Sezon Değerlendirmesi

Bu sezon Passolig kaynaklı problemler neticesinde emniyet ile karşı karşıya kalıyoruz …

Sezon Değerlendirmesi
16 Kasım 2016 08:29

Yeni sezona büyük bir değişim ile başladık. Gültekin Gencer’den koltuğu devralan Ali Şafak Öztürk, hepimizi umutlandırarak göreve geldi. Vizyon sahibi, enerjik ve genç yaşına rağmen özel hayatında çalışma alanında geldiği nokta biraz referans sayılabilirdi. Futbola bakış açısı da herkesin malumudur. Kendisinin Fenerbahçe taraftarı olduğu yönünde büyük eleştiriler arasında geldi başkanlığa. Buna rağmen çok profesyonelce bir bakış açısı ile yaptığı ilk açıklamalar arasında bu konuya değindi. Artık Antalyaspor başkanı olduğunu ve bütün enerjisi ile Antalyaspor’un başarısı için çalışacağını açıkladı.

Eto’o-Beşiktaş olayında da bence bu krizi iyi yönetti. Bizim istediğimiz gibi boyun eğmedi ve dik durdu. Bize yakışanı da buydu zaten. Öyle eskisi gibi İstanbul takımlarının, istediği zaman Anadolu takımlarının oyuncularını ayartıp alamayacağını tokat gibi vurdu yüzlerine. Oyuncunun istediği değil, kulübün istediği olur böyle durumlarda. Antalyaspor menfaatleri neyi gerektirirse o olacaktı. Beşiktaş’ın işine gelmedi bu durum ve Eto’o şimdi bizim takımımızda. Beşiktaş, TFF’ye şikayet de edildi ama kimi kime şikayet ediyoruz ki. Haliyle ceza almadılar. Şaşırmadık tabii ki.

Kuruluşumuzun 50. yılında tabii ki büyük umutlar vardı camiada. Lig başladı ve biz maalesef o kadar kötü başladık ki lige, daha kötüsü olamazdı. Oyun olarak belki güzel oynuyorduk. Ama skora yansımıyordu bu durum. Hal böyle olunca tepkiler yükselmeye başladı. Önce sosyal medyadan geldi ufak ufak tepkiler. Daha sonra tribünlerden gelmeye başladı. Kardeşim 8 haftada 1 galibiyet alamayan takıma tribün tepkisini gösterir. Neden biliyor musunuz? Bu takımın sahibi tribündür. Benim tribün mazim boyunca onlarca başkan, yüzlerce oyuncu ve teknik direktör geçti bu kulüpten. Ama ben, biz ve dava arkadaşlarım her zaman buradayız. Bu yüzden bu kulübün sahibi biziz ve takımda işler yolunda gitmiyorsa ya da gidişatın sonunu felaketin başlangıcı olarak görüyorsak bir seviyeden sonra müdahale ederiz. Aslına bakarsanız biz tepki vermekte geç bile kaldık. Sekiz hafta futbolda inanılmaz uzun bir süre. Yeni transferler geldi takıma. Vardır bu adı sanı duyulmamış oyuncuları alan kişinin bir bildiği dedik. On hafta geride kaldı. Yeni transferlerin hepsi de fiyasko. Son iki haftada galip gelen takımın 11 oyuncularına bakın, orada göreceksiniz. Kaç tane yeni transfer ilk 11’e girmiş bir bakın. Bunu geçtim, kaç tane yeni transfer son iki haftada ilk 18’e girmiş bir de ona bakın. İşte gerçeği o zaman göreceksiniz.

Transfer yapmak için transfer yapılmaz. Bu kulübün paraları boşa harcanmamalı. Bizim geçen sezon oynadığımız takım bence başarılıydı. Neden o takımı bozduk anlaşılması güç. Futbolda illa transfer yapmak zorunda mı takımlar? Üç maçta Trabzon, Galatasaray ve Fenerbahçe gibi takımlara 15 gol atan takımdan bahsediyorum, dikkat edin. Kim olursa olsun, beni bilen bilir ki Antalyaspor’un gidişatı kötüyse babamın oğlunu tanımam. Allah’ın kuluna da gebeliğim yoktur. Ben ve dava kardeşlerim yeri geldiğinde tepkisini koyar, müdahale ederiz.

Tribünden tepkiler yükselince Teknik Direktör Morais ile yollar ayrıldı. Kendisi çok beyefendi bir insandı. Antalyaspor’da çalışırken sağlık problemleri yaşadı ama takımı bırakmadı. Gerçekten çok iyi bir insandı. Kendisine başta Yunanistan’ın AEK takımındaki görevinde olmak üzere futbol yaşamının geri kalan döneminde başarılar diliyorum.

Morais gidince yerine Rıza Çalımbay getirildi. Rıza Hoca bu ligi tanıyan, tecrübesiyle Antalyaspor’a bir şeyler vermesini beklediğimiz bir hoca. Rıza Hocanın gelişi ile takımda bir tepki oluşacağını düşünüyorduk ki güzel futbol ve ard arda gelen 2 galibiyet ile biraz rahatladık. Kayseri deplasmanında alınan galibiyet gerçekten çok önemliydi. Ardından içeride Gençlerbirliği’ni mağlup ettik. Çok zor bir maçtı, Kayseri’de alınan galibiyetin bir işe yaraması için bu maçı kazanmalıydık ki tribünün gücü ile maçı aldık.

Grup 1966 olarak sezon başından beri tüm maçlarda Güney Kale Arkasında son dakikaya kadar mücadeleyi bırakmadık. Sekiz maç içeride ve dışarıda boynumuz bükük ayrıldık stadyumlardan. Çok şehirler gezdik ama üç puanı bulamadık. Bizler, içeride kaybettiğimiz puanlar sonrasında o hiç oturmadığımız tribün koltuklarına yığılıp kaldık, dakikalarca apayrı dünyalara gittik. Çok üzüldük bu sezon. Bunun bir de deplasman maçları var ki işte o apayrı bir durum. Şen şakrak gittiğimiz deplasman yollarının dönüşlerinde o otobüslerin içi cenaze evi gibi oldu, çıt çıkmadı. Tribün elinden geleni son nefesine kadar yaptı. En sonunda baktık ki olmuyor, tepkimizi verdik. “Hak edene kadar Antalyaspor deplasmanlarında olmayacağız.” dedik. Bu sakın ola takım başarısız olunca böyle yaptılar gibi bir anlayışla karşılanmasın. Yıllardır ilk defa Beşiktaş deplasmanında Grup 1966 pankartı olmadı. Yoksa iddia ediyorum rekor bizdedir. Aralıksız bütün deplasmanlarda Grup 1966 olarak yerimiz aldık. Gitmediğimiz şehir, stadyum kalmadı. Arma nerede olduysa hepsinde vardık, pankartımız asıldı.

Gençlerbirliği maçında maç bitmiş, galip gelmişiz. Mağlup da olmuş olabiliriz. Bir kere futbolcusundan, Teknik Direktörüne, Yönetim kurulundan Başkanına kadar herkes şunu bilsin, bu taraftar, özellikle de taraftar grupları, maç bittikten sonra maçın skoru ne olursa olsun o takımı tribüne çağırır. Takım da o tribüne gidecek! Bu çok kolay bir matematik hesabı gibidir. Gitmezse galip gelinen bir maçın sonunda, o gece yaşanan tatsızlıklar olur. Takım taraftara gitmezse taraftar takıma gider. İyi olmuyor öyle olunca da. Buna dikkat edilmesi gerekiyor. Bu bizim için çok önemli.

Gelelim çok önemli bir soruna daha:

Ciddi anlamda emniyet ile sorunlar yaşıyoruz bu sezon. Grup üyelerimizin hepsinin de güncellenmiş Passolig kartı var. İçerisine biz dernek olarak zaten kombine yüklemesi yaptık. Üyelerimiz üç aramadan geçtikten sonra turnikelere geliyor. Bakın üç arama diyorum, dikkat edin. Biz deplasmanda bu kadar aramadan geçmiyoruz. Turnikeye kadar gelen kardeşlerimizin Passolig kartı tanımsız çıkıyor. Kardeşim buna yıllık aidat parası veriyoruz. Bilet yüklemesi yapıyoruz. Bu bilet ücretlerinin içerisinde stadyum için hizmet bedeli vs. var. Adam orada turnikenin önünde kalıyor. Ardından bir kişi daha, ardından bir kişi daha… birikme oluyor bu bölgede. Taraftar sinirleniyor sonuçta. Sağı arıyoruz solu arıyoruz, bir çözüm üretme peşindeyiz ama yok. Passolig kaynaklı problemler neticesinde emniyet ile karşı karşıya kalıyoruz. Birçok renktaşımız ceza aldı. 6222 Sayılı Kanun yüzünden hayatları kararıyor. İşinden atılan mı dersiniz, eşinden ayrılan mı dersiniz. Adam imza cezasından dolayı işinden atılıyor. Bu maddiyatına yansıyor, kimse işe almıyor adamı. Maddiyatı da kötüleşince eşinden de oluyor. Hayatı kararıyor. Emniyet zaten bu sezon çok sert davranıyor. Alanya maçında olay çıkmış, sonradan bizler müdahale etmişiz. Her iki grubun da büyükleri olayı ayırmıştı. Şimdi dikkat edin olayı ateşleyen kişi bir emniyet mensubu. Bunun kamera kayıtları mevcut. Her yerde var. İki grup ayrılmış, olay bitmiş ama emniyet mensubu bir kişinin fevri hareketi sonucu bu sefer grubum ile Emniyet arasında olay ateşleniyor. Bu emniyet mensubunun görevi ne biliyor musunuz? “Trafik polisi” Evet yanlış okumadınız, trafik polisi. Soruyorum, trafik polisinin tribünde işi nedir?

Bizler bu tarz problemler yaşarken hep muhatap aradık. Yönetimimizden bir kişi bizimle ilgilenmedi. Herkes bizi başkasına yönlendirdi. Taraftarımızın bileti var ama içeri giremiyor. Bizler ekstra bir muamele istemiyoruz. Passolig, Antalyaspor üzerinden dünyanın parasını kazanıyorken yönetimimiz taraftarının hakkını arasın.

Sezonun geri kalanında ben ve dava kardeşlerim, Grup 1966 olarak bu takımın yanında olacağız. Destek sonuna kadar gelecektir ama kötü gidişat olursa da mazideki gibi tepkimizi koyarız. Dediğim gibi, ben ve grubumun kimseye gebeliği yoktur.

Antalyaspor için güneşli günlere yelken açtık. Güneşli günlerin umudu ile, pes etmek yok.