Aynaya Bakalım

Müsabakanın hemen başında karambolden yediğimiz gol ile maçı bence 7. dakikada kaybettik.

Aynaya Bakalım
19 Eylül 2018 08:26

Takımımız Başakşehir deplasmanına son 3 maçta almış olduğu 7 puan ile moralli gitti. Verilen milli arada sakat oyuncular iyileşmiş, eksik olarak sadece cezalı olan Charles ve Doukara bulunuyordu. Bu isimlere ne yazık ki maçtan önceki gece Nazım da eklendi. Ateşi yükselen Nazım maç kadrosundan çıkarıldı.

Açık söyleyeyim, müsabakanın hemen başında karambolden yediğimiz gol ile maçı bence 7. dakikada kaybettik. Bülent Hoca ve takıma milli ara hiç iyi gelmemiş. Asidi kaçmış gazlı içecek gibiydik. Çalkalasan bile köpürmeyecek cinsinden. Öyle sakin, öyle duran, duraksayan… El freni çekilmiş araba gibi…

Müsabakada takım mücadele ruhunu kaybetmiş, sahada birbirini tanımayan, 3 pas yapamayan bir şekilde gördüm. Ya hu nerede o son 3 hafta gösterilen mücadele, hırs, azim? Nereye gitti? Yoksa Antalya’da mı kaldı?

Deplasman için gidiş-dönüş 1500 kilometreye yakın yol kat eden cefakar Antalyaspor taraftarları, tribünde futbolculardan daha çok efor sarf edip gırtlak patlattı. Hepsine helal olsun.

Sezonun ilk deplasmanı olan Kayserispor maçından sonra da belirttiğim gibi, bizim bu şekilde deplasman da galip gelmemiz ve hatta bir puan almamız bu oyunla ve taktikle ancak Boffin’in Beşiktaş deplasmanın da göstermiş olduğu mucizevi kurtarışlarla mümkün. Bunun dışında takımımız evimizde bile iyi oynamıyor, bunu Konyaspor maçından sonra da, Rizespor maçından sonra da dile getirdim. İç sahada taraftarımızın desteği ile kurulan baskı ve futbolcuların mücadelesi ile mağlup olmadık, bunu bu şekilde olabildiğince sürdürüp devre arasına kadar evimizde maksimum puan toplamalıyız.

Taraftarlar olarak bizlere de bu konuda büyük görev düşüyor. Müsabakada yenik duruma düşsek bile, takıma olan desteğimizi kesmeden devam ettirmeliyiz. Bunun meyvelerini evimizdeki her iki maçta da aldık.

Orta sahada çok top kaybediyoruz ve bu kaybedilen her top ciddi anlamda kalemizde gol pozisyonu olarak geri dönüyor. Çünkü her iki stoperimiz de ağır ve geri koşamıyor. Bunu daha önce de belirttim. Biz bu şekilde rakiplerin hızlı ayakları karşısında kalemizde çok gol pozisyonu veririz.

Evet ağır bir yenilgi oldu. Rakibimizin bütçesi, kadro zenginliği ve bireysel yetenekleri ile bizi ezerek yendiği bir müsabaka oldu.  Bu mağlubiyet hem Bülent Hoca’ya hem kadro, oyuncu tercihi ve oyun taktiği konusunda bir ders hem de futbolcuların silkelenip ayaklarının yere basması adına bir uyarı niteliğinde sonuçlandı. Aynaya bakalım, yanlışlarımızı görelim, doğruyu bulalım.

Şimdi önümüzdeki Sivasspor maçına odaklanma zamanı.  Charles ve Doukara’nın da sahaya tekrardan dönmesi ile birlikte ben bu sezon iç sahada yaşanılan sinerjinin ve reaksiyonun bu maçta da devam etmesini ve takımımızın ara vermiş olduğu mücadeleye stadyumdaki atmosfer ile birlikte pazar günü saat 19:00’da tekrar göstermesini bekliyorum.

Yalnız rakip Sivasspor’un hızlı ve yetenekli Robinho gibi, Kone gibi, Torje gibi ayaklarına dikkat.  Diego her ne kadar bu mücadelede takım kaptanı olarak bayrak taşıyan olsa da yanında Bahadır ile bu iş olmayacak.  Bize Djourou gibi atletik stoper lazım. Devre arasında umarım böyle bir transfer gerçekleşir.

‘’YAŞA VAROL ANTALYASPOR’’

————————————————————————————

SPONSORLUK VE ANTALYASPOR

Pazar günü rakibimiz olan Başakşehir ile ilgili bir bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum. Zengin bir kadro derinliği ve pasa dayalı hücum futbolu iyi oynatan Abdullah Avcı gibi bir isme sahip. Son yıllarda ki saha içi ve saha dışı başarısını sistematik bir şekilde, iyi yönetilerek sürdürüyor. Hem idari anlamda iyi yönetilerek hem de teknik anlamda mevcut teknik direktör ile uzun yıllardır istikrarlı bir şekilde uyumlu çalışarak son dört sezonda ülkemizi Avrupa Kupalarında temsil eden, iki sezon önce bizlerin de Türkiye Kupası finalinde desteklemek zorunda kaldığı bir takım…

Böyle bir takımın kendisini destekleyen bırakın taraftarı ve seyircisinin olmamasını, bulunmuş olduğu İstanbul’un Avrupa yakasında 9 milyon civarında, Başakşehir gibi 300.000 nüfusa sahip bir ilçede futbolsever insanların bile, bu güzel, zevkli göze hoş gelen futbol oynayan takımın maçlarını izlemeye gitmemesini spor programlarında spor yorumcuları sıklıkla dile getirmektedir.

Süper Lig’de yer alan, camiası olan şehir takımları gibi bir çok kulüp sponsorluk boyutunda ciddi sıkıntılar yaşıyor.

Başakşehir’in formasında ve stadyumunda son yıllarda yer alan reklamlar hep ilgimi çekmiştir. ‘’MAKRO İnşaat, KALYON Grup, NEF İnşaat, MEDİPOL Hastanesi, KİĞILI Giyim & Takım Elbise , TEMSA Otomotiv, SIRMA Su” gibi ülke çapında yer alıp, yurt dışında da büyük meblağlar karşılığında ticaret yapan yerli firmalar ile birlikte, uluslararası boyutta çok büyük firmalar olan “TÜRK HAVA YOLLARI, VODAFONE, BURGER KING, FAKİR Ev Aletleri ve INTERCITY Rent a Car” gibi firmalar.

Stadyumlarda ortalama 15-20 bin kişiye oynayan takımlara destek vermeyip de herhangi bir köklü geçmişi olmayan, camia kavramına ulaşmamış, taraftar bazında tribünlerde hiçbir etkisi olmayan, sadece geçtiğimiz yıl ortalama seyirci sayısı 4.000 civarında olan bir takıma niçin sponsor olup maddi olarak katkı sağlıyorlar, hep ayar olmuşumdur.

Aslında bu firmaların bu sponsorlukları, yakın geçmişte İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile resmi bir bağı olan, 2014 yılında isim değişikliğine giderek ‘’Başakşehir Futbol Kulübü’’ adını alıp, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile her ne kadar resmi bir bağı kalmasa da manevi bağı halen devam eden bu kulübün, Belediye vasıtası ile nasıl büyük ekonomik gelire sahip olduğunu, bu gelirin her kuruşunun hesaplanarak doğru isim ve projelere doğru zamanda yatırıldığını, idari olarak ülkemizde her kulübe örnek olacak şekilde yönetildiğini hepimiz görüyoruz.  Doğal olarak da bunun neticesinde saha içinde başarılı sonuçların gelmesi pek bir zaman almıyor.

Bundan 5 yıl öncesine kadar PTT 1. Lig’de yer alan bu takım, şimdi neredeyse her maçını deplasman ortamında oynayarak şampiyonluk yarışında zirve için son 3 sezondur mücadele veriyor. Eee insan doğal olarak da bir futbolsever olarak, bu zirve mücadelesini Avrupa Kupası maçlarını kıskanıyor, imreniyor.

Benim de şahsi olarak, Antalya’da halkın oyları ile siyasi mertebelere ulaşmış kişilerden Antalyaspor’a ekonomik katkı anlamında beklentim var. Hem de büyük beklentim var. Bu, kulübümüze sadece tesis anlamında bir katkı yapılması değil; Başakşehir’in Belediye aracılığı ile almış olduğu sponsorluklar gibi bizim de katkı almamızdır. Mesela bu hususta Büyükşehir Belediyesinden Konyaaltı Sahil Projesinin işletmesini alan Alkoçlar Ailesi buna en güzel örnek olabilir. 1950 yılından bu yana turizm sektörün de yer alan, köklü bir geçmişe sahip Alkoçlar Ailesi, dünyaca ünlü sahilimiz olan Konyaaltı Plajı’nı işletmekle birlikte, bu şehrin en büyük sosyal markası olan Antalyaspor’a destek çıkmak, Antalyaspor’un da Avrupa’da yer almasını sağlamak için katkıda bulunması gibi…

Antalya’da özellikle turizm alanında faaliyet gösteren bu gibi şirketlere bu katkının ne gibi sakıncası olabilir ki? Tam tersine bu husus kendilerine elbette fayda sağlayacaktır.  Kendileri de bu hususun bilincinde olmalarına rağmen başlarını kuma gömmesi hoş değildir.

Kulübümüz artık tesisleşmesini tamamladı. Bundan sonra yaratılacak ek gelir kaynakları (Bu konuda özellikle Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Türel’in geçtiğimiz Ocak ayında yapılan olağanüstü genel kurulda vermiş olduğu Hafriyat sözünü ben şahsen unutmadım) ile birlikte mevcut borçların ödenmesi ve disiplinli bir mali politika ile saha içinde takımın alacağı başarılı sonuçlar neticesinde artık daha tecrübeli olduğunu kendisinin de söylediği, Nasri ve Menez gibi transfer politikalarından vazgeçip genç başarıya aç futbolcuları tecrübeli futbolcular ile harmanlayacağını söyleyen Sn. Başkan Ali Şafak Öztürk’ün sponsorluk konusunda da gayretleri, çalışması olduğunu biliyorum.

Artık bu şehirden ekmek yiyen, maddi kazanç sağlayan, sadece turizm değil her sektörde belli bir seviyeye ulaşmış, ciddi bütçelere sahip, uluslararası düzeyde de ticaret yapan, daha önce ve hali hazırda kulübe destek veren firmaların dışında, Antalya il sınırlarında yer alan her firmanın gücünün yettiği şekilde yakın zamanda oluşacak yeni yönetime destek vermesi gerekmektedir.

‘’ALTIN PORTAKAL’’ gibi Antalya’nın tanıtımına da katkı yapan kültürel etkinliklerde yer alan yerel, ulusal ve uluslararası şirketlerin aynı duyarlılığı spor alanında da göstermesi gerektiğini düşünüyorum.  Bu şirketlerin bu etkinlikte yer almasına vesile olan kişilerin aynı hassasiyeti bu şehrin en büyük sosyal markası olan Antalyaspor için de göstermeleri bu husustaki en büyük beklentimdir.

Antalya şehrinin tabiat, doğa ve tarihi zenginliklerinden faydalanıp da, bu şehrin sosyal alanda her kesimine hitap eden futbolda ki en önemli temsilcisi Antalyaspor’a katkı koymak küçük yada büyük hiç fark etmez her şirketin düşüncesi olmalıdır. Bir bilet, lisanslı forma ve atkı alarak bu hafta bu başlangıcı Pazar günü saat 19:00’da yapabilir stadyumda yaşanılan çoşkuya şahit olup eşlik ederek ilk adımı atabilirsiniz.