Papatya Falı
Hakan Aydın yazdı…
Cumartesi akşamı 90 dakikanın son düdüğü, tepkileri adeta yüksek katlı binalarda yer alan ve yıldırımları üzerine çeken paratonerler gibiydi, Bülent Korkmaz için sonun başlangıcıydı. Sezona kaldığı yerden galibiyetle başlayan, kadrosundan iki önemli oyuncusunu kaybeden Antalyaspor’da bu iki oyuncu forvetten olup, Göztepe deplasmanında galip gelince hepimiz kaldığımız yerden devam edeceğimizi sanmıştık. Ama bunda yanıldığımızı Denizlispor maçında anladık.
Geçen haftaki son yazımda belirttiğim gibi, Bülent Korkmaz, ilk geldiği sezonda inisiyatifi genelde ele almamıştı. 4-5 sezondur beraber oynayan futbolcu grubuna küçük dokunuşlarda bulunmuş, birlik ve beraberlikle başarı gelmişti. Futbol ile ilgilenen herkesin ilk düşme adayı olan Antalyaspor, sezonu zirvenin bir altında bitirerek büyük bir başarı elde etmişti.
Bu sezonun başında ise rüşdünü ispat etmiş bir teknik direktör olarak Bülent Korkmaz ipleri eline almaya çalıştı ve birtakım dersler vermeye çalıştı. Futbolcu grubunda daha 2. hafta Denizlispor maçında devre arası Hakan Özmert ile yaşanan ve ileri haftalara taşınana güç savaşı, daha sonraları diğer futbolcularla sık sık yaşanmaya başladı. Bardağı taşıran son damla ise Boffin ve Diego’nun yedek bırakılması idi. Bu da beklenen sonu getirmişti.
Geçen sene İstanbul’da Bülent Korkmaz’ı çok yakından tanıyan, hatta onun küçük yaşlardan itibaren yanında olan biriyle tanışmıştım. Kendisi bana, Bülent Korkmaz’ın çok takıntılı olduğunu, sevdiğini çok seven ama taktığı adama da takan bir yapıda olduğunu belirtmişti. Daha sonra takım içerisinde futbolcularla yaşadığı gerginlikler de bunun emareleridir.
Pazartesi gününden itibaren hoca kalacak mı gidecek mi şeklinde bir kaos yaşandı. Sosyal medyada Bülent Hocanın gönderilmesi gündeme geldiği zaman bazı renktaşlarımız hocanın geçtiğimiz sezon yaşanan mali ve yönetimsel krizde zor zamanlarımızda bizimle çalışmayı kabul ettiğini, bu tarzda bir gönderilmenin etik olmadığı yönünde paylaşımlar yaptı. Bende bu paylaşımları yapan arkadaşlara şunu söylemek isterim. Gözünüzden kaçırdığınız bir nokta var. Evet, o kaos sezonu başında biz Bülent Korkmaz’a muhtaçtık. Yalnız o da teknik bakımdan rüşdünü ispat etmek için bize muhtaçtı. Hatırlayanlar bilir, Bülent Korkmaz bize gelmeden önce 2. Lig ekibi Kastamonuspor ile anlaşmış, bizden teklif gelince bizi tercih etmişti. Burada menfaatler karşılıklıydı. İyi veya kötü, 1.5 sezon geçti. Doku uyuşmadı ve yollar ayrıldı.
Hafta başında yaşanan belirsizlikle birlikte, “Hoca gidecek mi kalacak mı” , “Gitti gidiyor” , “Takımın başında kalacak” demeçleri ile geçen gün ve saatlerin ardından hoca ile yollar ayrıldı. Bu defa da hoca adaylarının isimleri havada uçuşmaya başladı. Hikmet Karaman’dan Tayfun Korkut’a, Igor Tudor’dan Tamer Tuna’ya dek geçen isim listesi, adeta liseli aşıkların bahar geldiği zaman kırlarda “seviyor, sevmiyor” yaptıkları gibiydi. Yönetim, biz taraftarlara adeta papatya falı baktırdı.
Papatya falının sonunda adeta ters köşeye atılan penaltı golü gibi faldan Stjepan Tomas çıktı. Futbolculuk kariyerinin sonunda Türkiye Liglerinde Karabükspor, Sivasspor, Akhisarspor, Rizespor ve son olarak Başakşehir’de yardımcı antrenörlük yapmış, bu ligi ve futbol mantalitesini iyi tanıyan, işin tabir-i caizse hamallığını yapan bir hoca olarak umutla bakıyorum kendisine. Tıpkı halef-selef gibi düşünebiliriz. Yani selefinin rüşdünü ispat etmesi için Antalyaspor nasıl ki bir fırsattı, şimdi de aynı fırsat halef için geçerli. Selefinin hatalarını tekrarlamazsa, oyuncu grubu ile zıtlaşmazsa Stjepan Tomas’ın bu takımda başarılı olacağından eminim.
Ayrıca şu da gösteriyor ki, hocanın gönderilip yeni hoca aranmaya başlayalı futbolcuların yüzü de gülüyor. Resmi sosyal medya hesaplarından paylaşılan resimlerden edinilen görüntü bu.
Futbol dünyasında “Futbolun dünü yoktur” diye bir söz vardı. Zaman, geçmişi unutup önümüze bakma zamanı.
Son sözüm Stjepan Tomas’a gelsin:
Dan Brown şöyle demiştir: “Başarmak zordur, kolaya kaçarsan sonuç basitleşir. Unutma, yokuş aşağı inmek kolaydır ama manzara tepeden seyredilir“