Hayat Öpücüğü
Hakan Aydın yazdı…
Ev sahibi takımın adı Fatih Karagümrük, İstanbul takımı, 90 dakikanın oynayacağı şehir Bursa, stat Bursa Büyükşehir Belediye Stadyumu’ydu. Yani ev sahibinin olmadığı, iki takımın da misafir olduğu, sanki yükselme grubu play-off maçına çıkıyordu iki takım da.
Son haftalarda yaşanan sakatlık, ceza ve hastalıklardan ötürü kadro kurmakta zorlanan Antalyaspor, Karagümrük maçı kadrosuna neredeyse izin verseler jübile yapan Adnan Gülek, Göksel Kırıkoğlu, Mehmet Uğurlu‘yu kadroya yazacaktı Ersun Hoca. Şaka bir yana, Ersun Yanal’ın eli kolu bağlanmıştı.
İlk düdükle beraber sahaya iyi yayılan, alan savunması ile maça başlayan Antalyaspor, oyuna umulmadık biçimde iyi başlamıştı. Henüz 2. dakika dolmadan Orgill’in Karagümrük kalecisi ile karşı karşıya bir pozisyonu var ki, o gol olsa maçın bambaşka bir hikayesi olabilirdi. Hemen bu pozisyonun akabinde yine Amilton ile bir pozisyon daha bulan Antalyaspor, bunları değerlendiremedi.
Antalyaspor, topun arkasına geçen, alanlar arasında boşluk bırakmadan kompakt bir oyun oynamaya çalışırken ne olduysa 13. dakikada oldu. Fatih Karagümrük 1. bölgeden 2. bölgeye presle karşılaşmadan topu taşırken sol kanatta kendini unutturan Lens, altı pas diye tabir edilen çizgiye inip topu altı pasın üstüne kesince, Eren’in talihsiz vuruşuyla top Antalyaspor filelerinde görüldü. Bu goldeki hata; benim kanaatimce Eren’den çok Bünyamin’in taktik gereği stoperlerin arasına girmesiyle boşalan alanı doldurması gereken Amilton’daydı. Bir anlık dalgınlık, Antalyaspor’a pahalıya mal oldu.
Bu dakikadan sonra ilk 10 dakikadaki Antalyaspor gitmiş, rakip Karagümrük’ün hakimiyeti tamamen ele alması ile rakip takımın baskısına ve topla oynamasına tepki göstermeyen, kaderine razı olan bir görünüme bürünen Antalyaspor gelmişti. Adeta boks ringinde dayak yiyen bir boksör gibi; sağdan, soldan, ortadan darbe alıp karşılık veremiyordu. Nitekim orta alanda rakibe yakın oynamayıp baskı ve pres yapmayınca, Karagümrük, hızlı oyuncuları ile adeta şov yapar gibi halı sahalarda atılan gollerin benzeri bir pozisyonda skoru 2-0’a taşıdı. Özellikle yenilen 2. golde Ufuk’un rakibine baskı yapmaması ve 2 tane ağır stoperin geç müdahalelerde bulunması farkı artırdı. 2-0’dan sonra sonuca oynadığı oyunla isyan edenler arasında Amilton ve Fredy, biraz da Nuri vardı.
Amilton’un rakip defansı adeta zorlayarak penaltı alması, 2. yarı için umut oldu. Fakat ilk yarının sonuna doğru Drole’ün sakatlanması, işin tuzu biberi oldu. 45 dakikanın sonunda rakibin topla oynamada %72’ye %28, pasta 332’ye 131, kazanılan ikili mücadelede %59’a %41’lik üstünlüğü vardı.
Karşılaşmanın ikinci yarısının başlaması ile adeta kartlar yeniden dağıtılmaya başladı. Sonucu değiştirmek adına rakibe tepki veren herkes gücünün yettiği kadar mücadele etmeye de başlayınca, bu defa oyunda bocalayan, skoru koruma telaşına düşen rakip Fatih Karagümrük oldu. Devre arasında Ersun Yanal takımı silkelemiş, fırçalamış olmalı ki, herkes kendine gelmiş ve ilk yarıda üzerlerinde bulunan ölü toprağını atmış, rakibe baskı yapıp tekmeye kafa atan, maçı çevirmek için varını yoğunu ortaya koyan bir Antalyaspor ortaya çıkmıştı.
Karşılaşma son dakikalara gelse bile, hatta uzatmalarda dahi umudunu kaybetmeden, hırsla rakip kaleye yüklenen, yine ilk yarıda olduğu gibi maçın ikinci yarısında da Amilton ve Fredy’nin skora itirazı, uzatmada gelen Amilton’un golü, Antalyaspor için adeta hayat öpücüğü gibiydi. Çünkü bu karşılaşmada alınacak olası bir mağlubiyet, kalan – bir haftası BAY geçilecek – dört haftada kabus yaşamamıza, korku tüneline girmemize sebep olabilirdi. Haftaya Göztepe galibiyeti veya en az 1 puan alınırsa korkulu rüya sona erecek.
İnanıyorum ki Karagümrük maçının 2. yarısında oynanan oyun oynanırsa, Göztepe maçında 3 puana yakın taraf, Antalyaspor’dur.
Son sözüm, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten gelsin:
“Yaşamak için mücadele şarttır!“