Topa Sahip Olan Değil Hükmeden Kazandı
Hakan Aydın yazdı…
“Kazanan takım bozulmaz” kuralı, İzmir’de de devam etmişti. Yalnız bir farkla… Cezası biten Fredy sahada yerini almıştı.
Karşılaşmanın ilk dakikalarında gördük ki son maçımız olan Karagümrük maçındaki gibi topu rakibe verip topun arkasına geçerek kapılan toplarla sonuca gitmek üzerine bir oyun planı benimsenmişti. Henüz maçın başındaki topla oynama yüzdelerinden böyle bir oyun planını 90 dakika uygulayacak bir Antalyaspor vardı. İlk yarı boyunca geride bekleyen Antalyaspor atağa çıkarken özellikle orta alanda kapılan toplarda Hakan, Fredy ve Amilton’a Göztepe orta alanı sert müdahalelerde bulunarak Antalyaspor’un topu ileri taşımasına izin vermedi. Bunda çaylak hakem Mert Güzenge’nin de etkisi vardı. Çünkü Murat Paluli’den başka kimseye kart göstermedi. Bundan cesaret alan Göztepeli oyuncular, ikinci bölgede Antalyaspor’u faullerle durdurmaya çalıştı.
Antalyaspor’un en büyük eksikliklerinden biri, bence orta alanda topla çıkarken kanat ve ileri uçta boş koşular atarak rakip stoperlerin ve savunmanın dengesini bozacak oyuncuların olmamasıydı. Özellikle Orgill ve Gökdeniz, Amilton’a ayak uyduramadılar.
Karşılaşmanın ikinci yarısına her iki takım da on birlerinde değişiklik olmadan çıktı. Antalyaspor, düdükle beraber ilk yarıdaki gibi topun arkasına geçerek oyuna başladı. Antalyaspor, özellikle 45 ile 60. dakikalar arasında orta alanı rakip Göztepe’ye bırakıp, rakibini kendi yarı alanında “18” diye tabir edilen yayın üzerine yığılarak karşılayınca rakip ister istemez oyunda baskın ve oyunu domine eden taraf gibi göründü. Ersun Yanal, kenardan takımın oyundan iyice düştüğünü görünce, hemen oyuna müdahalede bulunarak ileride top tutup Göztepe savunmasının öne çıkmasını önlemek adına oyuna Jahovic ve Doğukan’ı aldı. Bu hamleler tam da yerinde oldu. Yazımın başında da belirttiğim gibi, Jahovic ve Doğukan’ın olması, ileride top tutup Göztepe’nin 1. ve 2. bölgelere elini kolunu sallayarak gelmesini engelledi. Ayrıca ani kapılan toplarla atağa çıkarken topsuz koşu yapan oyuncu sayısı artınca, rakip defansın dengesini bozup üstünlük sayısını bulduk. Bu dakikadan sonra işler Antalyaspor lehine değişti. Eğer takım psikolojik olarak kapanmasa ve skoru yeterli görmeyip rakibe yüklenseydi, farkı artırabilirdik.
Burada Boffin’e ayrı bir parantez açmak istiyorum. Hatayspor maçında ben de dahil birçoğumuzun eleştirip yerden yere vurduğu Boffin, Galatasaray, Karagümrük ve Göztepe maçlarında kazanılan yedi puanın baş kahramanıdır. Her kaleci, senede 1-2 maç kötü oynayabilir.
Bu sezon deplasmanda ilk defa galip gelen Antalyaspor, artık üzerindeki kazanamama stresini atarak yukarı sıralara tutunmaya başladı. Bu galibiyet sadece üç puan açısından değil, takım ve oyuncuların özgüvenini yerine getirmek açısından önemliydi. Haftaya Trabzonspor maçında çok farklı bir Antalyaspor izlersek şaşırmayalım.
Maçın sonunda yapılan röportajlarda Göztepe teknik heyeti ve oyuncu grubu, Antalyaspor’un yarı sahayı geçmeden hatta kalecileri İrfan Can’ın yere yatmadan maçı bitirdiğini, maçı hak eden tarafın kendileri olduğunu söylediler. Bu, yenilgiye kılıf uydurmaktır. Ben de Göztepeli oyuncu grubu ve teknik ekibine şunu söylemek isterim, bu oyunda kazanan taraf üç puan alıyor. Baskılı oynayana, topla fazla oynayana üç puan vermiyorlar. Üç direğin arasından topu geçiren üç puan alıyor. Mourinho, galip geldiği Manchester City maçının sonunda kendisinin topla daha az oynayan taraf olmasının sorulması üzerine gülerek “İsterlerse topu eve götürsünler, 3 puanı ben aldım. Topa sahip olan değil, hükmeden kazandı.” açıklamasının haklılığı bu maçta bir kez daha kanıtlandı. Alkışlar, inat etmeden pas oyunundan vazgeçen ve geriden oyun kurmayı bırakıp takımın yapısına göre oyun taktiğini uygulayan kenar yönetimi ile Ersun Yanal’a gelsin.
Son sözüm, Oscar Wilde’den gelsin:
“Başarı bir bilimdir; eğer şartlarına sahipseniz, sonuç alırsınız.“