Türk Futbolu Eşittir Antalyaspor
Türk futbolunda 2002 Dünya Kupası’nda kazanılan üçüncülüğün ardından sürekli bir gelişim ve üretim sloganları, medya organlarının ve futbolun içindeki kişilerin ağzından düşmeyen bir kavram. Her yaz döneminde ve Milli Takım maçlarından alınan kötü skorlardan sonra sürekli bir projeler üretilmekte ve sürekli futbolun gelişmesi için yapılması gerekenler konuşulmakta. 2002’den sonra geride bıraktığımız 13 senede bu sürekli konuşulan gelişim, geliştirme ve üretme kavramlarının sadece lafta kaldığını görüyoruz.
2008 Avrupa Şampiyonası’nı saymazsak, Türk Futbolu o tarihten beri ne futbolcu yetiştirebiliyor ne de futbol ve oyun olarak gelişim gösterebiliyor. “Altyapıya yatırımlar, stadyum yatırımları, holiganizmle savaş” derken zaman akıp geçmekte ve Türk futbolu hem saha içi hem de saha dışında kara düzen içerisinde zamanı yemeye devam etmektedir.
Türk futbolunun en üzerindeki 4 büyüklerden en alttaki amatör liglere kadar çok büyük bir istikrarsızlık ve plansızlık söz konusu. Bunun en büyük örneğini şehrimizin takımı olan Antalyaspor’da görüyoruz.
Uzun dönem istikrarın ardından geçtiğimiz sezon Uefa sloganıyla lige giren ve sezonu küme düşmeyle sonlandıran şehrimizin takımı yine sezon başında laflar, konuşmalar, hedefler içerisinde sezona girmiş ve şu an 3. teknik direktörüyle yoluna devam etmektedir.
Gerek futbolun güzellikleri, gerek istikrar, gerek oyuncu performansı, gerek de teknik direktör tercihlerinin takıma komple hakim olmama sorununun iliklerine kadar işlediği Antalyasporumuz, lafta kalan bir dolu şey arasında yine bana göre yoluna en iyi şekilde devam etmektedir. Sadece 12 maçlığına bir takımın başına gelen teknik direktör sihirbaz değilse takıma ne kazandırabilir; soruyorum sizlere. Dünyanın en iyi hocalarının bile sistem, zaman, istikrar kavramlarını ön plana çıkardığı bir dönemde bu denli istikrarsız ve yanlış yönetimsel karmaşalar arasında göreve gelmek nasıl bir akıl mantık işidir, anlamak mümkün değil. Zaten Türk futbolunda her şey de bu akıl mantık işi olmayan, medya karşısında kendi çıkarını ön planda tutan yöneticilerin başınan altından çıkmıyor mu?
Yusuf Şimşek, Antalyaspor dışında her yere faydası olan bir futbolcuydu. Futbolcuyken faydası olmadı belki teknik olarak bir faydası olur. Olumlu bakmak, olumlu düşünmek ve arma sevdasını herşeyin önüne tutmak bizler için en önemli şey bana göre.
Kalan 12 maç, Yusuf Şimşek ve Antalyaspor 1-0 la kazanılmış bir Manisa maçı… Rakiplerin yardımı… Bunca olumsuzluğun ardından yükselen yeni stadyum… Şehirdeki herkesin “Yeni stadyumda maça gideceğim kesin.” demesi… Bunca karmaşıklar ve akıp giden zaman…
Futbolun çıkarları yerine futbolun kendisinin konuşulduğu bir Antalyaspor ümidiyle…
Her şey kalbimizdeki Antalyaspor sevgisi için.