Neler Neler
Ulaş Kalkan yazdı…
Bir milli arada bir kulübün başına en fazla ne gelebilir? Ben söyleyeyim; en iyi oyuncusu sakatlanabilir, teknik direktörü ayrılabilir, belki çok iyi iki oyuncusu sakatlanabilir. Bizim başımıza ise bu arada şunlar geldi: Naldo’nun evladı Dani’yi kaybettik. AŞ. Başkanı istifa etti. İki yetenekli futbolcumuz ülkemizle hiç alakası olmayan bir savaş sebebiyle ülkemizde forma giymekten çekinir hale geldiler ve bu hafta da sahaya çıkmadılar. Eski yöneticilerimizin kulübü kendi kasası hatta cüzdanı gibi kullandığını Atilla Türker vasıtasıyla öğrendik. Yalanlaması da “o rapor değil, sunum” şeklinde oldu. Sol beksiz kaldık. Hala Deni Milosevic’e forma veren bir haldeyiz.
Davi’nin melek olmasıyla ilgili söylenebilecek tek şey, trafik kurallarının böyle sonuçlar oluşmaması için var olduğunu acı bir şekilde tekrar tecrübe ettik. Başın sağ olsun Naldo.
Neden başkan olduğunu anlamadığım kişinin neden başkanlıktan istifa ettiğini de tam çözemedim. Sanırım kendisinin ve eşinin reklamı için geçirdiği süre yeterli geldi. Önünü kestiğini iddia ettiği Aziz Çetin’in döneminde kendisi de bir yönetim kurulu üyesi olmasına rağmen Antalyaspor tarihi için alışılageldiği gibi kendisi, kendinden önceki yönetimi suçlayarak göreve başladığı günden bu yana “Enkaz devraldım”cı tavrından hiç vazgeçmedi. Takımın en faydalı 2 oyuncusunu sattı, parası ne oldu kimse bir şey söylemiyor. Ardından da bir anda gitti. Fark ettiyseniz ismini yazmaktan imtina ediyorum, şahsi reklamına bir paye de ben vermek istemiyorum.
Jehezkel ve Safuri ülkelerinin aktif olarak içinde bulunduğu savaş durumunda, ülkemiz idarecilerince onların ülkesine karşı alınmış bir tavır ve bu tavra bağlı olarak bu hafta oynanan maçlardan önce saygı duruşunda bulunulması ile müsabaka esnasında siyah bant takılması yönündeki uygulamaya katılmak istemediklerini beyan ettikleri için bu hafta kendilerinden faydalanamadık. Gördüğünüz üzere bir kelebek kanat çırpar ve Antalyaspor bundan bir şekilde zararlı çıkar. Yine öyle oldu.
Atilla Türker’den okuduklarımız iddialardaki meblağlardan ziyade işlemler ciddi anlamda irrite edici. Bir yönetici kulüple sürekli para al-ver içinde, şahsına kulüpten uçak bileti alınıyor hem de sağır sultanın bile iş bağladığını duyduğu bir ülkeye. Ablalar, enişteler, yeğenlere kulüp reklam bütçesinden diş tedavileri yapılıyor. Takımın taşınması ile ilgili 3 senelik sözleşme alternatif teklif olmaksızın kendisinin şirketiyle yapılıyor, fiyatlandırmanın yıllar içerisindeki değişimi ile ilgili tek yetki ise şahsın şirketine veriliyor. Şahsın şirketine 3 senelik ödeme peşin yapılırken, şirket Antalyaspor yönetimi değişikliği sonrası sözleşmeyi tek taraflı fesih etmesine rağmen peşin aldığı paradan sözleşme feshi sonrası kalan dönemin parasını kulübe hiçbir şekilde geri ödemiyor. İnsan yazıyı okurken Antalyaspor’un ufak ufak tırtıklandığını gözünde canlandırmadan edemiyor.
Bu konularla ilgili büyük Antalyasporlu, tribünlerden gelmiş, birçoğumuzun seneler önce maçlarda sağında, solunda, arkasında, önünde ama çok yakın bir yerinde maçı takip eden eski anonim şirket, mevcut dernek Başkanı Aziz Çetin’in Antalyaspor camiasına artık açık ve net bir şekilde olan biteni anlatmasına ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum. Bu kadar insan sizi bir şeylerle suçluyorken daha rasyonel, mümkünse de kulübün logosu ve unvanı ile değil, kendi şahsınız olarak neler olduğunu bizlere sizin anlatmanız en doğrusudur diye düşünüyorum. Galatasaray formasıyla Abdurrahim Albayrak ile fotoğraf çektirmek için sıra bekleyen, Galatasaray yağmurluğu ve atkısıyla uçakta pozlar vermiş birinden ise zaten hiçbir beklentim yok.
Gaziantep maçı mı? Yenildik işte. Camiada son iki haftada maça hiç sıra gelmedi.