Güle Güle Davi
M. Okan Okuş
Futbol, 90 dakikalık bir oyun. Sonucunda seviniyoruz, üzülüyoruz ve sonra günlük hayatımıza dönüyoruz. Bu iş kimileri içinse bir meslek. Ülkelerinden binlerce kilometre uzağa, yetenek sahibi oldukları sevdikleri işi yapmaya gidiyorlar. Naldo Pereira da bunlardan biriydi. Üç sene önce Antalya’mıza geldi, iki senenin ardından bir yıllığına Suudi Arabistan’a gitse de bu sene geri geldi. Antalyaspor tarihinin en sevdiği yabancılardan olduğu için geri gelişi hepimizi mutlu etti.
Bir sabah dedesi ve anneannesi ile yola çıkan sevgili Davi, hız yapmayı marifet sanan biri yüzünden 41 gün boyunca mücadele ettiği hayatta kalma çabasını kaybetti. Geride tek evlatlarını kaybetmenin acısını bir ömür yaşayacak bir anne baba, sürdüğü arabada torunu vefat eden iki yaşlı insanın içine oturan acıyı bıraktı. Minik Davi’ye Allah’tan rahmet, ailesine sabır dilerim.
Daha önce de yazdım. Artık Türkiye’de ölümlü de olsa trafik kazalarından suçlular bir şekilde kurtarıyor. Umarım kulüp bu işin peşini asla bırakmaz.
Maç öncesi takımın iki önemli ismi Gaziantep’e gitmeme kararı aldı. Ülke olarak dünyada aramızın iyi olduğu pek ülke kalmadığından ve bazı ülkelerle bozulan ilişkiler de iç politikada iyi prim yaptığından ötürü iki İsrailli oyuncu hedefe kondu. Bu ülke yıllarca Yunan ve Sırp oyuncuları baş tacı etti. Yakın zamanda bir İstanbul takımında oynayan Sırp oyuncu, Müslümanlarca nefretle anılan bir hareketi yapmasına rağmen iş magazine dökülüp ört bas edildi. Oyuncular kulübün sözleşmeli oyuncusu iken maalesef kulüp cesaret gösterip oyuncularına sahip çıkacak bir açıklama bile yapamadı.
Yukarıdaki bütün unsurların yanında bir de yönetim krizini gündeme sığdırdık. Eskiden kulüpte görev yapan başkan ve yöneticilere karşı daha esnektim. Zor görevleri olduğunu, eleştiri dozunun düşük tutulması gerektiğine inanırdım. İnsanın yaşlandıkça huyu suyu da değişiyor. Eskiden her şeye tolerans gösteren yapısı değişiyor. Kulüpte her görev ve isim değişiminde maalesef aynı sıkıntılar devam ediyor. Şahsi sosyal medya hesapları İstanbul takımı paylaşımı ile dolu olanlar, yıllardır kulüpte yönetici vasfında olmasına rağmen kulüple ilgili hiç bir paylaşım yapmayanlar hatta bir İstanbul takımının nerdeyse milli marşı haline gelmiş şarkıyı sosyal medya hesabının hikayesinde paylaşmaktan geri kalmayanlar kulüpte söz sahibi oluyor.
Beyler, siz localarınızda viski ve puroları patlatıp keyfinizi sürüyor olabilirsiniz. Ama ben bu şehirde sokağa çıktığımda üstünde İstanbul takımı formalı çocukları gördükçe sizi hatırlıyorum. Bu şehir sahip oldukları ile İstanbul özentiliği yaşayacak bir şehir değil. Ligde kalmayı başarı diye yutturuyorsanız, siz bununla mutlu olun.
Hayat acımasızdır. Bozduğun kantar, bir gün gelir seni tartar.