Taraftar Değil Tarafız
Taraftar olarak bir bütün olmak varken bir tarafta olmayı seçiyoruz …
8 Mart 2016 tarihinde yayınlanan yazımı biraz yorumlayıp sizlerle paylaşmak istiyorum. Zira yaşanılan tatsız olaydan sonra ne maçı yorumlayacak ne takımı, hakemi, hocayı eleştirecek halim var.
“Taraftar olarak bir bütün olmak varken bir tarafta olmayı seçiyoruz. Ben A grubundayım, sen B grubundasın, o C grubundan. Birbirimizle iyi anlaşamayız çünkü biz tarafız, taraftar değiliz. Aynı renkleri sevip bağlanmışız ama gruplarımız farklı. O yüzden sana müsamaha gösteremem kardeş. Bizim sürekli kavga etmemiz, kendimizi diğer tribün gruplarına güldürmemiz gerekli. Kendi evimizde aynı tribünde olamayız ama deplasmanda aynı tribünde doksan dakika bağırabiliriz. Biz A bestesi girerken siz B bestesinden, onlar da C bestesinden devam ederler. Birlik olamamızın sebebi nedir? Sevdamız kırmızı beyaz ama kavgamız taraf kavgası. Arma uğruna kilometreler tepebiliriz ama birbirimize karşı saygılı olamayız.”
Aynı deplasman tribünü lafımı da geri alıyorum. Görüyorum ki biz bir deplasman tribününe bile sığamayacak kadar kinlenmişiz birbirimize. Demişim ya sizlere, “Taraftar değiliz. Tarafız!” Gerçekten de öyleyiz. Biz tarafız. Sevdamızın kavgasını değil kişisel husumetlerimizin kavgasını yapıyoruz. Hem de tribünde dosta düşmana canlı canlı naklen rezil rüsva olduk, hem de kadın taraftarları düşünmeden; hadi kadınları geçelim o minicik kalpleri Antalyaspor sevdasıyla atan ufacık çocukları düşünmediniz. Sonra Antalyaspor’a sahip çıkmıyorlar diye kızıyoruz millete. Biz daha kendi aramızda anlaşamıyorken böyle çoluk, çocuk, kadın demeden tribünde birbirimize giriyorken bu takım daha çok sahipsiz kalır. Kişisel husumetlerinizi bırakın kenara, egonuzdan arınıp gelin şu tribünlere. Bir sorununuz varsa tribün dışında halledin. Antalyaspor taraftar grupları kavga ediyor diye dosta düşmana kendimizi güldürmeyelim. Bu kavgalarla kan kaybediyoruz. Taraftar kaybediyoruz.
“Böyle böyle bölünüyoruz efendiler. Böyle böyle azalıyoruz. Bölündükçe çoğalan canlılardan değiliz biz. Bölündükçe azalıyoruz. Kavgamız da sevdamızın kavgası olsun. Birbirimizle değil. Kendi içimizde değil. Kaç kişi yaktı şu tribünde gençliğini? Kaç kişi bu kavgalardan tribünü bıraktı? Yetmedi mi bu kadar kayıp? Elinizden kayıp giden gençliğinizden başka elinize ne geçti? Daha fazla öfke mi ? Daha fazla kırılmak mı? Daha fazla kırmaktan başka elinize ne geçti?
Taraftarlık neydi? 90 dakika bağırmak mıydı? Birbirimizle kavgalar etmek miydi? Maç günü heyecandan uyuyamamak mıydı? Arma uğruna kilometrelerce yol gitmek miydi? Gerçekten taraftar mıydık yoksa taraftar olmayı unutup taraf olmaya mı başlamıştık? Sahi neydi taraftarlık?”