Önemli Olan Kazanmak Gerisi Teferruat
M. Okan Okuş yazdı…
11 gün içinde oynayacağımız üç İstanbul semt takımının ilki Fatih Karagümrük’tü. Takımımıza güvenimiz tam olsa da geçen hafta sakatlanan Helton Leite’nin yerine oynayacak Ataberk’ten ötürü kuşkusuz herkeste bir tedirginlik vardı.
Nuri Hoca maça savunma hattını kaleden uzak ama oyuncuları birbirine yakın olacak şekilde başladı. Sol bekte son haftaların başarılı ismi Erdoğan ile maça başlamak doğru tercih idi. Arka arkaya gelen goller hem saha içini hem de tribünleri rahatlattı.
Fatih Karagümrük takımı geçen sezon bizim klasik oyun anlayışımız olan topu kendi ceza alanı önünde kaleciden Fernando’ya atılan topla oyun kurma şeklini Feghouli ile yapmayı benimsemiş. İlk yarı boyunca bu oyun anlayışı onlara bayağı riske soktu. Biz bunun acısını geçen sene çoğu maçta çektik. Ligin en az gol yiyen takımı olmasına rağmen sahada üretmek nedir bilmeyen ve kalabalık defans içine doldur boşalt ile 10 kişi kalmış rakibine karşı gol bulmaya çalışan rakibin puan alma şansı yoktu.
Bize dönecek olursak, geldiğinde çok sevindiğim Bytyqi maalesef yokları oynamaya devam ediyor. Geçen sezonu kayıp geçiren Bytyqi bir türlü istenen tempoyu ve takıma katkıyı yakalayamadı. Nuri Hoca’nın sadece 45 dakika dayanması bile fazlaydı. Safuri’nin oyun aklı ile yeteneği tartışılmaz. Ama Türkiye ligine artık alışmalı. Bu ülkede hakemler temaslı ya da temassız oyunu çözmede yetersiz. Jehezkel ile beraber aldığı darbelerde kolayca kendisini bırakıyor, çalınmayan faul ise kontratak ile kalemize tehlike olarak dönüyor. Ömer ve Veysel “Allah nazarlardan sakınsın” denilircesine hatasız oynadıkları gibi, Ömer’in asisti Veysel’e golü getirdi. Ataberk ilk yarıyı tedirgin geçirtse de üstte yazdığım gibi rakibin doldur boşalt ortaları onu antrenman havasına soktu ve ona özgüven getirdi. Kısaca bu sezon ilk haftadan itibaren takım oyunu oynayan, saha içinde birbirine destek olan, 90 dakika mücadeleyi bırakmayan bir takıma sahibiz. Son 10 lig maçında 6 galibiyet 2 beraberlik ile yukarı çıkışı sürdürüyor.
2015’te yapılan ama mimari hataların sonucunda saha zemini gene geleneksel sorunumuz olmaya devam ediyor. Anlaşılan bu sorun çözülecek gibi değil. Her sene teknik kapasitesi yüksek oyuncuları kadroya dahil etsek de zemin iyi oyuna engel oluyor. Kulüp başkanı olsam yerel seçimlerin yaklaştığı bu dönemde yeni stat için yer talebim olurdu. Statik ve mimari açıdan ne kadar uğraşırsak uğraşalım, stadın tadilat masrafının yeni stat maliyetini geçeceğini düşünüyorum.
Maçın hakemine gelirsek, anlamsız biçimde maçı çığırından çıkarmayı başladı. Bu kadar rahat bir ortamda maç yönettiğiniz, üstünüzde baskı olmayan bir şehirde nasıl oluyor da maçları katletmeye çalışıyorsunuz anlaşılır gibi değil. İlk yarıda verdiği ters kararların sonucunda Jehezkel’e yapılan faulü görmezden gelip hemen arkasından gelişen pozisyon, Erdal’ın kırmızı kartı ile sona erdi. Son dakika Buksa’ya yapılan hareketi görmezden gelip sahanın yarısına kadar girip kırmızı kart konusunda uyaran yardımcı hakeme rağmen Fatih Karagümrüklü oyuncuyu atamadığı gibi Buksa’ya verilen sarı kartla oyuncuyu cezalı duruma soktu.
Taraftar olarak alınan sonuçlardan dolayı mutluyuz. Ama yönetimsel olarak işler iyi gitmiyor. Takım için çabalayan çok iyi oyuncuları düşük maliyetle takıma kazandıran başkanı yiyip navigasyon cihazı kullanmadan Antalya’da kaybolacak %90 ithal yönetim kurulu ile her an duvara vuracağız. Takımdaki etkili oyunculardan birinin ödemesi cuma günü yapıldı ve son anda skandalın önüne geçildi. Fakat geride 13 oyuncu daha var, kaynak yaratma şansınız yoksa adama burada “ne yapıyorsun” denir. Türk oyuncuları şimdilik frenleseniz de bu durum da elinizde saatli bomba olarak duruyor. Ha diyorsanız ki önümüzde yerel seçim var, kim kazanırsa kazansın kulüpte yeni yapılanma olur; ben devre arasına kadar durumu idare edeyim ve devre arası 2-3 oyuncu satar kendimi kurtarırım diye o yola hiç girmeyin. İnsanlar sessiz olabilir ama aptal değil.