Antalyaspor – Boluspor

Özgür Akay’ın anlatımıyla Antalyaspor – Boluspor mücadelesi …

Antalyaspor – Boluspor
9 Şubat 2017 12:30

Sevgili Antalyaspor sevdalısı kardeşlerim;

Bizden sonra bu sayfada yazı yazacak kardeşlerimizin seneler sonra Antalyasporumuzun Süper Lig şampiyonluğuna giden yoldaki anılarını gelecek nesillere anlatmaları dileklerimle…  Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

İlk yazım olması sebebiyle Antalyaspor ile ilk kez buluştugum Antalyaspor -Boluspor maçını anlatacağım.

1984 – 1985 sezonuydu. Soğuk bir kış günü, pazar sabahı çocukluğumun geçtiği Güllük Caddesindeki evimizde ailemle otururken kapı çalınınca kapıya koştum. Kapıda kimse yoktu. Babamla balkona çıktığımızda Antalyaspor sevdalısı amcam Osman Akay, bir arkadaşı ile aşağıdaydı. Babama “Özgür’ü sıkıca giydir aşağıya gönder.” dedi. Babam bu hastalığın beni deli gibi sarıp bir ömür boyu ruhum ve bedenimden çıkmayacağını tahmin etmiş olacak ki “Osman yapma, götürme maça, alıştırma şunu” dedi. Amcamın ısrarı, benim ortalığı yıkmam nedeniyle 4-5 yaşlarında deplasmana 07 Gençlik’teki amca ve abilerimizi götüren otobüslerin kornalarını duyunca “Antalyaspor şampiyon” diye ismini bağırdığım, bir ömür boyu sürecek sevdam ile buluşmak üzere yola çıktık. Ben direkt stada gideceğimizi sanarken amcam eski pazar pazarında bir berbere girdi. Heyecan ile stada gitmeyi beklerken o traş olana kadar geçen süredeki ızdırabımı dün gibi hatırlıyorum. Sonunda hayatımın en ızdırap verici traşo bitti ve biz Güllük’ten Cumhuriyet Alanı’na ve oradan da Karaalioğlu Parkı güzergahında stada doğru bizimle ilerleyen abi ve amcalarımız ile birlikte mabedimizin önüne vardık.

Stadın etrafı müthiş kalabalıktı. Stad içi ve dışından tezahüratlar yükseliyordu. Önümüzdeki bilet ve giriş sırası hiç bitmeyecek gibi büyüdü gözümde. İçeriden ve dışarıdan 07 Gençlik’teki abilerimizin tezahüratları; insanın ruhunu okşayan bir müzik eseri, annelerimizin söylediği bir ninni gibi geliyordu kulağıma. Sıra bize geldiğinde içeri girdik ve Kapalı Tribünün park tarafındaki yokuşunu amcamın “Dur düşeceksin” diye bağırmalarına aldırmadan bir nefeste çıktım. Atatürk Stadyumu’nun zemini, Açık Tribünü, efsane skorbordu, futbolcu çıkış tüneli ve koca Aylin Ayçiçek Yağı tabelası  gözlerimin önünde eşsiz bir doğa manzarası gibi duruyordu. Bu eşsiz, muhteşem ortamda; bir ömrü beraber geçireceğim sevdam ile buluşmamıza kısa bir süre kalmıştı.

Bu kadar kalabalıkla ilk defa karşılaşmanın ürkekliğini yaşarken, az önce bir nefeste tırmandığım yokuşta bir gürültü koptu. Yanımdakiler “Geliyorlar” diyerek gülüştüler. Amcam “Git bak istersen” dedi. Ben oyokuşu gören bir yere gittiğimde 07 Gençlik davullar eşliğinde sel gibi, muhteşem şekilde geliyordu. Onlar Atatürk Stadyumunun en üstündeki kral köşkünde yerlerini aldılar ve stat inlemeye başladı. Diğer tribünler de onlara ayak uydurdu. Ortalık yıkılıyordu.

Maç başladı, ortalarına doğru Sancar’ın golüyle 1-0 öne geçtik. O an daha önce hiç gole şahit olmayan ben, bir anda kopan gürültü ile bir anda amcama sarıldığımı dün gibi hatırlıyorum. Amcam “Ne o len, korktun mu” dediğinde “Ne korkacam” diye atarlanmıştım. Daha sonra attığımız ikinci golde neredeyse ilk ben zıplamıştım “Gol” diye. Maçı 2-0 kazandık. Maç bitimi o gelirken hiç bitmeyen yol, yorgun olmamıza rağmen kazanmanın da mutluluğu ile çok çabuk bitiverdi. Eve geldiğinde babam maçı sorduğu zaman “2-0 koyduk” deyivermişim.

Bir hafta okulda maça gidip galip gelmenin gururu ve onuru ile maçı herkese anlatıp durdum. Müthiş keyifliydi. Bence siz de amcamın bana yaptığı, benim de yeğenlerimi götürdüğüm gibi ya da anne babalarına karşı ayartıp maça gönderdiğim çocuklar gibi çocuklarımızın maça gitmesini sağlayın. Bu çocukların Antalyaspor sevgisi ile büyümesini sağlayın. Çünkü stada gelen çocuk alışıyor ve aşı tutuyor.

Ne mutlu ki Antalyalıyım ve Antalyasporluyum.

Saygılarımla…