Çorap Söküğü
Hakan Aydın yazdı…
Hafta sonu alt sıralarda olan rakiplerimiz hiç ummadığımız şekilde bir bir üç puanı hanelerine yazdırınca, haftanın kapanış maçlarından olan Kasımpaşa maçı eminim maça gelen tribündeki taraftarından oyuncusuna, kenar yönetimden kulüp yönetimine dek herkesi endişeye sevk etmişti.
Jahovic ve Podolski’nin sakatlıklarının belirsizliği, Blanco’nun istenilen seviyede olmaması, galibiyeti getirecek golleri kimin atacağı endişesi herkesi sarmıştı. Maçtan bir saat önce açıklanan maç kadrosunda ilk 11’de Jahovic’in adını görünce eminim herkes derin bir oh çekmiştir. Milli Piyango’da teselli ikramiyesi çıkmış gibi sevindirmişti kırmızı-beyaz renkleri takip edenleri.
Pazartesi günü olmasına rağmen tribünler takıma olan inancından bir şey kaybetmemiş, herkes merakla başlama vuruşunu beklemeye başlamıştı. Arda Kardeşler’in ilk düdüğüyle rakip yarı alana oyunu yığmaya başladık. Bir an önce golü bulup rahatlamak istiyorduk. Ne yazık ki istediğimiz pozisyonları bulduk ama değerlendiremedik. İlk 15 dakika üstün gibi görünsek de Kasımpaşa üstümüze gelmeye başladı. Biz yüklenirken ikinci bölgede kaptırdığımız toplar ile ani hücum şansı yakalayan rakip takım, kalemizde tehlikeli olmaya başladı. Rakibin özellikle sağ kanadında oynayan Ndongala ve forvetleri Thiam, biraz becerikli olsalardı hiç istemediğimiz bir sonuçla karşı karşıya kalabilirdik. Allah’tan rakip takımda Quaresma’nın sakatlığı nedeniyle kadroda olmayışı bizim için şans oldu. Çünkü Quaresma sezonun ikinci yarısında kanatta değil, 10 numara pozisyonunda oynuyor ve pas trafiğini yönetiyor ve bunda da gayet başarılı işler yapıyordu.
Bize gelirsek, stoperde Veysel’in yokluğunu bayağı aradık. Bir de orta üçlüde oyuna Ufuk, N’dinga ve Fredy ile başlamak, takımın akordunu bozmuş. Topu ikinci bölgeden üçüncü bölgeye taşırken Ufuk Akyol’un kaptırılan toplarda pres yapmaması ve ileri çıkarken vurdumduymaz tavırları, Fredy’nin verimini azalttı. İleri uca topu taşıyamadık. Neyse ki N’dinga yerinde müdahalelerle Ufuk’un hatalarını kapatmasıyla rakibe fazla pozisyon vermedik.
N’Dinga için ayrı bir parantez açmak istiyorum. Yaklaşık sekiz ay kulüpsüz kalıp da geldiğinden bu yana çıktığı her maçta üzerine koyarak oynaması, ilerisi için ikinci bölgenin vazgeçilmezleri arasına girmesini sağlar. Benim görüşüm, Kasımpaşa maçının görünmez kahramanıydı. Rakip takım atakları olgunlaşmadan atakları kesmesi, presi, top kapmaları, takımı öne çıkarma adına özellikle ikinci yarı Fredy’i topla buluşturması, N’Dinga’nın hanesine artı yazar.
Maçın ikinci yarısına Ufuk’un yerine Hakan değişikliği ile başladık. Bu değişiklik ikinci yarının hemen başında etkisini göstermeye başladı. Bunda rakip takım Kasımpaşa’nın da etkisi vardı. Çünkü her iki takımın da artık kaybedecek bir şeyleri yoktu. Beraberliğin bile mağlubiyet olarak görünecekti. Üstteki takımlarla aranın açılmaması için her iki takımın da hedefi galip gelmekti. Hakan Özmert gibi bir ustanın oyuna girmesi, orta üçlüdeki N’Dinga ve Fredy’i rahatlattı. Fredy daha çok topla buluşup boş alanlar yaratarak ileri uca asist yapmaya başladı. Hakan Özmert ile beraber rakibe yüklenmeye başlayınca, girilen pozisyonlar gelecek golün de habercisi gibiydi.
Nitekim dakikalar 52 olduğunda sahnede Fredy, Sinan ve Jahovic vardı. Hemen ardından 59. dakikada Fredy, Jahovic ve Sinan üçlüsünün organize atağı ile 2. golümüzü bulduk. Rakip takım üzerindeki şaşkınlığı atamadan 3. golü kalelerinde görünce direnci de kırıldı. Bizim için artık rahat bir maç havasına geçildi. Yaklaşık 10 dakikada üç gol bulmada Hakan Özmert’in payı büyüktü. Hakan oyuna girince goller çorap söküğü gibi geldi. Rahatlayan takımımız farkı artırmak için rakip kaleye yüklendikçe Kasımpaşa da gol ve goller bulmak adına açık oyunu tercih etti ve orta sahalar kolay geçildi.
Bitime 15 dakika kala Podolski oyuna girince tabir-i caizse takımın ayarı bozuldu. Tam hazır olmayan Podolski ne yazık ki geniş alanlarda yetersiz kaldı. Maç ve kondisyon eksikliğinden ötürü orta alanda pres yapmayınca rakip takım kalemize daha çabuk geldi ve pozisyonlar bulup bunlardan birini gole çevirdi. Benim kanaatim, hazır olmayan bir Podolski rahat skoru bulunca oyuna girmemeli. Belki maç berabereyken ya da mağlup durumdayken Podolski iş yapar. Henüz hazır olmayan Alman panzer, takımı orta alanda bir kişi eksik bırakıyor.
Kasımpaşa maçına genel anlamda baktığımızda, takımda görevini Ufuk haricinde yapmayan yok gibiydi. Herkes canla başla oynadı.
Adis Jahovic’in yaptığı fedakarlık, öyle kolay bir şey değil. Bu demek oluyor ki takımı kabullenmiş. Kendini bu takımın parçası olarak görüyor.
Bünyamin sanki 40 yıldır bu takımda oynuyor gibi. Her hafta üzerine koyarak ilerliyor. Yalnız genç Bünyamin’e bir eleştirim var. Kanattan atağa çıktığında kestiği ortalar çok güçsüz kalıyor. Ben olsam idmandan sonra kanat ortaları çalışırım.
Kudryashov gerçekten çok isabetli bir transfer olduğunu gösteriyor. İki sezondur tam anlamıyla kanayan yaramız olan sol beke ilaç oldu. Gün geçtikçe üstüne koya koya gidiyor. Tam bir görev adamı.
Sinan Gümüş ilk çıktığı maçtan beri formanın hakkını veriyor. Takıma ayrı bir hava kattı.
Fredy ise ikinci yarının sanki yeni bir transferi gibi, takımın çehresini değiştirdi.
N’Dinga yukarıda yazdığım gibi, görünmez kahraman.
Hakan Özmert, bu takımın olmazsa olmazları arasındadır.
Teknik olarak olmasa da sürati ile Amilton, on birin değişilmez bir parçası.
Oyuna son on dakika giren Doğukan da yine canla başla çalışarak hem hücum hem de savunmada takım adına katkı koydu.
Genel olarak baktığımızda hak edilerek kazanılmış bir üç puan, sadece üç puan değil. İlerleyen haftalar için takımın kendine olan güvenini yerine getirecek.
Artık bu haftayı unutup önümüzdeki Malatya maçını düşünmeliyiz. Deplasmandan alınacak puan ya da puanlar, bu galibiyeti anlamlı kılar.
Yazımı bir İngiliz atasözü ile bitirmek istiyorum:
“Eller çoğalınca, işler hafifler.“