Düdüğün İnce Ayarı
Ulaş Kalkan yazdı…
Az değil, 3 farklı Antalyaspor Başkanı tarafından ayrı ayrı zamanlarda ve maçlarda kendisi hakkında basın açıklaması yaptırmak herkese nasip olmaz. Antalya’ya her gelişinde, daha adı açıklandığı andan itibaren şehrin sinir uçlarına dokunmaya başlıyor artık kendisi. Bir şehrin topyekun bu denli nefretini kazanmak da herkese nasip olmaz.
Peki kim bu adam? Babası rahmetli, eski Beşiktaş yöneticisi ve milletvekili Ahmet İhsan Kalkavan. Ailesi desen, basında duyduğunuz duyacağınız Kalkavan soyadlıların hemen hemen hepsinin akrabası olduğunu söylesek yeridir. İşte bu yüzdendir 21 senedir hem kötü hem de taraflı bir şekilde yürüttüğü bu meslekten bırakın men edilmesini defalarca ödüllendirildi. 9 Mart 2022’de birilerine rest çekerek istifa etti, iki ay sonra tekrar göreve başlayabildi.
Biz şimdi kimi kandırıyoruz? Her başkan hesabını soracaktı, her başkan bunu yanına bırakmayacaktı da ne oldu? Bu adamı hiçbir baskı yaşamadan, rahat rahat Antalyaspor’u doğraması için görevlendirebiliyorlar. Adını Google üzerinde yazdığınızda birkaç kulüp, birkaç maç değil; onlarca defa, onlarca kulüp tarafından sahada verdiği kararlara karşı gözlerini karartarak eleştiride bulunan kulüp başkanları, idarecileri, yöneticileri, teknik direktörleri olduğunu zaten görüyorsunuz. Ben artık kendisinin direkt olarak kazananı tayin etsin diye atandığı komplo teorilerine bile inanmaya başlayacak gibi oluyorum.
İşin komik tarafı da şu; ne zaman bizi doğrasa bir bakıyorum karşı takımın çığırtkanları ve papağanları kendi haklarının yenildiği yönünde ağlamaya başlıyorlar. Maça bakıyorum aut/kornerinden tacına, benzer pozisyonlarda iki takım için verilen kararlara, kartlara ve oyun sertliğine… Cevap vermeye gerek dahi duymuyorum.
Bir itirafta bulunmam gerek, ben uzun bir süredir Süper Lig’den bir maçı 90 dakika izlemeye katlanamıyorum. Antalyaspor sevdam olmasa toptan takip etmeyi bırakabilirim. Zeminlerinden tesislerine, oyuncularından yöneticilerine, hakemlerinden komitelerine… Aklınıza gelebilecek her türlü futbol paydaşının en üst seviyesinin, vasat veyahut vasatın çok az üstünde olduğu bir ortamda futbolun totali de pek bir şey vadetmiyor. Böyle kararlar veren, verdikçe de ödüllendirilip el üstünde tutulanlar oldukça bir umut da ufukta gözükmüyor. Belki de konu sadece futbol değildir. Ne demişler, “Futbol asla sadece futbol değildir“