Halet-i Ruhiye: İstikrarsızlık
Fahrettin Kayan yazdı…
Geçen hafta ne kadar methiyeler düzdü isek, tek bir uyarı yapmıştık bir hafta önce. Göztepe karşısındaki takımla Denizli karşısındaki takım bambaşkaydı. Eğer istikrar olmazsa, Denizli maçındaki halimizi göremezsek oynanan oyunun hiçbir anlamı yoktu.
Peki ne oldu, Tamer Hoca bir Türkiye klasiği olarak kazanan kadroyu bozmadı. Bunda da haklılık payı çok yüksek. Ancak yaptığı oyuncu değişiklikleri tam bir fiyasko. Hocam, gol bulmamız gereken maçta Amilton, Mukairu, Doğukan ileri üçlüsüne dönüyorsun. Bu adamların sezonda toplam golü 10’u anca buluyor.
Kenarda Hakan Özmert, Harun ve hatta ne kadar hazır olmasa da Podolski varken bu üçlüye dönmek ne kadar mantıklı? Eğer biz Jahovic’in olmadığı dönemde bu üçlüden umut bekleyeceksek sezonu şimdiden kapatalım.
En büyük problemimiz olan kolay gol yeme alışkanlığımızı 2 maçta kapatmış olabiliriz. Ancak defansa çözüm bulurken hücumu unutuyoruz. Yekta, Chico ikilisi hücuma neredeyse hiç destek olamadı. Tek alternatifli hücum planımızla oynadığımız oyunda dönen topları hepsi rakibe gitti ve hiçbir şekilde rakibe baskı kuramadık.
Rakip, Türkiye’nin en iyi rakibi kilitleyen ve oynatmayan hocası Aykut Kocaman’a sahip. Kadro kalitesi yerlerde ancak yine de senin sahada kaybolmana ve kazanma arzuna engel olamayacakken, sen sahada yokları oynuyorsun.
Akıllarımızda kaybolmayan bir soru; Denizli maçı hepimizi aldattı mı yoksa Jahovic olmadan kazanmak mümkün değil mi?
Bu soruların cevabı teknik heyette. Önümüzdeki Kayseri ve Kasımpaşa maçları artık bizim ligdeki kader maçlarımız oldu. Buradan çıkacak altı puan bizi şimdiden kurtarabilecekken, olası bir puan kaybı sezonu çok zora sokar.
Başkan Ali Şafak Öztürk transferleri gecikmeli de olsa yaptı. Hoca tercihinde gecikmeli de olsa doğruyu buldu. Artık bu saatten sonra kendini ispat etmesi gereken oyuncular ve teknik heyet. Bu gecikmelerin eleştirisini sezon sonunda yapabiliriz ancak şu anda bu takımda oyuncular da Tamer hoca da kendini kanıtlamak zorunda. Kariyerlere ve son sezonlardaki forma şanslarına bakıldığı zaman, hepiniz kendinizi ispat etmek zorundasınız. Yoksa sonunuz klasik TFF 1. Ligi ya da alt sıra takımları olacaktır.
Bütün Antalya’nın tartıştığı Doğukan konusunda şunları söylemek isterim. Doğukan’ın iyi niyetli ve özverili olduğunu çok iyi biliyorum. Kalbi şehir için atan, takımın genç Antalyalısı… Ancak artık biraz son vuruşlarını ve son paslarını geliştirmesi gerekiyor. Yalnız sürekli kurtarıcı gibi sahaya sürülmesi, Doğukan’ı taraftarın gözünde eleştiriye ve protestoya itiyor. Gelen hocaların hiçbiri bundan vazgeçmedi. Ya Doğukan’dan umutları fazla ama Doğukan sahaya yansıtamıyor ya da durmadan taraftarın önüne atılıyor.
Tribünler konusunda ise kimse kusura bakmasın. Şu anda Türkiye’nin en iyi deplasmanını yapan taraftara sahipsek bir o kadar da kötü ev sahibi tribününe sahibiz. Tribünler birbirinden kopuk. Küslükler ayrılıklar, tezahüratlarda birbirine destek olmamalar… Herkes deplasmana gidecek adam bulamazken biz Türkiye’ye tribün dersi veriyoruz ama iş kendi evimize gelince herkes kendi makamından çalıyor.
Kısacası ne yazalım, ne çizelim bilmiyoruz. Bu kadar istikrarsız bir takıma ne diyeceğimizi şaşırdık. Bizi bu ligde tutacak olan şeyler; inanç, birliktelik, mücadele ve istikrar.Bunu unutmayın! Beyler, belki siz önemsemiyorsunuz ama sizin istikrarsızlığınız bütün şehri etkiliyor. Bir hafta mutlu, bir hafta mutsuzuz. Dengemiz şaştı. Biz artık rahat ve mutlu haftalar geçirmek istiyoruz.
Son söz ise Hakem Halis Özkahya’ya… Tamam anladık, bu sene ligde hiçbir şey kontrolünüzde değil. Ne söylenirse onu yapıyorsunuz ama bari biraz maç içi istikrarınız olsun. Bizim oyunculara gelince kartlarda ne kadar cömertsen, rakibin yaptıklarını avantaja bırakıp kartları göstermemen de cabası. Gerçi senin de maaş aldığın yer belli. Sana “maçı orta halli bitir, gel” diyenler utansın.