Maçtan Önce Bir Puan
Skorun 3-3 olması ile birlikte skoru koruma düşüncesi biraz ağır bassa da, iki kontra atak ile hem galibiyeti hem de rakibi 10 kişi bıraktık…
Evet yeni sezonun iç sahadaki ilk maçı olan Konyaspor maçı öncesinde Bülent Korkmaz dışında hemen hemen herkes alınacak 1 puanı maç oynanmadan kabul ederdi.
Rakip takımın Teknik Direktörü yakından tanıdığımız, yakın zamanda bizde de görev almış olan Rıza Çalımbay da camia olarak zor günler geçiren Antalyaspor deplasmanından alınacak 1 puana burun kıvırmazdı.
Maça beklenmedik bir şekilde stoper olan Chico’nun sol bek pozisyonunda yer aldığını görüp ”Eyvah” diyerek başladık. Takım ilk dakikalarda sahaya temposunu ortaya koydu. 8. dakikada bu yıl takımda 4. sezonunu yaşayan takım kaptanımız Diego’nun geçtiğimiz üç yıl boyunca beklentimiz olupta gerçekleştiremediği kafa golü ile öne geçtik. Savunmanın önünde ön libero pozisyonunda yer alan, topu tutan, pas yapan, dikine oynayan, topla birlikte dikine mesafe kat eden iki isim, William ile Hakan’ın kaptıracakları her top ağır olan savunma hattımız için tehlike olacaktı ve nitekim öyle de oldu.
Orta sahada William’ın kaptırdığı top, hareketli, süratli bir isim olan Ömer Ali Şahiner’in Yatabare ile yapmış olduğu duvar pası neticesinde kalecimizi de geçerek gol vuruşu ile tamamlandı. Gol sevincini Maraton Tribünün önünde taraftarları kışkırtıcı bir şekilde ”Sus” işareti yapıp tahrik ederek kutlaması da beni açıkçası şaşırtmadı, kendisinin bu tahrik edici hareketleri Antalya’da her zaman yapmış olduğu bir eylem.
Bir sonraki skora etki eden top kaybını bu sefer orta sahanın biraz daha ilerisinde hücum bölgesine yakın bir alanda yaşadık. Rakibe vermiş olduğumuz kontra atak neticesinde kalemizde yaşadığımız pozisyonda Jahovic’in topu her ne kadar direkten dönse de, hücumdan geri dönemeyen bizim oyuncularımızın aksine, süratli bir şekilde ceza sahamıza girip, direkten dönen topu tamamlayan Fofana ile çokta kötü oynamadığımız ilk yarıda rakibin kazandığı toplar ve hızlı hücumu neticesinde soyunma odasına mağlup bir şekilde girdik.
İkinci yarı’nın hemen başında Bülent Hoca topa sahip olduğumuzda 3’lü savunma dizilimini tercih etti (Celustka, Diego, Chico). Zaten ağır olan bu oyuncuları bu dizilişte oynatıp, Nazım’ı orta saha’nın sağına çekip 3’lü savunma ile risk aldı. Bu sefer 3. gol kaptırılan topla değil, kullanmış olduğumuz korner de kazanmış olduğu topu eliyle hemen oyuna hızlı bir şekilde başlatan kaleci Serkan’ın katkısı ile geldi. Hücumda her ne kadar gayretli, istekli, arzulu olsakta, savunmada çok ağır kalıyor, takım halinde hücum yaparken, geri dönüşlerde ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Bu noktada Zeki’nin yokluğu belli oluyor, eksikliği hissediliyor.
Bu sezon duran toplardan kafa ile çok gol atacağız anlaşılan… Bülent Hoca’nın oyunu rakip sahaya yıkma düşüncesi ile yapmış olduğu iki değişiklik, Drole’u forvet pozisyonuna alıp Doukara’yı serbest oynatması, rakibi her ne kadar kendi yarı sahasına hapsetse de kalemizde gördüğümüz üçüncü gol gibi oynanacak bir uzun top geri dönüşü olmayacak bir neticeye yol açabilirdi. Nitekim korktuğumuz başımıza gelmedi.
Sağ kanattan bindiren Nazım’ın müthiş ortasına Maicon’un harika kafası ve canlanan umutlarımız… Geri dönüş olabilir miydi? Evet.
Nazım’ın orta sahanın sağına geçmesi Maicon’un Drole ile birlikte zaman zaman forvet hattında yer alması, Doukara’nın rakip ceza sahasının önünde yer alıp sahip olduğu toplarla şut denemesinde bulunması, pozisyon yaratma gayreti sonuç verdi. Kazanılan köşe vuruşunda sahneye yine Diego Kaptan çıktı. Kaptan, Antalyaspor kariyerindeki en golcü sezonunu 2 gol atarak şimdiden bu maçta yaşamış oldu.
Skorun 3-3 olması ile birlikte nitekim skoru koruma düşüncesi biraz ağır bassa da, bulmuş olduğumuz iki kontra atak ile hem galibiyeti hem de rakibi 10 kişi bıraktık.
Maçtan önce Bülent Korkmaz ve futbolcular dışında herkesin kabul edeceği 1 puanı alarak yeni sezonun ilk iç saha maçını stadyumda yaşanılan “tribün kaosu“na rağmen mağlup olmadan tamamladık.
Geçtiğimiz haftaki yazımın sonunda, taraftarların bu takımı bağırlarına basıp desteklemesini ümit etmiştim fakat Cihan Bulut ve yönetiminin maçtan önce almış olduğu tribün kapatma kararı ve tribün gruplarını Maraton Tribününde yeni tek bir grup ismi altında birleştirme niyeti buna engel oldu. Bu düşünce başta kendisi olmak üzere Antalyaspor’a ciddi zararlar verdi.
Samimi olmayan, geçtiğimiz yıl Ankara’daki Gençlerbirliği maçı ile başlayan İzmir Marşı polemiği ve yönetimin yapmış olduğu saçma gereksiz açıklamalar, Alanyaspor deplasmanında taraftarlarla yaşanılan münakaşa ile tüm Türkiye’ye rezil olduğumuz yetmezmiş gibi üstüne bir de tribünleri kapatması, maçtan önce taraftarları stadyuma davet etmesi ve bu durumun birbirine zıt olması ile birlikte kendisini de komik duruma düşürdü.
Maçta Maraton Tribününde yaşanılan tatsız hadiseler, sosyal medyada, sokakta, maça gelen gelmeyen Antalyaspor maçlarına takip eden herkes tarafından devamlı konuşuluyor. Hadiseler malumunuz, para verip sezonluk bilet almış insanları rızası dışında yerinden kaldırılıp yerinin resmen gasp edilmesi… Bu konuda haksızlığa uğrayan bir çok taraftar kulubü mahkemeye vereceğine dair açıklamalarda bulundu. Bu can sıkıcı hususta payı olanların, stadyuma bir daha gelmeyeceğini söyleyen kaybedilen ailelerin sorumluları bu durumu düzeltmenin, kaybedilen bu insanların gönüllerini samimi bir şekilde almaları gerekmektedir.
Bütün tribün gruplarının tek çatı altında olmasına karşı değilim, elbette bu birleşim olmalı fakat bu şekilde değil, şeffaf, samimi, kimseyi mağdur etmeden, planlı, takıma daha iyi destek programında olmalı. Bu şekilde değil.
Bugün mübarek Kurban Bayramı, bu yazı vesilesiyle tüm İslâm Aleminin mübarek Kurban Bayramını Kutluyor, hayırlara vesile olmasını diliyorum.
İçinizden Antalyaspor sevgisi her ne olursa olsun, eksik olmasın.