Bu Taraftar Daha Ne Yapsın
Hakan Aydın yazdı…
Güzel ve güneşli bir Antalya hafta sonunda yapacak birçok alternatif varken, stada doğru yaklaşırken gördüğüm kalabalık ve giriş kapılarındaki yoğunluk, tribünlerin dolu olacağının habercisi gibiydi. Nitekim öyle de oldu, bu güzel havada gezmek tozmak yerine, takıma inanıp stada gelen kitle azımsanamayacak düzeydeydi.
Maça artık özellikle iç sahada klasik haline gelen 1-0’lık skorla geride başladık. Sanki rakiplere avans veriyoruz. Gerçi bunda sahaya çıkan 11’de etkili oldu. Nedenine gelince, stoper mi diyeyim yoksa manken mi diyeyim hocamız Tomas oyun dizilişinde orta sahada iki ön libero, Fredy’yi ise oyun kurucu şeklinde oynatınca bütün yük Hakan Özmert ve Ufuk’un sırtına bindi. Çünkü Fredy ataklara çıkarken sol çizgiye kaydı, ileri uçta Blanco ve Mukairu ile çift forvet gibi göründü. Bu şekilde bir oyun planı ile başlayınca orta saha hakimiyetini Trabzonspor’a verdik. Böyle olunca bugün Türkiye Süper Ligi’nin en etkili kanat, forvet ve orta sahasına sahip olan bir takıma ister istemez geniş bir alan bırakınca daha maçın başında bize cezayı kestiler.
Böyle kaliteli ayaklara sahip bir takım karşısında oynaması gereken üçlü orta sahaydı ve Charles yoksa yerine Chico’nun oynaması gerekirdi. Oyuna ikinci bölgede müdahale edebilsek, hem kalemizde böyle tehlikeleri çok fazla yaşamaz hem de rakibin kazanması gereken bir maç olduğundan rakip ister istemez yüklenirken ataklara çıkacak, bu defa geniş alanları bizim yakalama şansımız doğacaktı. Bunu fırsata çevirebilirdik. Buna rağmen yediğimiz golden sonra birçok fırsat yakaladık fakat ne var ki bunların yalnızca birini gole çevirebildik. O da bir defans adamından geldi. Sahaya gol umudu olarak sürdüğümüz Mukairu da Gustavo da görevini yerine getiremedi.
İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yine bir duran toptan ikinci golü kalemizde gördük. Bu duran toptan yediğimizi kaçıncı gol, artık sayısını unuttum. Savunmada yanlış adam paylaşımından ötürü çok basit goller yiyoruz. Sezon başından beri buna bir çare bulamadık. Tam beraberliği sağlayacağımız birçok pozisyon bulmuşken, kaptırdığımız topla devrenin son saniyelerinde bir gol daha yiyince herkesin şevki kırıldı.
Buradan TFF’ye de seslenmek istiyorum. Trabzonspor ile oynadığımız beş maçın dördüne atanan ve maçtan önce camianın tepki gösterdiği Yaşar Kemal Uğurlu’ya verilen tepkilerde bir kez daha haklı olduğumuz ilk yarıda verilen kararlarla kanıtladı. Bu zat-ı muhterem sanki sokaktan geçerken kolundan tutup hakem kursuna sokmuşlar gibi hakemlikle uzaktan yakından ilgisi olmayan, çocukluğunda kesin mahalle maçı bile yapmayan, topu görse karpuz zanneden bir tip. Bundan hakem olmaz, olsa olsa mahalleye gece bekçisi olur.
İkinci yarıya başlarken Tomas bütün riskleri alarak oyuna başladı. Artık kaybedeceği hiçbir şeyin olmadığının farkındalığı ile oyuna Mukairu’nun yerine Serdar’ı, Fredy’nin yerine de Aatıf’ı alarak tamamen hücumu düşündü ve maçı çevirmenin hesaplarını yaptı. Yapılan oyuncu değişiklikleri ile oyuna hareketlilik getirdi, gol olabilecek pozisyonlar bulduk ama maalesef golcümüz olmadığı için golü bulamadık. Tabi yine rakibe arkada geniş alanlar bıraktık ama istediğini alan Trabzonspor fazla sıkmadı.
Benim gözlemlediğim oyunun mutlak hakimi Trabzonspor’du. 90 dakika boyunca gerektiği zaman vitesi yükseltti, istediğini alınca vitesi düşürdü. Ortada sanki biz bir gol atsak rakip hemen karşılığını verecek gibi bir oyun yapısı vardı. Trabzonspor oyunu istediği gibi yönlendirdi.
Maç boyunca dikkatimi çeken bir konu da kulübe oldu. Maç boyunca takımları çeken iki dirhem bir çekirdek misali stajyer hoca Tomas kenarda her pozisyonda, kaybettiğimiz her topta, yediğimiz gollerde ha bire takıma sadece alkış yaptı. Güvercin besleyenler bilir, sanki kafesten güvercinleri salmış da güvercin uçuruyormuş gibi devamlı şak şak yaptı. Hocam, motivasyon böyle olmaz. Eskisi ıslık çalardı, yenisi alkış yapıyor. Kardeşim; bağır çağır, topçu senin ağırlığını hissetsin!
Maçın özetine gelirsek, 7 haftada kazanılan 1 puan ve gitgide kan kaybeden Antalyaspor… Takımda sonuca isyan eden benim gözümde sadece Hakan Özmert vardı. Diğer oyuncular kaderlerine razı olmuş gibiydi. Sonucu kabullenir oluşları en tehlikelisiydi. Bir tek umudunu kaybetmeyen; içeride dışarıda takımını destekleyen, en ufak bir protestoda dahi bulunmayan, farklı mağlubiyette bile takımı çağırıp moral veren taraftardı.
Futbolcu ve yönetim kadrosuna şöyle seslenmek istiyorum: Bu taraftar daha ne yapsın!
Şems-i Tebrizi şöyle demiş:
“Kahverengi dallardan pembe çiçekler açtığına göre, ümitsizliğe gerek yok“