Fatura
Hakan Aydın yazdı…
Geçen hafta alınan hezimet sonucun ardından Sivasspor maçı için bir çoğumuzun beklentisi puansız döneceğimizdi. Fakat yine bir farklı mağlubiyet alırız endişesini hepimiz taşıyorduk. Bunun da nedeni Sivas’ın hızlı kanat oyuncularına sahip olması, açık oynayan takımlara karşı çok gol pozisyonlarına girmesi ve bunların birçoğunu gole çevirip sonucu kendi lehine çeviren bir takım olmasıydı.
Maça beklenilenin aksine istekli başlayan bizdik. İlk tehlikeli atak girişimini de bizden geldi. İlk 30 dakikada topu rakibe verip topun arkasına geçerek, oyunu kendi sahamızda kabul ederek kaptığımız toplarla pozisyon bulmaya çalıştık. Yalnız çok adamla hücuma çıktığımız anlarda topu kaptırdığımız zaman geniş alanlar bulan Sivasspor etkili ataklar geliştirdi. Neyse ki bu ataklarda ilk yarı boyunca tehlikeli pozisyon vermedik. Rakibe ne zaman geniş alan bıraksak tehlike yaşadığımızın farkında olan teknik ekip takımı fazla öne çıkarmadı. Alan savunması yaparak Sivasspor’a boş alan bırakmadı. Her iki taraf için de kısır bir ilk yarı geçti.
İkinci yarıya yine istekli başlayan bir Antalyaspor vardı. Bunun akabinde iki tane net pozisyon bulduk. Hele Nazım Sangare’nin pozisyonda öne geçmemiz içten bile değildi. bundan hemen bir dakika sonra önde basan Sivasspor kaptığı top ile golü bulup öne geçti. Takımı öne çıkaran Bülent Hoca, rakibe pozisyonlar vermeye başladı. Yine bir serbest vuruştan kalemizde ikinci golü görünce, maç artık bizim için bitmişti. Oyuna Serdar Özkan’ın girişi ile birlikte biraz kıpırdanır gibi olduk ama bu yeterli gelmedi.
Şimdi gelelim Bülent Korkmaz’ın hatalarına:
Geçen hafta aldığımız farklı mağlubiyet, Bülent Hoca’ya mantığını kaybettirmiş. Çünkü Gençlerbirliği maçının haricinde kalende iyi veya kötü güven veren bir Boffin’in yerine yaklaşık altı aydır kalenin yüzünü görmeyen Ferhat ile başlamak büyük bir hataydı. Keza futbolda kuraldır, kaleci oynayarak form tutar. Sen uzun süre oynamayan Ferhat’ı kaleye geçirirsen, senin stoperinin aynı dili konuştuğu defans dörtlüsünü bozarsan, anlaşamazlar. Defans dörtlüsü ile kaleci tabiri caizse karı koca gibidir. Bunların birini ayırırsan, eve yeni bir hanım getirirsen huyunu suyunu öğrenmeye 1 sene geçer. Kaleci ile defans, Katolik nikahı kıymıştır. Futbol tabiri ile ayrılmazlar.
Bir de bunun üstüne bugün Süper Lig denen ligde ilk sekiz haftaya bakarsak orta sahada rakipten en çok top çalan futbolcu unvanını alan Charles’ı kesip yedek oturtmak, farklı mağlubiyetin faturasını Charles’a kesmek demektir. Yalnız bu yanlış faturanın ilk adresi Bülent Korkmaz olmalıdır. Bu saatten sonra bu futbolcuların hocasına ne inancı ne güveni kalır. Ekrandan izlediğimiz kadarıyla sanki futbolcularla Bülent Korkmaz’ın arasındaki bağ kopmuş gibi.
Oyuncu değişikliklerinde fazla bir şey yapmıyormuş gibi görünse de Doğukan’ı oyundan alıp Mukairu’ya doksan dakika dayanmak akıl alır gibi değil. Doğukan oynadığı süre zarfında rakip takımın etkili kanatlarını kullanmasına izin vermedi. Hiç olmazsa onları rahatsız etti. Paul Mukairu ise nereden geldiğini unutmuş olacak ki, ayakları yerden kesilmiş gibi şımarık bir şekilde bolca çalım atıp takım oyunu oynamanın çok ötesinde, adeta halı saha maçına çıkmış gibiydi. Ben olsam Mukairu’yu ilk U19 maçında geldiği yere gönderip maça çıkarırım ki geldiği yeri unutmasın.
Başkanımız Ali Şafak Öztürk’ün bu kaos ortamına da bir el atması lazım. Bu kadar inanıp emek verdiğiniz bu yolda, futbol tabiri ile sırtına formayı geçirip sahaya inme zamanı geldi. Hiç kimsenin bu emeklerinizi boşa çıkarmasına izin vermeyin, testi kırılmadan önleminizi alın.
Sayın Bülent Korkmaz Hocam, takıntılarınızı artık bir kenara atın. Bu durum hem takıma hem size zarar veriyor. Kelimenin tam anlamı ile pireye kızıp yorgan yakıyorsunuz. Ben inanıyorum ki Cissokho şu an mevcut sol bekler arasında ilk sırada gelir. Hem geçmiş kariyeri hem de oynadığı maçlarda gösterdiği performansla gösterdi ki elimizdeki en iyi sol bek Cissokho. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, doğru tektir.
Ayrıca hocam bak gördün mü, taraftar senin deyiminle kötü gününde de arkanda oldu. Kolay değil, iç sahada hezimet bir sonuçla mağlup olup yine de takımın peşinden 12 saat yol gidip gelmek her takım taraftarında bulunmayan bir özelliktir. Bizim tribünlerde kullandığımız bir tabir gibi; “Kazanınca sevgimiz, kaybedince sadakatimiz artar.” Bak arkandan kötü gününde yüzlerce arma sevdalısı geldi. En azından maç sonu demecinde Sivas’a gelen taraftara teşekkür etseydin. Sen taraftarın karşısında durmazsan, taraftar senin yanında olur.
Bülent Hocam, güven bir ayna gibidir.Bir kez kırıldı mı hep çizik gösterir.