Lig Bitiyor, Hesap Bitmiyor
Ulaş Kalkan yazdı.
Bu sezonun son düzlüğüne girerken Gaziantep FK karşısında alınan golsüz beraberlik, sonuç odaklı bakıldığında yeterli olabilir. Fakat mesele sadece puan değil, bu kulübün hissettirdikleridir. Sahadaki 0-0’lık skor, tribünlerdeki sessizlikle birleşince neyin eksik olduğunu tekrar hatırlıyoruz: ruh.
Bugün ligin bitimine iki hafta kala matematiksel olarak kümede kalmış olabiliriz ama “Antalyaspor” kimliği taşıyan bir takım için böyle bir başarı ölçüsüz kalıyor. Sahada mücadele eden, varını yoğunu koyan futbolcularımıza lafım yok ama kulübü yönetenlerin elleri ceplerinden, gözleri koltuklarından bir türlü kalkmadı. Bu sezonun özeti belki de tam olarak bu: mücadele eden bir takım, yalnız bırakılmış bir taraftar ve her krizi geçiştirme niyetinde bir idare.
Sezon başında yapılan plansızlık, düzensizlik ve en önemlisi halktan kopukluk bu sürecin temelini hazırladı. Ülke ekonomisinin gerçekleriyle hiç bağdaşmayan bilet fiyatları, taraftarı tribünden uzaklaştırırken; kulübü sahiplenen kitlenin sesini duymamakta ısrar eden bir yönetimle karşı karşıya kaldık. Ne zaman ki inat geri adım attı, ne zaman ki bilet fiyatları indirildi, işte o zaman hatırladık neyin eksik olduğunu. Taraftar, bu kulübün sadece sesi değil, karakteridir. Yalnızca maçın skoruna değil, tribünlerin sesiyle yükselen o ruhun geri dönmesine sevindik. Çünkü Antalyaspor kazanabilir, kaybedebilir ama taraftarıyla birlikte oynadığı zaman rakibinden çok daha fazlasını sahaya koyar.
Sportif olarak çok parlak bir sezon geçirmediğimiz ortada. Aldığımız sınırlı sayıdaki galibiyetin büyük bölümü ligin alt sırasındaki takımlara karşı geldi. Öne geçtiğimiz pek çok maçta skor üstünlüğünü koruyamamak, sezon boyunca yaşadığımız konsantrasyon ve mental dayanıklılık problemlerinin bir sonucuydu. Kadro mühendisliği zayıftı, transfer politikası kaotikti ve yönetim neredeyse her krizde bir adım daha geriye çekildi. Üstelik tüm bu zorlukların üzerine bir de FIFA kaynaklı transfer yasakları ve ödeme problemleri eklenince, sahada ayakta kalmak teknik heyetin ve oyuncuların özverisiyle mümkün oldu. Onların verdiği mücadeleye saygı duymamak elde değil.
Bireysel anlamda ise sezonun hikâyesini yazan bazı oyuncularımız oldu. Erdoğan Yeşilyurt’un hem hücumda hem savunmada üst düzey performansı, takımın dinamosu haline gelmesini sağladı. Kaluzinski, her ne kadar istikrarlı forma şansı bulmakta zorlandıysa da, sahada olduğu her an ne kadar yetenekli ve yön verici bir oyuncu olduğunu gösterdi. Zaman zaman parlayan ama süreklilik sağlayamayan diğer isimler için ise bu sezon bir fırsattı. Bazısı bu şansı değerlendirdi, bazısı ise Antalyaspor formasının ağırlığını taşıyamadı. Bu noktada suç oyuncularda değil, onları o formaya neye göre layık gördüğünü bir türlü anlatamayan yönetimde aranmalı.
Antalyaspor bu şehrin kalbidir. Bu takımın sahadaki duruşu kadar tribündeki sesi de önemlidir. Bugün ligde kalmayı garantilemiş olabiliriz ama asıl mesele kulübün geleceğiyle ilgili doğru kararların ne zaman alınacağı. Ekonomik kriz, sportif sıkıntılar ve yönetimsel karmaşalar geçici olabilir. Ama halkla bağını kaybeden bir kulüp, kendini yeniden inşa edemez. Bu sezondan çıkardığımız en büyük ders şu olmalı: Antalyaspor, Antalyasporlularındır. Ve Antalyasporlular bu takımı yalnız bırakmaz ama yalnızlaştırana da asla sessiz kalmaz.