Taşlar Yerine Oturunca
Hakan Aydın yazdı…
Maç öncesi ben dahil karşılaştığım bütün herkes takım ile ilgili karamsar bir tablo çiziyordu. Renklerine gönül verdikleri takımları için böyle düşünmekte de haksız değillerdi. Oynanan oyun, taktik ve teknik hatalardan ötürü biz bu maçı alırız düşüncesi hiçbirimizin aklından geçmiyordu. “Çıkmadık candan umut kesilmez” misali yine koştuk gittik tribünlere.
İç sahada oynamanın avantajı ve ne olursa olsun üç puan alma zorunluluğumuz, maça atak başlamamızda etkendi. Malatyaspor ise geçen hafta Galatasaray maçındaki beraberliğin rahatlığı ile özgüveni yüksek şekilde biz bu maçı alırız havasıyla maça başladı. İlk dakikadan itibaren atak bir futbol oynuyormuş gibi gözüksek de Malatyaspor oyunun boyunu kısa tutarak ve alan savunması yaparak bize orta sahada rahat oyun kurdurmamaya çalıştı. Bunda da ilk 35 dakika başarılı oldular. Atağa çıktığımızda sanki duvara çarpıp geri gelen top misali Antalyaspor’u kalesine yanaştırmamaya çalıştı Malatyaspor. Planları işledi fakat dakikalar 38’i gösterirken Aatıf, 18 tabir edilen ceza sahası dışından attığı şut ile geçen sezondan beri adından söz ettiren kaleci Farnolle’ü tabir-i caizse avladı ve ilk devreyi önde bitirdik.
İkinci yarıya yine hızlı başlayan ve golü arayan taraf Antalyaspor oldu. Malatyaspor beraberlik için öne çıkıp yüklenirken ani gelişen kontra atakta Ufuk ile golü bulduk. Bülent Korkmaz geçen haftalardaki hatalarından ders çıkarmış olmalı ki, yerinde ve zamanında yaptığı oyuncu değişiklikleri ile oyunu tutmasını bildi ve farkı artırdık. Gününde olmayan Gustavo Blanco’nun yerine Gelson Dala’yı oyuna alması, yine yorulan bir Ufuk’un yerine Chico’yu alıp orta sahada daha kontrollü bir oyun oynatması dersine iyi çalıştığının göstergesiydi.
Aslında futbol bu kadar basit bir oyun. Ne üç bilinmeyenli bir denklem ne de atomu parçalamaktır. Doğru yerde doğru taşı koyarsanız, duvarınız kale gibi olur. Hakan inadından vazgeçip orta üçlüde Hakan ile başlayıp Aatıf’ı sol çizgiye çekince, Amilton’u da sağ kanatta oynattığınız zaman bir makinenin dişlileri gibi tıkır tıkır çalışır. Ama sen bu dişlilerin arasına çomak sokarsan çarkı bozarsın. Hakan’ın olmadığı bir orta saha benzini bitmiş bir arabaya benzer. Aracınız ne kadar güzel ve güçlü olsa da onu çalıştıracak olan, ileri gitmesini sağlayacak olan yakıttır. Teşbihte hata olmaz, bu takımın yakıtı da Hakan Özmert’tir. Hakan, bu takımı ileriye taşıyan itici güçtür.
Yalnız takım kazanmasına kazandı ama benim gözümde eleştirilecek çok yan var. Farklı galip gelsek de atılan üç gol bireysel becerilerle ve uzaktan atılan şutlarla geldi. Bu sonuç bizi yanıltmasın, hala takım kurgusunu oturtabilmiş değiliz.
Bir de maçtan birkaç gün önce Bülent Korkmaz’ın yaptığı basın toplantısında “Taraftarın tepkisine saygı duyuyorum. Kimin haklı olduğunu sezon sonunda göreceğiz.” şeklindeki demeci adeta taraftara ve camiaya meydan okumaktır. Sevgili Bülent Hocam, sizi eleştirenleri sevin ki hem kendinizi hem de başkalarını daha iyi anlayabilesiniz. Sizin de tribünde oturan taraftarın da gayesi ortaktır. Ortak düşüncelerimiz bu takımın başarılı olmasını istemektir. Eleştiri olacak ki başarı gelsin.
Maç sonunda bu sezon sahamızda alınan ilk galibiyetimiz ve elde edilen skoru teknik heyeti ve oyuncuları ile doyasıya kutlamak isteyen tribünlere kulaklarını tıkayarak içeriye kaçan futbolcu topluluğu kerhen de olsa taraftarı selamladı. Bu konuyla kim ilgileniyorsa, bu konuya kim el atacaksa bir an önce kulaklar çekilmeli. Futbolcu kardeşlerim, sizler sahada 8-9 halı sahada top oynayan, keyfekeder top oynayıp zil çalınca halı sahayı terk eden lise talebesi değilsiniz. Bu taraftar her zaman yanınızda olduğu gibi karşınızda olup protesto etmesini de bilir. Taraftara tavır alırsanız, peşinizden binlerce kilometre gelen tribünü küstürürsünüz.
Beklenmedik bir üç puanı hanemize yazdırdığımızdan ötürü ilerleyen haftalar için biraz olsun umutlandık. Honoré de Balzac’ın da dediği gibi, “Umut, cesaretin yarısıdır.“