Sorular Var Cevap Veren Yok
“Fenerbahçeli” dediler, “kulübü borca sokup gidecek” dediler. Onu dediler, bunu dediler. Onlar haklı, biz haksız mı çıktık …
Çok geçmişe değil, ağustos ayına dönüyorum. Transferler, başkanın açıklamaları, şehrin takıma ilgisi… Rüya gibi bir yaz sezonu geçirdik. Sonrasında önce Fransız futbolcularla Rıza Çalımbay gerginliği, takımın lige kötü başlaması, eksik olan bölgelere transfer yapılmaması, hatır transferleri ve son olarak Başkanın görevi bırakmasıyla buralara kadar geldik. Sene sonunda üstüne küme düşersek eğer tam Hollywood tarzı bir film bile ortaya çıkarabiliriz. Gelinen durum inanılır gibi değil.
Bu sene artık kabul etmemiz gereken bir gerçek var, o da bu takımın olabildiğince çabuk 40 puana ulaşıp ligden düşmeden sezonu tamamlamasıdır. Aksi Antalyaspor’un geleceği açısından felaket olabilir.
Gençlerbirliği maçıyla ilgili konuşacak çok fazla bir şey yok aslında… Sahadaki 11 açık ara sonuncu olur ve küme düşer mevcut ligde. Zira doksan dakika boyunca rakibine baskı yapamayan, kaleye doğru dürüst şut bile çekemeyen, hücum organizasyonu olmayan bir oyun vardı sahada. Sadece Eto’o’nun yokluğunun takımı bu hale düşürmesinin sebebi takımın kendisine ait bir oyun anlayışı olmamasından dolayı, bu açık ve net.
Yediğimiz golde futbol eğitimini Almanya’da almış olan bir sağ bekin topu taça atmayıp, kaleciye dönmesi ise benim açımdan trajikomik bir durum. Ardından Nazım’a yapılan yoğun prostestoyu ise hak etmediğini düşünüyorum. Zira ona gelene kadar suçlanacak birçok oyuncu var. Özellikle de sahada sakat olmayıp yer almayanlar…
Sahi bizim Nasri ve Menez ne iş yaparlar? Duyan, gören, bilen var mıdır acaba? Hadi biz taraftarlar sosyal medya ve maçlar dışında futbolcuları takip edemeyiz. Peki yöneticiler bu disiplinsizliğe nasıl göz yumuyorlar, cidden anlamak güç. Neymiş Başkan ayrıldığı için sahaya çıkmak istemiyorlarmış. Acaba bu iki arkadaş Antalyaspor’a mı yoksa eski Başkanımızın bilmediğimiz başka bir takımına mı transfer oldular? Paralarını acaba bizden değil de eski Başkandan mı alıyorlar?
Yönetim kurulunun yerinde olsam –ki olmama bile gerek yok– zira yapılması gereken şey aynen şudur:
Bu iki futbolcunun sakat olmadıklarına dair raporu alır, sahaya çıkmadıkları maçları gösterip, önce bu iki futbolcuya yüklü miktarda ceza verir, sonrasında da UEFA’ya şikayet edersin. Bunu yapabilecek iradede bir yönetim mevcut durumda maalesef yok.
Peki yönetimden bahsetmişken kim olur yeni başkan? Nasıl bir hedef koyar? Küçülmeye mi gider? Hepsi şu anda soru işareti…Tek bildiğimiz hocanın ve yönetimin ocak ayında belli olacağı. Peki transferleri kim yapacak? Takımın sağ ve sol bek pozisyonları resmen kan ağlıyor. Bu iki pozisyon harici iyi bir forvet oyuncusu gerekli. Nasri’nin bu saatten sonra oynamayacağını varsayarsak bir de orta sahada oyun kurucu lazım. Bu transferleri kim, hangi bütçeyle yapacak? Sorular çok ama cevap verebilen yok.
Gelelim eski başkanımıza… Bu konuda çok fazla konuşmak istemiyorum. Zira hayalkırıklığım büyük. Kendisine inanan onbinlerce kişi vardı dediklerinin peşinden giden ve onu her platformda savunan. Rahatsızlıkları olduğunu söyledi ve öylece bırakıp gitti. Madem Antalyaspor’u seviyordu, değer veriyordu, neden çıkıp kalem kalem rahatsızlıklarının neler olduğunu anlatmadı ve bizleri aydınlatmadı?
“Fenerbahçeli” dediler, “kulübü borca sokup gidecek” dediler. Onu dediler, bunu dediler. Onlar haklı, biz haksız mı çıktık? Takdiri sizlere bırakıyorum.
Allah sonumuzu hayır etsin.