Günah Keçisi
M. Okan Okuş yazdı…
Uzun zamandır devam eden galibiyet serisini sürdürmek için bu haftaki rakip Kayserispor’du. Hikmet Karaman tarz olarak sezon içinde maç seçen ve bu maçlara takımını çok iyi konsantre eden bir isim. Bu maçta da orta alan ve savunma bloğunu kalabalık tutarak oyuna başladı. Orta alanlarında serbest dolaşan 10 numaralı Kemen harici çakılı oynamayı tercih ettiler. Hatta maçın sekizinci dakikaları oynanırken forvetteki Gavranovic arkadaşlarına ileri çıkmalarını söylemesine rağmen takım arkadaşları oralı bile olmadı.
İçeride oynadığımız Sivasspor maçında da benzer oyun anlayışı ile çıkmayı düşünmeden oynamış ve kısır bir maç olmuştu. Hatay, Giresun gibi rakipler nispeten daha açık oyunu tercih ettiklerinden o maçlarda bol gol bulma sıkıntısı yaşamamıştık.
Bu tip rakiplere karşı sağlı sollu kanat atakları ile zorlayarak çözüm üretebilirsiniz. Maalesef Hakan’ın sakatlığı sonucu futbol cahili zekaya sahip biri tarafından icat edilen 8 +3 kuralı sonucu Türk oyuncu değişikliği zorunluluğundan ötürü oyuna Gökdeniz’i almak ve Hakan’ın boşluğu için Ndao’dan daha 20. dakikada vazgeçmek mecburiyetinde kaldık. Bu dakikadan sonra ister istemez Poli’nin de damgasını vurduğu bir oyuna döndük.
Andrea Poli sezon başı transfer olduğunda backgroundı ile umut veren bir isim oldu. Sezonun ilk 8 haftasında Ersun Yanal’ın oyun sisteminde şimdiki hocası Nuri Şahin ile o bölgede genelde çok başarılı bir oyun ortaya koydu. Ancak hoca değişikliği, oyunun hızlanması ve üstüne Fernando transferi ona formayı kaybettirdi. Ülkemizde forma giyen diğer İtalyanlara baktığımızda topla çok barışık olmayan, baskıda çabuk top kaybeden bir isim. Geldiği ülke futbolunda geriye oynaması çok sıkıntı olmasa da Türkiye tribünleri futbol uleması dolu olduğundan geri paslar hep tepki alır. Maalesef bu oyun tarzı ona tepki olarak döndü. Sezon sonu yaklaşırken yeni sezon planlamasında teknik heyet, isminin karşısına soru işareti atmış olabilir.
Nuri Şahin takımın başına geldikten sonra akan oyunda rakibe pozisyon vermiyorduk. Bu maçta orta alanda 50 ile 56. dakikalar arası tam kabus oldu. Golü yedik, yediğimiz 2 gol de ofsayta takıldı. Haji Wright’ın golü tam çilingir açma golü oldu. Dağılmadan maçın içinde kaldık. Kalabalık Kayseri savunmasını aşamadık. Kalemizdeki tehlikelerde şanslıydık. Açıkçası yenilmeme serisine devam edildiği için 1 puan bu oyun karşılığında kazanç sayılır. Maça dair sözleri kapamadan Luiz Adriano mükemmeldi. Hırsı, duvar olması, baskısı derken adeta stoper gibi defansa gelip çıkardığı toplarla takımı için her şeyini verdi.
Saha içini kapatıp tribünlere geçelim. Sevgili Nuri Hocamız ve Alfons Hoca takım iyi gittikçe hep tribünlerin daha çok dolması ve dolu tribünlere karşı oynamak istediklerini belirtmişti. Yönetimimiz de belki de Süper Lig’deki en ucuz bilet fiyatlamasına giderek iyi giden takıma seyirci gelmesinin önünü açtı. Sevgili hocalarımız –ki Nuri Şahin dahil– bu ülkenin sosyolojik ve spora bakış açısının Avrupa’dan farklı olması ayrıntısını ıskaladılar. Ülke insanı skora ve başarıya endekslidir. 17 milyonluk İstanbul’da bile takımları zirveden kopunca seyirci tribünleri terk eder. Bu sezon şampiyonluğa giden Trabzonspor’un bile sezon başındaki maçlarına dönüp izlediğinizde boş tribünleri görürsünüz. Anadolu’ya geldiğiniz zaman ise çift takım taraftarı profili yanında yılda 2-3 defa stada gelenleri bulursunuz. Bunların takımın iyi gidip gitmemesi umurlarında değildir. Takım kazanınca payları varmış gibi alkışlar, kötü sonuçta içindeki pisliği boşaltırlar. Yılda birkaç maça gelen bu tiplerin tepkisini de sahada ülkeyi bilmeyen yabancı kendine sanır.
Poli’nin yaptıkları yanlıştır. Maç sonrası hoca hakkında rapor verir, yönetim gereğini yapar. Kenarda o bölge için hocanın elinde hamle oyuncusu yokken 60. dakikada oyuncuyu oyundan düşürmek taraftarlık değildir. Zaten 38 haftada geldiğiniz 2-3 maç var, bu kafa ile onlara da gelmeyin.