Röportaj: Rıza Çalımbay

SadeceAntalyaspor ailesi olarak, Hocamız Rıza Çalımbay ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik …

Röportaj: Rıza Çalımbay
22 Aralık 2016 12:30

 

SadeceAntalyaspor ailesi olarak, Antalyaspor Teknik Direktörü Rıza Çalımbay ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. 

SadeceAntalyaspor.com Ailesi olarak bu keyifli röportaj için Hocamız Rıza Çalımbay’a teşekkür ederiz.

 


 

Öncelikle sizi tanıyalım. Rıza Çalımbay kimdir? Futbola Beşiktaş altyapısında başladınız ama futbolla tanışmanız nasıl oldu?

Ben küçüklüğümde futbolu çok seviyordum. Benim için okuldayken de birinci şey futboldu. Ama ben okuyamadım. İlkokulu Sivas’ta okudum ve bitirdim. Sonra 13 yaşında Beşiktaş’a girdim ve öğrenimime hem ailevi hem de diğer nedenlerden ötürü devam edemedim. 13 yaşında girdiğim Beşiktaş’tan 33 yaşında ayrıldım. Benim futbol hayatım bu kadar, belli. Milli takımın her kategorisinde forma giydim. Genç Milli, Ümit Milli, A Milli… Hepsinde oynadım. Yıllarca Beşiktaş’ın kaptanlığını yaptım. Bir sürü şampiyonluklarım var. Beşiktaş tarihinin en çok formasını giyen oyuncusu oldum. Sonra da antrenörlüğe başladım. İlk önce Ümit Milli Takım, sonra A Milli Takım’da Mustafa Denizli’nin yardımcılığını yaptım. İlk sekize kaldığımız Avrupa Şampiyonası’na katıldım. Milli takım olayı bittikten sonra İngiltere’ye gittim hem dil öğrenmek hem de oradaki takımları incelemek için. Döndüğümde altı ay kadar Daum ile çalıştım. Sonra Göztepe ile anlaştım ve antrenörlük hayatım böylece başlamış oldu. 

******************************************************************************

1970-1980 yılları arasında Beşiktaş altyapısında mücadele edip, 1980-1996 yılları arasında da Beşiktaş formasını terleterek en fazla forma giyen oyuncu oldunuz. Sizin için Beşiktaş’ın önemi nedir?

Ben Beşiktaşlıyım,  bunu inkar etmiyorum. Beşiktaş’ı çok seviyorum. Çünkü futbol hayatım orada geçti. Beşiktaş benim için her zaman bambaşkadır. Çalıştırdığımız takımlarda hangi takımdaysam o takım bizim için orası önemlidir. Çünkü bir sorumluluk alıyoruz. Ama hiçbir zaman Beşiktaşlılığımızı kaybetmedik. Her zaman kalbimizde Beşiktaş olacak. Ama tabi oynadığım maçlarda da Beşiktaş’a karşı kıran kırana mücadele ediyoruz. Bizim bir iş ahlakımız var.

******************************************************************************

Beşiktaş geçmişinizi  bilenler, sizin çalıştırdığınız takımların Beşiktaş ile mücadele ederken sahada çok daha hırslı ya da çok daha pasif mücadele ettiğiniz konusunda iki zıt görüş ifade ediyorlar. Siz bu görüşü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hayır, öyle bir şey olur mu? Her takıma nasıl davranıyorsak, takım ayırt etmeden o şekilde hazırlanıyoruz. Bulunduğumuz yere bir saygımız, sorumluluğumuz var. Bize Beşiktaş’ta böyle öğrettiler. Ben geçen sene bunun sıkıntısını Kasımpaşa’da yaşadım. Kasımpaşa’dayken Beşiktaş ile iki maç yaptık. Birinde galip geldik, birisi de berabere bitti. Dediğiniz gibi herkes farklı yorumladı bu olayı. Öyle bir şey olmaz. Biz Beşiktaş’a da, Trabzon’a da, Fenerbahçe’ye de, Kayseri’ye de Bursaspor’a da aynı hazırlanırız. Çünkü bizim bir takımımız var ve biz o takımı başarılı duruma getirmeliyiz.    

Beşiktaş’a şu şekilde farklı oluyor. Sahaya çıktığımda o formayı gördüğüm zaman tabii ki farklı düşünüyorum. Bir anda duygusallaşıyorum. Hep eski günlerin geliyor aklına bir an. Beşiktaş’ta benim yaşadıklarımı kolay kolay kimse yaşamadı. Beşiktaş’ta futbola başlayıp Beşiktaş ile bırakan belki de ya çok azdır ya da yoktur. Onun için kimse benim gibi Beşiktaşlı olamaz. Yani ben Beşiktaş’ın her şeyini bilirim. Altyapısını, içini, dışını, yukarısını… Her şeyini iyi bilirim. Şu anda bile sürekli olarak Fikret Orman’la, yöneticilerle, eski yöneticilerle görüşürüm. Eski arkadaşlarla buluşuruz, görüşürüz fakat sahada böyle bir şeyin olması mümkün değil.

Şimdi bir de şunu diyorlar, biz Beşiktaş’a yenildiğimiz zaman da takımı oynatmadı diye suçlanıyoruz. “Beşiktaş’a karşı oynatmadı takımını, bize karşı nasıl oynattı” diyorlar. Yahut “Rıza şu takımı çalıştırıyor ama oynatmaz çünkü adam Beşiktaşlı” diyorlar. Bunların hepsi hikâye… Ben ortada kalıyorum. Onların hepsi konuşacaklar, edecekler. Açık yüreklilikle söylüyorum. Ben Beşiktaşlıyım. Ama benim de sorumlu olduğum bir yer var. Farklı düşünmem mümkün değil.  

******************************************************************************

Göztepe ile başlayan teknik direktörlük serüveninizde birçok kulüp çalıştırdınız. Bunların arasında sizde en çok iz bırakan hangi kulüp oldu?

Buna kesinlikle Denizlispor diyebilirim. Çünkü biz o takımı aldığımızda sondan ikinciydi galiba. O takımı aldık, Avrupa Kupaları’na götürdük. Lorient’i, Lyon’u, Sparta Prag’ı eledik. Karşımıza Mourinholu Porto çıktı. O zaman Beşiktaş da kupada mücadele ediyordu. Onlara Slavia Prag çıkmıştı. Bize Porto değil de Slavia Prag çıksaydı belki finale dek gidebilirdik. Zaten Porto da o sene şampiyon oldu. Denizlispor’da çok iyi şeyler yaptık, iyi oyuncular yetiştirdik ve çok iyi şekilde ayrıldık.

 

Kasımpaşa ve Eskişehirspor kulüplerinden hedeflerinizin uyuşmaması sebebiyle ayrıldığınızı belirttiniz. Bu ayrılıklar nasıl gerçekleşti? 

Kasımpaşa’dan ben ayrılmadım. Bunu kim söylüyorsa yanlış aktarıyor. 

Mersin İdman Yurdu’nun transfer yasağı vardı. Elimizde de Servet, Sinan ve Nihat var, bu üçü de kalacak dedim. Anlaşacaksak imzalarım. Oyuncu alamıyoruz, oyuncular giderse daha kötü bir durum. Takım da çok iyiydi, bana söz verdiler. Ben de imzaladım fakat baktım ki Servet ve Sinan’la anlaşmıyorlar. En son dedim ki “Niye anlaşmıyorsunuz?” bana “Biz onları istemiyoruz.” dediler. “O zaman ben sizle çalışmıyorum. Bana söz verdiniz, tutuyorsunuz.” dedim.

Aradan bir hafta geçti Kasımpaşa geldi. Başkanla konuşmamızda bu sene 15. olmanın yeterli olduğunu söyledi. Bu sene hedeflerinin bu olduğunu, bir sonraki sene yukarıda olacaklarını ifade etti. O sene yedinci olduk ve hakemler de 15 puanımızı çaldı. Dünyada ilk defa gerçekleşen bir şey oldu, Deniz Çoban bizim maçtan sonra hakemliği bıraktı.  Sezon bitti, üç yıllığına anlaştım. Sezon başladı ben başkana “3-4 tane oyuncu alalım, yukarıya oynayacağız. Merak etmeyin.” dedim. O ise bana “Takımın yukarıya oynamasını istemiyorum, genç oyuncular al. Takımın çok üstünde durma, bu sene böyle bir küçülmeye gidiyoruz.” dedi. Öyle olunca söylenen hedefle gerçekleştirilen bir olmadı. “Öyle uygun görüyorsanız öyle yapalım ama yanlış, bunu bilin. Gene de ben sizi yarı yolda bırakacak birisi değilim.” dedim. Bana yolları ayıralım falan demediler. Lig başlarken 2-3 oyuncu aldık ama istediğimiz oyuncular değildi. Son hafta Eren’i verdik Galatasaray’a. Eren gidince oyuncu da kalmadı elimde. O sıra maç da kötü geçti maçtan sonra bana “Niye böyle oldu?” deyince bizim ilişkilerimiz bozuldu. Sonra bir başkası bana “Biz bu sene anlaşamıyoruz. Siz de mutlu değilsiniz, istersen ayrılalım.” dediler. Yani ayrılma teklifi onlardan geldi. Ben de tamam dedim. Zaten huzursuz bir şekilde çalışıyordum. Öbür gün bana gelip ayrılmak istemediklerini söylediler. Ben de onlarla bir daha çalışmayacağımı belirttim. Ayrılma olayı bu. Herkes neden ayrıldığımı soruyor ama ben kimseyi yarı yolda bırakmadım. Zaten logo değişiminden sonra da seyirci gelmiyordu, 200-300 kişiye oynuyorduk. 

Eskişehirspor döneminde de sıfırdan bir takım aldık, çok ucuza getirdik. İlk hedefimiz ligde tutmaktı takımı. Ligde kaldık, diğer sene de Eskişehirspor’u 5 civarı bir puana çıkarttık. Sonra hem oyuncu almama hem de takıma sahip çıkmama oldu. 3-4 tane yönetici vardı, onlar bana kendilerinin de olduğunu ve devam etmemi istediklerini belirttiler. Ben de başkana “Bu yönetici arkadaşlar varsa ben de varım.” dedim. kongre oldu, bir baktım benimle olan arkadaşları başkan yönetime almamış. Böylece yolları ayırdık. 

Kısacası Rıza Çalımbay’ın çalıştığı takımlar hep bir hedef doğrultusunda ilerlemektedir. Kesinlikle böyle olması gerekiyor ama bazen istediğiniz şeyler de olmuyor.

******************************************************************************

Az önce belirttiğiniz gibi belki hakemlik tarihinde bir ilk yaşandı ve Deniz Çoban geçen sene canlı yayında hakemliği bıraktığını açıkladı. Bunda Rıza Çalımbay’ın futbol kamuoyundaki “Efendi” karakterinin de etkili olduğunu düşünüyor musunuz?

Artık hakemlerden bahsetmekten yoruldum. Hepsi hata yapıyor yani. Ama bana göre vicdanen rahatsız olduğu için böyle bir karar aldı. Çünkü ben maç içinde kendisine gidip iyi yönettiğini fakat öyle bir penaltı verilmeyeceğini söyledim. O da bana pozisyonun penaltı olduğunu söyledi. Sonra maç sonu pozisyonu izledim ve tekrar yanına gittim. Baktım sandalyesine oturmuş, düşünüyordu ve neredeyse yıkılmıştı. Orada “Canın sağ olsun hocam, hepinize başarılar dilerim.” deyip yanlarından ayrıldım. Sonra ben röportaj için yayıncı kuruluşa gittim. O da bizim soyunma odasına gelmiş. Ben orada olsam belki oraya gelmeyecekti, kapanacaktı olay ama Lig TV’ye röportaj verirken yanıma geldi. Onu görünce şaşırdım tabii önce. Sora lafa girdi ve “Ben özür diliyorum, buraya gelerek ceza alacağımı da biliyorum. Hakemliği bırakıyorum.” şeklinde bir açıklama yaptı. Kesinlikle duygusallıktan ya da o anda olan bir şeyden değildi. Belki kafasında farklı şeyler vardı, öyle bir karar verdi. Bu da çoğu hakemlere örnek oldu. 

******************************************************************************

Hakem konusu açılmışken TFF, 2017 UEFA Hakem Listesinde Deniz Ateş Bitnel’e yer vermedi. Siz bu olayı nasıl yorumluyorsunuz?

Burada ona çok büyük bir yanlış yapıldı. Orada hakem yalnız bırakıldı. Hakemler yöneticiler, oyuncular dahil kimse kendisine sahip çıkmadı. Bir kararında hatalı olabilir ama dördünde de hatalı değildi. Ortada bir kişi var, taraftarı da yöneticisi de oyuncusu da ona saldırıyor. Bu benim kendi görüşüm ama kendisine hakemliği bıraktırmamaları gerekiyordu. Hepimiz hata yaptığımız gibi onlar da hata yapıyor. Ben maçı seyrettim, hatta Salih’e çok kızdım. Hakeme kırmızı kart göstermesinin kendisine yakışmadığını da kendisine söyledim. Şimdi Salih de bin pişman, vicdanen rahatsız. O maç belki Trabzonspor’un bir Anadolu takımıyla maçı olsa bu kadar şey olmazdı. Ama Galatasaray maçı olduğu için bu kadar büyük olaylar oldu. 

******************************************************************************

Denizlispor ile daha önce bir UEFA serüveniniz oldu. Antalyaspor’u da aldıktan sonra takım şaha kalktı ve taraftarlarda bir “Acaba Avrupa olur mu?” denmeye başladı. Siz Antalyaspor’un bu şansını nasıl değerlendirirsiniz?

Sizin dediğiniz gibi oldu. Antalyaspor şaha kalktı, şu anda tam şahlanmadı. Daha yolumuz çok uzun bizim. Buraya gelmeden önce üç kez görevi geri çevirdim ben. Kabul etmeme nedenim de babamın vefat etmesiydi. Çalışacak durumda olmadığımı ve kafamı veremeyeceğimi söyledim. Antalya’nın durumunun iç açıcı olmadığını, telafisi olmayan maçlar oynadığını belirttim. O yüzden kafa olarak iyi olmasam da yöneticilerin bana inandığını gördüm ve üçüncüsünde ben kabul ettim. 

Geldiğimde iyi başlamadık. Rize ile burada berabere kaldık. Gittik Beşiktaş’a yenildik. Ben geldikten sonra 3-4 maç kaybetseydik daha kötü olurdu. Ondan sonra çok iyi bir çıkış yaptık. Takımımız çok iyi bir takım. Ama bazı eksiklerimiz var. Bunları inşallah devre arası gidereceğiz ve daha iyi olacağız. Buradaki en önemli şey bu takımı bütünleştirmek gerekiyor. Bakın aldığımız takımlara;  Ankaragücü’nü aldık, Denizlispor’u aldık. Bu takımlar küme düşmemeye oynuyordu. Burada da geldiğimizde bir kriz vardı. Bizim öncelikle bu krizi düzeltmemiz gerekiyordu.  Uğraştık, çok çabaladık, çok sıkıntılarımız oldu, uyumadığımız günler oldu bu takımı nasıl iyi bir yere getiririz diye. Şu anda bir yola girdik, daha ortada bir şey yok. Şu an Avrupa’yı düşünecek durumdayız tabi ama bu sene bizim ilk 10 içinde olmamız gerekiyor. Seneye ise başkanla da anlaştığımız gibi daha yukarı oynayacağız.  Çünkü başkan öyle birisi, projeleri de çok iyi. Çok güzel projeler var ama öncelikle bizim bu seneyi atlatmamız gerekiyor. Kasımpaşa’da huzurlu değildik. İyi çalışıyorduk. Kadrom da çok iyiydi benim ama yukarıya oynamayı istemeyip küçülmeyi tercih ettiler. Biz burada huzur içinde çalışıyoruz. huzur içinde de devam eder inşallah. 

Devre arası transfer dönemi geliyor. Az önce bahsettiğiniz gibi Salih, Kerim ve Aatıf isimleri konuşuluyor. Bu konuda ne söylersiniz?

Şimdi Aatıf’ı Türkiye’ye getiren biziz. Bizimle olmasını çok isterim ama Fenerbahçe’de oynamaya başladı. Kerim ve Salih’i de istiyoruz. Yerli oyuncu sıkıntısı var zaten. Anlaşabilirsek alırız. Ama bizim işimiz bun isimlerle bitmiyor. 4-5 tane takıma tam katkı sağlayabilecek oyuncu almamız gerekiyor. 

******************************************************************************

Peki şu an kadro dışı olan oyuncuları nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz? 

Şimdi bir bakıyoruz, yedi tane oyuncu kadro dışı. Biz geldiğimizde onlara bir altyapı antrenörü vermişler ve başka bir sahada çalışıyorlardı. Yönetime de söyledik, onları da aldık kendimiz çalıştırıyoruz. Saat 1’de antrenman yapıyorsak 3’te de onlarla antrenman yapıyoruz. Çünkü onları listeye yazmadıkları için yararlanma şansımız yok. Türkiye Kupasından hemen elendik. O oyunculardan da yararlanamayınca elimizde kadro yok, lig ile kupayı aynı anda götüremezdik. Biz o arkadaşlara sahip çıktık çünkü içimiz rahat etmiyordu. Biz ne yapıyorsak o arkadaşlar da aynı şekilde antrenmanlarını yapıyorlar. Onlardan yararlanabilir miyiz? Onu yönetimle oturup konuşacak ve ona göre bir karar vereceğiz.

******************************************************************************

Yeni stat, yeni tesisler, gittikçe değişen bir taraftar profili… Antalya halkının Antalyaspor’a bakışını nasıl yorumluyorsunuz?

Burada her şey başarıya bağlı. Başarı olursa taraftar da geliyor, tribünler de doluyor. Ama taraftar aslında kötü gün dostudur. Kötü günde de bize taraftar lazım. Bugüne kadar bize iyi sahip çıktılar  ama bence taraftar-yönetim arasının ve kulüp-futbolcular arasının bir bütün olması gerekiyor. İyi şekilde olması gerekiyor, birbirlerine sahip çıkmaları gerekiyor. Ancak bu şekilde başarı gelir. 

Şimdi Üç büyükler, Trabzon, Bursa, Ankaragücü, Eskişehir… Bunların taraftarları oturmuş bir taraftar yıllardır. Ne olursa olsun belli bir taraftar kesimi maçlara gelir. Denizli’de Porto ile oynuyoruz, başlarında Mourinho var, Avrupa şampiyonu takım gelmiş ama maça 2000 kişi geldi. Antalya’da denizi, pikniği tercih ediyorlar ama bir taraftar artışı da var. Çünkü yeni yapılan stat, yeni tesisler, milli maçların Antalya’ya verilmesi gibi faktörler burada yeni bir taraftar profilinin çıkmasını sağlıyor. Gitgide bu potansiyel büyüyecek ve artacak ama bu büyümenin kulüple uyumlu olması ve her açıdan iyi olması gerekiyor. Öyle olursa çok büyük faydası olur. Ne kadar çok taraftar olursa, taraftar desteğini ne kadar hissedersen o kadar başarılı olursun. 

******************************************************************************

Ali Şafak Öztürk, göreve geldiği zaman bu seneki hedefinin ligde kalmak fakat gelecek sezon şampiyonluğa oynayacak bir Antalyaspor yaratmak olduğunu söyledi. Siz bu hedefin düşüncelerinizle tamamen örtüştüğünü düşünüyor musunuz?

Ben bu hedefin tamamen içinde görüyorum kendimi. O yüzden konuşup geldik buraya. Ben Ali Şafak Öztürk’ten çok memnunum. Bir kere önümüzde bir hedef var be ona doğru gidiyoruz. Bir proje şeklinde ilerleme mevcut. Devre arasına seneye de devam edecek oyuncular almamız gerekli ama tabii ki ortada bir gerçek var, biz bunları 2 puan varken konuştuk. Bu seneyi öncelikle iyi geçirmemiz gerek ve seneye  de başkanın dediği şeyleri yapacağız zaten. Başkan futbol oynamamış olsa da en iyi yönü paylaşımcı olması. Bizi dinliyor, ortak noktada buluşuyoruz. Zaten öyle olması da gerekli bizim açımızdan.

Beni buraya getiren de başkanın projeleri oldu. Başkanımız sadece bu seneyi düşünmüyor ve bize sonuna dek destek veriyor. Yönetim kurulu muazzam ve başkanın projeleri de mükemmel. 

Ben normalde her yerde bir sene çalışırım. Sadece Kasımpaşa’da üç yıldı. Bir yıl burada çalıştım, memnunsam, memnunsalar devam ederiz. Bazıları beş yıl anlaşıyor, bilhassa yabancı hocalarla. Altı ay kötü gidiyor, yolları ayırıyorlar, adamlar 4-5 yılın parasını da alıp gidiyor. Ben keyif alamıyorsam, huzursuz olduğum yerde neden çalışayım? İyi bir proje var mı? Var. Ben memnun muyum? Memnunum. Kaç yıl istiyorsun? Beş. Beş yıl imza atarım, hiç problem yok. Ama opsiyon faktörü daha önemli. Opsiyon koy bir sene iki sene. Bir kulübe geliyorsun, daha kimseyi tanımıyorsun sana beş yıl sözleşme öneriyorlar. Ama ortada bir şey yokken beş yıl bence doğru değil. Burada çok memnunum. Gayet iyi gidiyoruz. Sene ye de daha iyi gideceğimizi düşünüyorum. Başkan devam edelim derse, ederim.  

Bilindiği gibi Anadolu kulüplerinde kurumsallaşma adı altında hatalar yapılıyor. Antalyaspor ise bu konuda bu sene önceki senelere göre daha iyi bir görüntü sergiliyor. Anadolu kulüplerindeki bu kurumsallaşamama problemi sizce neden kaynaklanıyor?

Bu tamamen yöneticilerden kaynaklanıyor. Her şey yöneticilere bağlı. Bir takımın başarılı ya da başarısız olması, yöneticilerin alacağı kararlar ve yapacağı işlere bağlıdır. Bir kere başkanın yönetim kurulunun çok sağlam olması gerekiyor. Projelerini çok iyi yapması, teknik direktörüne güvenmesi gerekiyor. İki üç maç kaybedince değiştirelim dememesi gerekiyor. Taraftarla arasının iyi olması gerek, kendini vermen gerekiyor bu işe. Bunları yaptığın zaman kurumsallaşırsın. Başarılı da olursun, beş senelik hedef koyarsın kendine. Sabredip uğraşmak gerekiyor. Günübirlik düşünmemek lazım… Bu iş kolay değil, bazen kendinden vermen gerekiyor. Başkanın ekonomiyi, futbolu bilen adamlarla çalışması gerekiyor. Ben patron başkanları sevmiyorum. Başkan dediğin sporun içine girecek. Futbolcuyu, sorunları, takımı konuşacak. Gel kardeşim, antrenmanı seyret, futbolcuyla konuş. Takımın hakkını koru, takım için halkla bütünleş, futbolcuyu taraftarla bütünleştir. Kimse kimseden kaçmasın. Bir bütün olmak gerekiyor. 

******************************************************************************

Biraz da saha dışındaki Rıza Çalımbay’ı konuşalım. Antrenman dışındaki zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?

Şu an faal bir sosyal hayatım yok. Neden derseniz sabah 8.30’da buraya gelip akşam otele gidiyoruz. Kerem ile birlikte sinemaya gidiyoruz, akşam yemeğine gidiyoruz. Ara sıra İstanbul’a gidip geliyoruz ailemizin yanına. Şu an hayatım Antalyaspor olmuş diyebilirim. Çünkü kriz ortamındayız, önce buradan çıkmamız gerekli. Devreye dek iyi puanlar almalıyız. Önümüzdeki maçları da iyi bir şekilde bitirip transferleri de bitirmeliyiz ki lige iyi başlayalım.  Zaten bu şekilde çalışıp uğraşmazsan başarı gelmez. Lig sonuncusu bir takım aldık, oynadığımız maçların telafisi yok. Bunları bilerek geldik ve bu yüzden sürekli çalışmamız gerekiyor. Yüzeysel olarak tanısak da oyuncuları, tesisleri, yönetimi, ekibi tanıman gerekiyor. Her şey istediğimiz gibi gitmeyebilir ama buraya geldiysek elimizden gelenin en iyisini yapmamız gerekiyor

******************************************************************************

SadeceAntalyaspor.com Ailesi olarak bu keyifli röportaj için teşekkür ederiz. Son olarak bizler aracılığı ile Antalyaspor taraftarlarına iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı? 

Şimdi her kulüpte taraftar çok önemlidir. Taraftar ne kadar çok tribüne gelir, ne kadar çok takımına destek verirse, –hele hele kötü günlerde– o kadar faydalı olur. Takımla taraftar sahada bütünleştiği zaman o maç çok iyi bitirilir. Onun için hiçbir zaman takımınızı yalnız bırakmayın. Takımdan ayrı düşünmeyin. Çünkü takımın size çok ihtiyacı var. Bir başarı gelecekse mutlaka bundaki en büyük pay sahiplerinden birisi de taraftardır.


RÖPORTAJ: Ünal AYDIN
FOTOĞRAF: Burak VURAN
* Bu röportaj, 16 Aralık Cuma tarihinde yapılmıştır.