovic ile topu bir türlü buluşturup yardım edemeyince, oyun ilk yarı tam bir kör dövüşüne döndü.
20. dakikadan sonra oyunda dengeyi kuran Antalyaspor, takım halinde yavaş yavaş öne çıkıp önde basınca rakip savunmayı hataya zorladı. Devrenin sonlarına doğru rakip savunmadan çıkarken kaptığımız topla golü Bünyamin ile hem de sol ayaklı bir vuruşla önde kapattık. Bu golle adeta yerde çeyrek altın bulmuş çocuk gibi sevindik.
İlk yarının sonunda topla oynamada rakip Gençlerbirliği’nin %60’a %40’lık üstünlüğü vardı. Keza pas yüzdesi ve kazanılan ikili mücadelede de üstünlük sağlamışlardı. Buna rağmen devre arasına 1-0 üstün girmek, takımın ve camianın moralini, kazanma inancını üst seviyeye çekti.
Karşılaşmanın ikinci yarısına ilk yarıdaki on bir ile başlayan Antalyaspor, 2. yarının başlama düdüğü ile birlikte ister istemez kalesinde baskı görmeye başladı. Neyse ki gününde olan Kudryashov ve Veysel ikilisi rakibe pozisyon vermedi. Gençlerbirliği kaybedeceği bir şey olmadığını anlayıp savunmasını öne çıkardığında Boffin ile başlayıp Veysel ve Amilton ile devam eden, Hakan Özmert ile sonlanan ikinci golü bulmak rakibin gardını düşürdü.
Sezona üç puanla başlamak hem takım hem yönetim hem de taraftar açısından sezona moralli bir başlangıç oldu. Yalnız her takım Gençlerbirliği gibi olmaz. Rakip takım golü yiyince çözüldü. Kenarda oyunu değiştirecek, sonuca etki edecek bir yedek kulübeleri yoktu. Biz ise Nuri Şahin’den tut Podolski’ye, Orgill’den Sam gibi sonuca etki edecek, birçok takımda olmayan kulübeye sahiptik. Böyle bir Antalyaspor da sonucu değiştirmesini bildi.
Antalyaspor yaş ortalaması yüksek bir takım olduğundan takım geç forma girecek gibi görünüyor. Bu süre zarfında alınacak olan her puan, özellikle de 3 puan Antalyaspor’un hanesine artı yazacak. Tahminim odur ki, 4 ya da 5 hafta sonra forma girip güzel oyun ve puanları görebileceğiz.
Son sözüm Marcus Tulliıs Cicero’dan gelsin:
“Bütün büyük işler, küçük başlangıçlarla olur.”