Olacak İş mi
Levent Sağlam yazdı…
Perşembeden cuma gecesine kadar ne yaşadık biz? Bunu izah edebilecek bir kişi var mı?
Antalyaspor, özel bir sağlık kuruluşuyla Covid-19 testi için anlaşıyor. Perşembe günü 58 kişiye yapılan test sonuçlarına göre çok sayıda pozitif vaka olduğu tespit ediliyor. Cuma günü tekrar test yapılıyor, yine çok sayıda pozitif vaka ile karşılaşılıyor. İşin garibi pozitif çıkanlar negatif, negatif çıkanlar arasında da pozitif var. Antalyaspor, İl Sağlık Müdürlüğü’ne müracaat ediyor. İl Sağlık Müdürlüğü de her kişiden ikişer örnek alıyor. Birisini Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’ne gönderiyor, diğer test uygulamasını da kendileri yapıyor. İki pozitif vaka da İl Sağlık Müdürlüğü’nün yaptığı testler de çıkıyor. Dördüncü test sonucunda Süleyman Demirel Üniversitesi’nden sıfır vaka olarak açıklama geliyor. Bu yaşananlar resmen bir trajedidir. Bunun hesabını kim verir, hesabı kimden sorulur bilemem.
Gelelim esas trajedinin diğer bölümüne… Bütün bu olaylar yaşanırken, bir bakıyorsunuz daha hiçbir şey netleşmemişken, kulüpten henüz bir açıklama yokken olay medyada yerini alıvermiş. Soruyorum size, bu bilgiyi özel sağlık kuruluşu kendi menfaatlerini de düşünürsek medyaya haber olarak verir mi? Vermez. Neden versin? Vermesi kendi menfaatlerine uymaz. İyi de bu olay nasıl oldu da medyaya sızdı? Kimler sızdırdı? 50 pozitif vaka olmamasına rağmen neden bu şekilde bir sayı verildi? Asıl sorun burada. Bunu da bulmak bizim işimiz değil, Antalyaspor yönetiminin işi.
Maç günü Antalyaspor’un kadrosu açıklanınca 21 kişilik kadroda Nazım’ı göremedik. Fenerbahçe’ye gideceğini de zaten sağır sultan bile duymuştu. Yolun açık olsun Nazım. Bunun yanında geçen haftadan farklı olarak ilk on birde ise Nuri’yi gördük. Dörtlü defansın önünde Nuri, Nuri’nin önünde de Hakan ve de Fredy ile oyuna başladık. Bu bana biraz yumuşak ve de kırılgan bir göbek olarak geldi. Zira yedeklere baktığımız zaman ön liberoda oynatabileceğimiz tek oyuncu Ufuk Akyol’du. Nitekim 77. dakikada Nuri’nin yerine oyuna giren oyuncu da Ufuk oldu.
Ufuk ne Nuri ne de Hakan meziyetinde bir oyuncu değil. Zira Ufuk daha çok basan ve de rakibi bozan, daha çok merkez orta sahada oynayabilecek bir oyuncu. Yani tam bir ön libero sayılmaz. Nuri ile başlamak kabul, o zaman neden Nuri ön bölgede, Hakan da yerinde oynamadı? Takımın omurgası ile böyle oynamaya gerek var mı?
Tamer Tuna’nın niyeti bu 3 oyuncuyla oyuna başlayıp, Beşiktaş’a topu teslim edip, daha akıllı ve daha düzgün top kullanmak olabilir. Fakat bu şekilde kendi evimizde kendi bütçemize eşdeğer takımlarla oynayabiliriz. Zira kapanan deplasman takımlarını açmanın tek yolu, topa daha çok sahip olmaktan geçer. Önümüzdeki hafta Denizli maçında da bu kadroyla oynayabiliriz. Ama Beşiktaş gibi takımlarla ve deplasmanlarda bu düzenin bizim açımızdan sıkıntılı olacağını düşünüyorum.
Dün maçın ilk yarısında sahada hiç yoktuk. İkinci yarı ise Doğukan’ın oyundan alınıp yerine Mukairu’nun girmesiyle oyun biraz daha hareketlendi. Ama asıl önemlisi de 64. dakikada yapılan Jahovic-Orgill ve Hakan-Podolski değişiklikleriydi. Tamer Hocanın en güçlü olduğu kadro derinliği yer, ofans bölgesi. Zaten yedekteki futbolculara bakınca da bunu görüyoruz. Bir takımın hocası istediği futbolcuyu istediği zaman istediği yerde kullanır. Buna kimse bir şey diyemez. Fakat Doğukan bile oynadığı mevkinin sağ ya da sol kanat olmadığını dile getirmişken ve elinizde bu kadar ofansa yönelik futbolcu varken niye sağ tarafta Doğukan konusunda ısrar edilir, anlamak da zor.
Neticede 2 haftada alınan 4 puan gayet iyidir.
Bizim açımızdan bir başka iyi şey ise sahada izlediğimiz 18 yaşındaki genç kardeşimiz Gökdeniz’di. İlk Süper Lig maçında takımına beraberliği getiren golü atması ve lige golle başlaması da bambaşka bir mutluluktu.
Hoş geldin Gökdeniz.