Tehlike Çanları

Ahmet Çolak yazdı…

Tehlike Çanları
23 Eylül 2019 08:57

Kayıp bir haftayı daha geride bıraktık. Formsuz teknik direktörün takımı da formsuz olunca sonuç kaçınılmaz oldu.

Maç hakkında yazacak çok şey yok, iki vasat takımdan akıllı ve hızlı oynayan sonucu aldı. Rakip bütün oyuncu değişikliklerini zorunlu olarak ilk yarıda yaptı. Biz ne yaptık! Koca bir 0. Hatta sıfırın altında bir strateji ile oyuna müdahale anlamında hoca sınıfta kaldı.

İkinci yarı başladığında acaba rakibin bu aksaklığından faydalanabilir miyiz diye beklerken, başta kaptan Diego, Bahadır, Nazım ve kaleci Boffin’in kendileri sahada lakin kafaları başka yerde gibiydi. Hafta içi teknik adam yaptığı haftalık basın toplantısında övünerek “Hareketli oyunda rakiplere pozisyon vermiyoruz; bu da beni çok mutlu ediyor” demişti. Hay dilini ısıraydın! Sağ ayağını yerden kaldıraydın! Senin maşallah dediğin, 41’i göremeyecek. Ne oldu? Hareketli oyunda pozisyon hatasından maç 3-0’a geldi.

Beşinci haftada 9 gol, yani neredeyse maç başına 2 gol. Hem de ilk 5 haftada kendi rakiplerimiz ve ligin vasat ekiplerinden 9 gol yiyerek. Futbolda istatistiği hiç sevmem ama böyle giderse tarihimizin gol yeme rekorunu kırabiliriz.

Ulusal takımlara giden oyuncularımız inanılmaz kötü döndü. Doğukan Ümit Milli takımdan sakat döndü(dönemedi). A Milli Nazım Sangare ise tabiri-i caizse apoletli oyuncuyum havasında, ne yaptığını bilmez, formsuz, kademe yapmayan bir halde geri dönmüş. Geçen hafta yazımda belirtmiştim; gençlere çok süre vermek kazanç kadar kayıp da olabilir diye. Bu hafta gördük ki ne Mukairu ne de Bahadır sahada ne yaptığını bilmeden gezer gibiydiler.

Eğer bir teknik adam her kesimden çok büyük eleştiri, hatta istifa sesleri alıyorsa ve bu istifa sesleri her geçen gün biraz daha yükseliyorsa, tehlike çanları çok sık çalıyor demektir. Bu haftaya kadar Süper Lig’de Abdullah Avcı ve Okan Buruk teknik adam değişikliği için en büyük adaylardı. Bu hafta itibariyle Bülent Korkmaz bu ikiliye sıkı sıkı sarıldı.

Hocanın geçen seneden beri her basın toplantısı ve maç sonu açıklamalarında hep karakterli ve iyi futbolcular topluluğuyla çalıştığının vurgusu vardı. Bu sezon ben mi hiç duymadım yoksa hoca mı hiç söylemedi? Eğer böyle bir durum söz konusu ise bu aile ortamı deforme olmuş ve bizim de sadece kulağımıza gelen duyumlara göre takımda gruplaşma başlamışsa vay halimize. Bu konuyu da bir an önce başkan ve yönetim kurulu çözmelidir. Daha yolun başındayken ivedilikle en doğru kararlar alınmalıdır.

Bu haftaki rakibimiz Malatyaspor. Bugüne kadar oynadığımız takımlar içinde en kolektif ve hızlı oyunu oynayan rakip, ikinci bölgeye çok çabuk geçip hücum hattında süratli oyuncular ile rahat pozisyona girebilen bir takım. Eğer gerekli önlem alınmaz ise sonucu ağır olan bir skor ile karşılaşabiliriz.