Her Şeyden Kopuk Bir Başlangıç
Ulaş Kalkan yazdı…
Liglerin en süperinin açılışıyla beraber, kulüplerin en güzelinin ilk maçına çıkması sonrası biz SadeceAntalyaspor yazar ekibi olarak yeniden sizlerle yeni bir sezonda buluşmuş olduk. Her şeyden evvel, seneler sonra belki de ilk defa bir sezon açılışında bu kadar heyecandan uzak ve beklentisiz hissediyorum kendimi. Sezon ile ilgili hiçbir beklentiye sahip olmadığım gibi, sezonun ilk maçı öncesinde de maçtan alınabilecek herhangi bir galibiyet veyahut oynanacak iyi bir oyun gibi beklentilere de sahip değildim. Netice olarak birkaç futbolcumuzun performansları dışında, maç seyir zevki düşük ve golsüz bir şekilde tamamlandı. Saha içinde kaliteden uzak olsak da, saha dışındaki kadar da kötü değildik. Orada kalitesizliğin yanında amatörlük de ışıl ışıl parlayınca, yine olumsuz açıdan dillere düşülecek hikayeler ortaya çıkarılıp, taraftarın canı bir hayli sıkılıyor.
İlk olarak saha içinden bahsedecek olursak, benim nazarımda henüz üzerine konuşulacak bir takım yok ortada. Eskilerin bir lafı vardır “atanın ve tutanın iyi olacak” diye; bizde iyi olmasına bakabileceğimiz bir “atan” yani forvet bile yok. Sezonun ne zaman başlayacağı gayet belli iken, transfer yasağı gibi bir sorun aylardır gündemdeyken bu maça ileride Sam Larsson ile başlamak zorunda kalmak, en hafif tabirle beceriksizliğin sonucudur. Bu beceriksizliğin sonuçlarından bir diğeri de memnun edilmediği, daha iyi futbolcularla bir arada oynamak istediği için elden kaçırılan Helton. Onun gibi bir “tutan”dan sonra da yeni kalecimiz Kenan Pirić’in sicili ise epey ürkütücü açıkçası. Son iki sezonu Güney Kıbrıs Ligi gibi çok alt seviye bir ligde geçirmiş olan kalecinin ligimizde daha önce Göztepe formasıyla çıktığı dört maçta 14 gol yediği bilgisi de pek iyiye işaret etmiyor. Bu konuda ben yanılayım, bizim kulübümüzü yöneten büyük futbol akılları haklı çıksın umudundan başka bir şey de yok elimde maalesef.
Sahada oynanan oyuna baktığımız zaman, kenar yönetimine söylenebilecek pek fazla bir şey de yok açıkçası. Ellerindeki oyuncu grubuyla çıkılabilecek en iyi kadroyla sahaya çıkıldı; bu grubun içinden geçtiğimiz sezonlarda da kalitesini belli eden Güray Vural isminin öne çıktığı bir maç yaşandı. Oyuncu seçimleri konusunda tek soru işaretim ise geçen sezonun yıldızlarından sayabileceğimiz Safuri’nin gerek hazırlık döneminde gerekse ligin ilk maçında ilk 11 tercihleri arasında kendine yer bulmakta zorlanıyor olması. Her yiğidin yoğurt yiyişi farklı olduğu gibi, her hocanın da oynatmak istediği oyun ve bu oyuna dair ihtiyaç duyduğu oyuncu profilleri farklıdır. Fakat eldeki kısıtlı kadro ile Alex de Souza Hoca’nın da nasıl bir oyun oynatmak istediğini analiz etmek epey güç. Daha geniş bir oyuncu grubuna sahip olsaydı şayet, bugün belki de hocanın oyununun eksi ya da artılarını değerlendirebilirdik ama maalesef ki geldiğimiz noktada, takımın sahaya çıkabilmiş olmasıyla bile övünen birilerinin olduğuna emin gibiyim.
Gelelim malum meseleye; düşünün ki Antalyaspor’un canlı bir şekilde maçının oynandığı esnada, Antalyaspor’un stadındaki locada, Antalyaspor’un Başkan Vekili ve beraberindekiler Fenerbahçe – Adana Demirspor maçı izliyorlar. Bunu gören Antalyaspor taraftarları ise haklı olarak bu duruma tepki gösteriyor. Bunun üstüne ne mi oluyor? Sanıyorsunuz ki Antalyaspor Başkan Vekili unvanına sahip şahıs, taraftarların gerginliğini söndürüp ortamı yumuşatır ve herkesi sakinleştirir. Hayır, beyefendiler locadan çıkıp, tribün arasındaki kapıyı açtırıp kendileriyle münakaşaya giren Antalyaspor taraftarlarını darp etmeye girişiyorlar. Olayları paylaşan taraftarı ise ölümle tehdit ediyorlar. Kendilerini Antalyaspor’un sahibi, Antalyaspor’un üzerinde gören bu insanların hayatlarından Antalyaspor’a dair unvanları alınca ise ne kalıyor? Burası sizlerin yorumuna açık.
Antalyaspor’a bazen en büyük hizmet, Antalyaspor’un yakasından düşmektir. Geçmişte bunu yaptı diye sevindiğimiz insanları mumla aradığımız bugünlerde Antalyaspor’a hizmet, görünen o ki, ikinci planda kalıyor.
Herkese iyi bir sezon dilerim, eğer mümkün olabilecekse.