Antalyaspor’u Tanımalı
Engin Korukır’ın ilk önce rakibi karşılamaya çalışan, daha sonra Gökhan-Emrah-Diarra üçlüsünün hızlı çıkışlarıyla gol arayan takımını Hami Mandıralı büyük ölçüde değiştirmeye çalışıyor. Uzun toplarla ve uzun ara paslarla ileriye doğru hücumlara çıkan takımı daha çok ayağa paslarla çıkan bir takıma dönüştürme çabasında. Bu çabasına paralel olarak bu hafta da takımı Alanyaspor maçına yerden ve ayağa kısa paslarla kaleye gitme taktiğiyle hazırladığı aşikâr. Maça birkaç saat kala bu taktik iyi uygulandığı takdirde umut vaat ediyor olabilirdi. Ancak maçtan birkaç saat önce başlayan yağmur, bütün planları alt üst etmiş olsa gerek.
Maça, yağmura rağmen de öyle başlandı. Kısa paslarla defanstan orta sahaya, oradan da ileri uca aktarılmaya çalışılan toplar… İlk dakikalarda bu taktikle, yağmurun saha üzerindeki etkisini göstermemesiyle işe yarayıp birkaç pozisyon bulsak da kısa süre sonra bizim için kâbus başladı. İlk yarıyı kimse 3-0 yenik durumda kapatacağımızı zannetmezdi sanırım. Eğer mazeret için yağmur gösterilecekse işte o zaman sorarlar adama “hadi biz yağmur yüzünden top oynayamadık, o zaman Alanya bu 4 golü Old Trafford’un su basmayan çimlerinde mi attı?”.
Hami Hocanın takımı tam anlamıyla tanıyamadığı, yaptığı oyuncu değişiklikleriyle de ortaya kondu. Neden yaptığını anlayamadığım şekilde ikinci yarının başında maç 3-0 iken Janda değişikliği çok anlamsız kaçmıştı. Zeki sakatlanır ya da performansını beğenmezsin, onun yerine alırsın. Ya da 3-0 önde olursun emniyet için Sezer’in yerine alırsın anlarım. Ama Sezer-Janda değişikliği gerçekten kötüydü. İlerleyen dakikalarda ilerde kıpırdama belirtisi gösteren Gökhan’ın yerine, haftalardır sonradan girip hiçbir etki göstermeyen Serkan’ı almak ise tam anlamıyla teslimiyet bayrağını çekmek oldu. Şahsen o dakikalardan sonra artık maçtan ziyade spikere odaklanmıştım. Spiker yağmura fazlasıyla takmıştı. Üç cümlesi vardı zaten. 1.Böyle yağmur görmedim. 2.Tribündeki güzel görüntüler için teşekkürler. 3.Çok güzel bir maç izleten iki takıma da teşekkürler. Üçüncü cümlesini her kullandığında bana şöyle geliyordu: Aslında önündeki ekranda Real Madrid-Barcelona maçını izleyip anlatıyordu ancak anlatımı bizim maçın yayınında aktarılıyordu. Şahsen öyle bir havada, öyle bir sahada oynanamayan futboldan ve skordan hiç memnun değildim.
Antalyaspor’un gidişatı iyi değildir. Antalyaspor’da dışarı yansımayan bazı olaylar ve huzursuzluklar takımı etkilemektedir. Takımda geçen sezonki Aybaba döneminden kalma ruhsuzluk belirtileri baş göstermektedir. Kısa vadeli çözüm önerim, takım içinde bu huzursuzluğa ve ruhsuzluğa sebebiyet verip takımı olumsuz etkileyen futbolcuların tespit edilip derhal kadro dışı bırakılmasıdır. Süreç içerisinde gerçekleşecek önerim ise Gencer ve yönetiminin Antalyaspor’dan uygun olan en kısa zamanda uzaklaştırılmasıdır. Kendi çıkarları ve kişisel ihtirasları için Antalyaspor’u kullananlar, dün olduğu gibi bugün de zarardan başka bir şey vermemektedirler. Antalyasporluluk bir yanda İstanbul takımlarının formasıyla poz verirken diğer yanda “Parayı veriyoruz daha ne istiyorsunuz? En büyük Antalyasporlu biziz.” demek değildir. Antalyasporluluk bu armanın onuruna ruhuna yakışır şekilde, her platformda temsil edilmesini sağlamaktır.
Kahrolsun paranın gözünün kör olduğu endüstriyel futbol, yaşasın Işıklar’daki bütün şehrin birlikte olup yankılandığı tertemiz Antalyaspor sevdası.
Doğancan Ataş