Girişte Rezalet Bitmiyor
maça girerken gördüğümüz muamele var ki, Sandro’nun kırmızısı bunun yanında hafif kalır …
Ha bu hafta, ha gelecek hafta çıkış yapacak bu takım diye diyesekizinci haftayı da geride bıraktık. Pazartesi akşamı Osmanlıspor Bursaspor’u yense bugün son sıradaydık. İnsan kağıt üzerindeki kadroyla puan durumunu yan yana koyunca gözlerine inanamıyor.
Şunu öncelikle belirtmek gerekir ki, ne zaman bir camia ile taraftar bazında yakınlaşsak, sahadaki karşılığı puan kaybı oldu. Hatırlayalım, 4 Haziran’da Antalya’da oynanan ve Göztepe’nin Süper Lig’e çıktığı Göztepe-Eskişehirspor maçı öncesi, anı ve sonrasında Antalyaspor taraftarlarının tamamına yakını Göztepe için Antalya’ya gelen taraftarlara yardımcı olmuş, yarenlik etmiş ve tribünde de omuz omuza olup gereğinden fazlaca misafirperverlik göstermişti. O maçın ardından bu durum Göztepe kanadından oldukça memnuniyetle karşılanıp özellikle sosyal medyada dostane kelamlar edildi. Haliyle cumartesi oynanan maç öncesinde de stat etrafında iki takım taraftarları yan yana sohbet halindeydi. Aslında yıllardır görmek istediğim şeylerdir bunlar. Antalya’dan kalkıp farklı illere deplasman yaptığımızda hasım diye tabir ettiğimiz şehirlere girişte polis kontrolüyle stadyuma kadar götürülüp maç bitiminde yine aynı şekilde eskort eşliğinde şehrin çıkışına kadar götürülüyoruz. Peki o şehrin kendine ait özelliklerini göremeden, tadamadan neden hırsız gibi girip çıkıyoruz? Göztepe ile olduğu gibi, geçmişte Kocaeli ile olduğumuz gibi, kardeş olmamız şart değil. Herkes kendi işine baksa, hasımlık sadece tribünde çıkan ses, beste, koreografi ile sürse, kimin daha iyi olduğunu bu kriterler belirlese ve deplasmana gelen taraftardan şehrin esnafı faydalansa? Sanıyorum ülkede mevcut tribünlerde bu durumu idrak edebilecek yeterlilik eksik. Yoksa kim, neden buna karşı çıksın ki? Değil mi? Uygulamaya koyabilsek ne deplasman yasağı kalır ne de terörist gözüyle bakılan insanlar bu yaftayla karşılaşırlar. Konuyu daha fazla dağıtmadan, ne zaman dostluk olsa puan kaybediyoruz ama sebep buysa varsın kaybedelim.
Maça gelecek olursam, Sandro’nun çift sarıdan gördüğü kırmızı karttan sonrasını yazmaya elim gitmiyor. Sarı kartı olan bir oyuncunun o hareketi yaptıktan sonra ikinci sarıdan oyundan atılacağını birilerinden öğrenmesine gerek yok. On yaşındaki çocuk bile bunu bilir ve daha dikkatli müdahale etmeye çalışır. Demem o ki, ilk yarının en kritik maçlarından biri basit bir hata yüzünden rakibe ikram edildi. Kasımpaşa maçını da kazanamazsak ortanın altından bir yer beğenelim kendimize.
Bir de maça girerken gördüğümüz muamele var ki, Sandro’nun kırmızısı bunun yanında hafif kalır. Geçtiğimiz haftalarda yazdığımız üç yerde arama noktası ve kapıların azlığı sorununa bir de turnikeden geçtikten sonra ayakkabıları çıkarıp güvenliğe arkanızı dönerek arama uygulaması eklenmiş. Evet yanlış yazmadım. Güvenlik sırıtarak “arkanızı döner misiniz” dedi. Bunun karşılığını 3. Dünya ülkelerinde görürsünüz ancak. Sıkı yönetim hallerinde falan. Onun dışında seksen yaşındaki insanların, yedi yaşındaki çocukların ayakkabılarının çıkarılarak didik didik aranmaları insanlığımızdan utandıran sahnelerdi. Hapishane ziyareti yapanlar bilirler, benzeri bir uygulama gördük kendi evimizde. Yetkililerin bu uygulamadan derhal vazgeçmelerini, insanlık dışı uygulamanın utancın yanı sıra Antalyaspor’a taraftar kaybettirdiğini de yönetimin düşünüp ona göre gerekli yerlerle görüşmeleri gerektirdiğini vurgulamamız gerekir.
Kasımpaşa maçı ilk yarının en kritik maçı.
Dolu tribünler önünde güzel bir galibiyet için herkes stada gelip destek vermeli.
Mutlu haftalar.