57. Alay
Hakan Aydın yazdı…
Antalyaspor, günümüzün moda tabiri ile sanki kripto para gibiydi. Hatay maçı ile bir anda girilen yükseliş, Alanya kupa maçının ardından dibe doğru giden bir kripto paradan farkı yoktu.
Antalyasporlu oyuncuların strese girdiği, ayaklarının titrediği daha körükten sahaya çıkarken hissedilebiliyordu. Takımı düşme korkusunun sardığı belli olmuştu. Karşılaşmanın başlaması ile birlikte topun gerisine geçen, rakibi kendi alanında karşılayan, topu rakibe verip kapılan toplarla Gökdeniz, Amilton ve Podolski ile sonucu kendi lehine çevirmeye çalışan bir taktik diziliş ile sahadaydık. Ne var ki puan cetvelindeki belirsizlik ve bu maçta kaybedilecek puanlar ve 41. haftayı BAY geçmek, Trabzonspor maçından sonra son bir 90 dakikası kalan takımın adeta kimyasını bozmuştu. Takımın beyni dediğimiz Nuri bile gitmiş, yerine sanki sıradan bir oyuncu gelmişti. Hakan Özmert’in bile eli ayağına dolaşıyor, buzdolabı diye tabir ettiğimiz Naldo dahi acemice hatalar yapıyordu. Atağa çıkarken kaptırılan bir topta defans bloğu hazırlıksız yakalanınca, yine uzaktan bir şut ile golü kalesinde gören bir Antalyaspor vardı. Mağlup duruma düşmesine rağmen sonucu değiştirmek için isyan eden bir oyuncu grubu yoktu.
Sahada ilk yarı boyunca sonucu değiştirmek için Fredy, Amilton ve Gökdeniz’in çırpındığı göze çarpıyordu. Geçen haftalarda da değindiğim gibi Podolski takımı 10 kişi bırakıyor, ne ön alanda baskı yapıyor ne de adam kovalıyordu. Böyle olunca Trabzonspor elini kolunu sallaya sallaya, çok rahat bir biçimde topu Antalyaspor’un sahasına taşıdı ve pozisyon üstüne pozisyon buldu. Bir de bunun üstüne rakip gibi görünen Ankaragücü’nün galip durumda olması, Kayserispor maçının berabere gitmesi de herkesi endişeye sevk etmişti. Bütün camianın gözü ekranda, kulakları diğer illerde idi.
İkinci devrenin başlaması ile takımımız daha sahaya yerleşmeden, hatalı bir müdahale sonucu topun rakibin önünde bulması farkı artırdı. Podolski ile bu işin yürümeyeceğini anlayan kenar yönetimi, hatalarını anlayarak Podolski’yi kenara alarak Serdar’ı sağ kanata, Gökdeniz’i de forvete geçirdi. Bu hamle, oyuna Antalyaspor adına bir hareketlilik getirdi.
Değişikliği yapalı 10 dakika geçmeden Amilton ile Antalyaspor’u umutlandıran golü bulduk. Fakat Serdar’ın sakatlanması, oyun planlarında değişiklik yapmamıza neden oldu. Orgill’in oyuna dahil olup Gökdeniz’le beraber çift forvet gibi oynamaları, Trabzonspor defansını tedirgin etti. Hatta sonucu eşitliğe getirebilecek pozisyonları da bulan bir Antalyaspor vardı ama ne yazık ki topu üç direk arasından geçiremedik. 90 dakikanın sonunda mağlup da olsak, Ankaragücü’nün kaybetmesi ve Kayserispor’un da berabere kalmasıyla yüreklerimize bir nebze de olsa su serpilmişti.
Şimdi önümüzde oynayacağımız bir 90 dakika kaldı. Sahada basmadık yer, terden ıslanmadık forma; gerekirse siz sahada, biz kırmızı-beyaza gönül veren on binler ekran başında can verelim. Yine de sahadan başınız dik ayrılın. Size umut bağlayan, hayatta her zaman önceliği Antalyaspor olan taraftarımız için kanınızın son damlasına kadar savaşın. Artık bu bir oyun olmaktan çıktı; namus, onur, gurur meselesi haline geldi.
Size son bir örnek vererek yazımı tamamlayayım. Çanakkale Savaşlarında düşman Anzak kuvvetlerinin çıkarma yapması ile o dönem yarbay olan Mustafa Kemal, “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum” sözüyle canlarını ortaya koyarak, kahramanlıkları ve vatanları için bile bile ölüme gitmeleriyle adını tarihe altın harflerle yazdırdı. Bunun için yazımı Mustafa Kemal Atatürk’ün gençliğe hitabesindeki son cümleyle bitirmek istiyorum. Bu söz, teknik ekip ve tüm oyuncu grubuna gelsin:
“Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!“