İstikrarsızlık
Maç öncesi stadyumda başlama düdüğünü beklerken, arkadaşlarla maçın olası on birleri üzerinde tartışıyoruz. Hiçbirimizin ideal 11’i birbirine benzemiyor.
Yusuf Şimşek de bizden ilham almış olacak ki sahaya hepimizi ters köşe yapan en radikal kadroyu çıkarttı.
Gözlerimiz hemen kanatta Lazareviç’i aradı. Ozan İpek acaba sonradan oyuna sokularak yavaş yavaş kadroya ısındırılamaz mıydı diye sorduk birbirimize. Ben “Kalede Fornezzi olmalı.” diye diretirken arkadaşım, “Oğlum MBolhi Dünya kupasında Cezayir formasıyla harikalar yarattı.” diyerek bu tercihi savundu.
Orta sahada Kadir Bekmezci’yi aradı gözlerim. Tribünde arkadan bir amcamız “Bu Makoun denen çocuğu yine mi oynatıyor?” diye veryansın etti.
Maç başladı, oynanan futbolu çözebilen yok. İki pas üst üste yapamayan bir Antalyaspor…
İlk yarı sonunda penaltı golü imdada yetişiyor, devreyi önde bitiriyoruz. İkinci yarı Kayserispor golü buluyor. Sonrasında Eto’o inanılmaz goller kaçırıyor ve taraftarın homurdanmaları eşliğinde maçın son düdüğü çalıyor.
“Yusuf Şimşek istifa” sesleri stadyuma hakim ama yeterli değil. Demek ki hâlâ Yusuf Şimşek’ten medet umanlar, hatta memnun olanlar var.
Antalyaspor’un tarihinin en pahalı kadrosunu on bir hafta sonunda ideal 11’ini oturtamayıp iki sene önceki Samet Aybaba’nın ulaştığı puana ancak ulaştırabilenlerin şapkalarını önlerine koyup iki kere daha düşünmeleri için geç bile kaldılar.
“Eto’olu kadrosuyla zoru başarıp küme düştüler.” diye bir başlık okumamak için geride kalan haftalarda almamız gereken yirmi beş puanımız kaldı.
Sene başından beri boşuna hesap kitap yapmıyoruz.
Herkese sabır diliyorum.