Liyakat ve Sadakat

6 Kasım 2024 10:00

Ulaş Kalkan yazdı.

Yine düşman sevindirdiğimiz bir haftayı yaşıyoruz. Geçtiğimiz hafta alınmış olan ilçe takımı galibiyeti umutları yeşertmiş olsa da bir hafta daha ilerlediğimizde görüyoruz ki burada umuda yer yok. İşinde yetersizlerle, bulunduğu makamları hak edilmiş zannedenlerle çıkılmış bir yolda umut nasıl yeşerir, insan buna şaşırıyor asıl. Tribünde takım elbiseleriyle oturanlar, kulübede kendi egosuyla cebelleşenler, sahada ne yaptığını bilmeyenlerle çıkılan bu yolun böyle engebeli, böyle tehlikeli olacağı zaten belliydi. Galibiyetin “sürpriz” hâline gelmesinde emeği olan hiç kimseye hakkımı helal etmiyorum.

Ben bu maçı kaybedeceğimizi maçtan bir saat kadar önce çok net bir şekilde biliyordum. Kadroların duyurulmasıyla beraber maçı zaten kaybetmiştik. Size de öyle geliyor mu bilmiyorum ama elimizdeki bu dar ve kalitesi yetersiz kadroda bu stajyer hoca, Kaluzinski’yi oynatmamak için ekstra bir efor harcıyormuş gibi hissediyorum artık. Takımın Nuri Şahin’den kalan, göze hoş gelen oyunuyla her daim takdir toplayan böylesi bir oyuncusunun yerine Soner Dikmen’i tercih etmek gerçekten anlaşılır bir tercih değil. Bununla beraber, sezon başından hatta sezon öncesi hazırlık maçlarından beri süregelen bir Safuri oynatmama çabası da var gibi geliyor bana. Geldiği günden beri hiçbir şey yapmayan, senelerdir sadece kilo alan Deni Milosevic’i Safuri’den önce oyuna almak için gerçekten art niyetli olmak gerekiyor. Eğer art niyetli olmadığından eminsek futboldan veya futbolcudan pek anlamadığı sonucuna varılabilir. Gerxhaliu ise galiba kadir gecesinde doğmuş. Bu kadar kısıtlı beceriyle profesyonel futbolcu olmak, profesyonel futbolcularla bir gün geçirmesi bile lütuf olabilecek birisi için fazla iddialı. Şans yanında; bu formayı hâlâ giyebildiğine göre hâlâ yanında fakat o şans sadece ona ait, Antalyaspor’un faydasına işlediğini henüz görmedim.

Antalyaspor takımı nasıl bir oyun anlayışıyla sahaya çıkıyor, anlayabilen var mı? Yana, geriye yoğunluklu paslar, rastgele, sanki çarpar girer umuduyla çekilen şutlar… Ne adam adama ne de alanı savunan bir savunma kurgusu… Yazdıkça başıma ağrılar giriyor vallahi. Oysa Samsunspor öyle miydi? Oyun kurgusu belli, oyuncular birbirlerine topu ezbere ulaştırıyor, rakibi baskı altına almayı iyi biliyorlar ve atağa hızlı çıkabiliyorlar. Belki herkesi yenebilecek muazzam bir taktik anlayışları yok fakat buna rağmen sahada bizden çok daha üstünlerdi. Onları bizden bu kadar üstün gösteren biz miydik? Muhtemelen evet. Fakat bu kadar basit değil.

Transfer yasağıysa transfer yasağı, maddi sıkıntılarsa maddi sıkıntılar… Samsunspor ile birçok noktada kaderimiz bu kadar benzerken nasıl onlar ligde 25 puan, 12 averaj ile lig ikincisiyken biz -10 averaj ve 11 puanla düşme hattının 1 puan üzerinde, 14. sıradayız? Üstelik puan sıralamasında altımızda bulunan beş takımdan dördünün bize göre bir maçı da eksik. Burada yönetenlerle idare edenlerin, şehrinin kulübüne gönül verenlerle yeni kartvizitine arma beğenenlerin, maddi sıkıntıda kenetlenenlerle suçu kendisi dışındaki herkeste arayanların farkının doğuracağı sonuçları görüyoruz. Ocak ayında bedelsiz gönderilen Soner Aydoğdu’nun 9 maçta 3 golle orada nasıl yıldızlaştığını da görünce daha net anlaşılıyor sonuç. Aynı oyuncu gruplarıyla bambaşka hikayeler yaşamak mümkün. Tabii liyakat ve sadakat bir arada olduğu sürece. Bizde ikisi de maalesef mevcut değil.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.