Elm Sokağı Kabusu Fredy
Hakan Aydın yazdı…
Camianın hevesinin kırıldığı yerde, taraftarın ümidi başlamıştı. Çünkü Denizlispor deplasmanının biletlerinin satışa çıktığı gün saatler içerisinde tükenmesi, taraftarın takımlarına olan inancını kaybetmediğinin bir göstergesiydi. İkinci yarının ilk maçına yetişmeyen transferlerin yanı sıra maça birkaç gün kala Adis Jahovic’in kadroya dahil edilmesi, takımı bambaşka bir noktaya getirdi. Hele bir de ilk on birler açıklandığı zaman Podolski dışındaki tüm yeni transferlerin kadroda olması da bir anda bahar rüzgarları estirdi.
Ev sahibi olmanın avantajı ile başlama düdüğü ile birlikte Denizlispor maça hızlı ve baskılı başladı. Henüz 10. dakika bile dolmamışken kalemizde çok tehlikeli olabilecek iki tane net pozisyon buldular. Kalecimiz Boffin’in gününde olması, maça mağlup olarak başlamamızı engelledi. Dakikalar 15’i gösterdiğinde artık oyunda yavaş yavaş dengeyi kurmaya başladık. Bunda orta sahada görev alan Fredy ile Yekta’nın yanı sıra Jahovic’in de katkısı büyüktü. Tam da özlediğimiz gibi ileride basan, rakip stoperleri rahatsız eden, gezen bir forvet olunca takıma ayrı bir hava kattı. Bir de belli ki iyi bir hazırlık kampı geçirmiş olan Fredy, orta sahada takımı sanki bir orkestra şefi gibi yönetmeye başlayınca pozisyon ve pozisyonlar bulmaya başladık. Golden biraz önce Jahovic’in bulduğu ve Denizli kalecisinin güçlükle önlediği atak sanki golün habercisi gibiydi. Hemen ardından Fredy ile başlayan atakta Jahovic’in tam bir golcü vuruşuyla kalecinin kapattığı köşeden topu ağlara bırakması, tam bir usta işi goldü. golden sonra tribünler bayram yerine döndü. E kolay mı, tam 11 hafta ha bugün ha yarın derken sevinmeyi özlemişti taraftar. Ben dahil tribünde birbirini tanımadan sarılan kucaklaşan çok renktaş vardı. Dakikalar 41’i gösterirken yine sahneye Fredy çıktı. Bir ara pası ile Mukairu’yu topla buluşturdu. Mukairu da üstüne düşeni yapıp skoru 2-0’a taşıdı. Yine tribünde çılgınca bir sevinç… Herkes “bu bir rüya olmalı” diye içinden geçirmiyor değildir.
İlk yarının sonlarına doğru orta alanda rakibiyle kafa kafaya çarpışan Jahovic gerçekten çok talihsiz bir sakatlık yaşayarak oyunu terk etti. Sonradan öğrendiğimize göre hayati bir sakatlık geçiren Jahovic’e acil şifalar dilerim. Nacizane 30 yıldır sağlık sektörünün içindeyim, bu sakatlıkla yeni golcümüz 4-6 hafta arası aramızda olmayabilir. Hani bir laf vardır ya; geç bulduk, erken kaybettik.
İkinci yarıya oyunu kendi sahasında kabul eden bir görüntü ile başladı Antalyaspor. Denizlispor cılız ataklarla kalemizi yoklamaya çalışırken biz is rakipten kaptığımız toplarla gerçekleştirdiğimiz ani ataklarla daha tehlikeli olmaya başladık. Nitekim dakikalar 57’yi gösterdiğinde yine Fredy ile başlayıp Sinan Gümüş ile devam eden atakta, Gustavo Blanco’nun önüne düşen topta bir kez daha gol sevinci yaşadık. Bu dakikadan sonra Denizlispor amaçsızca üstümüze gelmeye çalıştı. Ne var ki sahada yürüyecek takatleri kalmamıştı. Bunda üç gün önce 120 dakikalık bir kupa maçı oynamalarının da payı vardı. Çok hırpalanmışlardı, 60. dakikadan sonra oyundan düştüler, adım atacak halleri kalmadı.
Takımı tek tek analiz edersek, görevini yapmayan yok gibiydi. Altyapıdan gelip ligde ilk kez resmi bir maçta on birde başlayan Bünyamin maçın ilk dakikaları hariç genelde iyi bir 90 dakika çıkardı. O ilk dakikalardaki hatasını da maçın heyecanına vermek lazım, koaly değil. Orta alanda oynayan Yekta takıma ağabeylik yaptı, maç içinde genç arkadaşlarını doğru pozisyon almaları yönünde sık sık uyardı.
Sinan Gümüş çok kaliteli bir ayak olduğunu oynadığı süre içinde gösterdi. Sinan’ın bu takıma katkısı büyük olacak, bu maç bunun habercisi gibiydi.,
Veysel Sarı tam bir görev adamı olduğunu oynadığı 90 dakika boyunca belli etti. Hırsı ve mücadelesi, hanesine artı yazdı.
Sol bek için alınan Kudryashov’un maç eksiği olmasına rağmen kademeye girişleri, arkasına kolay kolay adam kaçırmaması, pozisyon alması tam bir usta işi. Biraz ağır ama oynadıkça bunu aşacağını gösteriyor.
Fredy için ayrı bir parantez açmak istiyorum. Ligin ikinci yarısında kupa ve lig maçlarında oynadığı süre zarfında sanki üzerine sihirli bir değnek değmişcesine, takımın yeni transferi 10 numarası gibi oynuyor. Dikine oynaması ve araya paslar atması takıma olumlu yansıyor.
Denizlispor maçının kahramanlarından en önemlisi Fredy idi. Hani az çok sinemayı takip edenlerimiz bilir, meşhur bir film vardı “Elm Sokağında Kabus” diye… Fredy bu filme nazire yaparcasına Denizlispor’un kabusu Fredy olmuştu. 90 dakika boyunca rakip takım oyuncularının dengesini bozdu.
Yine geçen haftalardaki bir yazımda bahsettiğim gibi taraftar için Oscar ödülü dağıtılsa eminim bunu bizler alırız. Sen haftalardır galip gelme, inadına o tribünü doldurup rakip seyirciyi susturan herkese helal olsun! Belki takım olarak puan cetvelinde altlarda olabiliriz ama taraftar olarak ilk üçteyiz.
Maçın ardından bu renklere gönül verenlerin kafasını yastığa rahatça koyacağı bir gün yaşatan herkese teşekkürler!
Victor Hugo’nun da dediği gibi; “En karanlık gece bile sona erer ve güneş tekrar doğar.“