Girenler Çıkanları Arattı
Hakan Aydın yazdı…
Haftalar sonra ilk defa eksiksiz, cezalı oyuncu olmadan, ideal on bire yakın bir kadro ile oyuna başladık. Her hafta bir umutla daha dikine daha hızlı bir oyun beklerken, Antalyaspor’da değişen pek bir şey olmadığı, özellikle oyunun ilk 30 dakikasında kendini belli etti.
Antalyasporlu oyuncular, sanki maçın başında TFF ve yayıncı kuruluş ile yaşanan anlaşmazlığı yanlış anlamış olacak ki ilk yarının gole kadar olan bölümünde oyun kurar iken dikine gitmek yerine sağa, sola, geriye, Boffin’e doğru pas yaparak bir dakikalık protestoya devam edercesine, Kayserispor ile birbirlerine nazire yaparcasına orta alanlarda topu döndürüp durdular. Hadi maçın başında Kayserispor niyetini belli etti, deplasmandan 1 puan almayı, bir de tesadüfen bir gol bulup üzerine yatmayı planlamıştı. İddia ediyorum, ilk yarım saat oynanan futbol temposu, bu sezon Süper Lig ve alt liglerin en düşük karşılaşma temposu idi.
İlk yarı sonunda topun %61 Antalyaspor lehine olması, maçı izlemeyen birisi istatistiklere bakarak ilk yarı Antalyaspor’un oyunu forse eden, rakibini ezen, bunaltan bir takım hüviyetinde olduğunu zannederdi. Ama kazın ayağı öyle değildi. Yaşı 40-50 arası ve üstü olanlar hatırlar, o zamanlar Adile Naşit’in çocuklar için anlattığı masallar gibi “Uykudan Önce” programı tarzında giderken, sahneye bir anda kanatların etkili isimlerinden Amilton çıktı. Amilton ani kapılan bir topta hızla atağa kalkarak ve bu sezon ilk defa kanatlardan içeriye doğru kat edip 4-2-3-1 sisteminin gereğini uygulayarak Kayseri ağları ile topu buluşturunca rahat bir nefes aldık. Derken daha ne olduğunu anlamadan Bünyamin’in getirdiği topu Fredy doksan tabir ettiğimiz yere gönderince, ilk yarıda kötü başladığımız oyunu iyi bitirdik.
Karşılaşmanın ikinci yarısında Antalyaspor skoru koruyup rakibi üzerine geldiği zamanlarda rakipten kapılan toplarla farkı artırmak niyetindeydi. Kenar yönetiminin planları, ikinci yarının ilk 15 dakikasında hemen hemen tuttu diyebiliriz. Rakip Kayserispor’un oyuncu değişikliği ile kenar yönetiminin oyuna müdahaleleri, silik bir oyun onayan Kayserispor’u uyandırdı. Takım halinde öne çıkan Kayserispor’dan kapılan topları ikiye bir dediğimiz birçok pozisyonu yavaş hareket etmemiz nedeni ile boşa harcadık. Ersun Hocanın ilk yaptığı hamlede etkisiz olan Jahovic’in yerine oyuna giren Orgill değişikliğinde adeta oyuna giren oyundan çıkanı arattı. Bu hamlenin ardından Kayseri oyunu daha da ön bölgede oynamaya başladı. Ersun Yanal’ın değişiklik hamlesi, Jahovic yerine Sidney Sam olmalıydı. Çünkü hafta içi kupa maçında 90 dakika oynaya Sidney Sam oyundan düştü ve çok etkisiz bir oyun sergiledi. Halbuki Jahovic oyunda tutulup, aksayan Sidney’in yerine Gökdeniz veya Imeri hamlesi olabilirdi.
65. dakikadan sonra Kayserispor oyunun hakimi oldu. Kayserispor’un oyunu adeta Antalyaspor’un sahasında oynamasında Ersun Yanal’ın yanlış oyuncu değişiklikleri tercihi de etkili oldu. Podolski’nin yerine Hakan olabilir ama Eren Albayrak’tan ısrarla kanat veya orta alanda bir oyuncu yaratmaya çalışmak, kendi oyun mantalitesi ile çelişiyor.
Oyunun geneline baktığımızda Bünyamin bu sezon en etkili ve verimli bir 90 dakika geçirdi. Veysel ve Naldo neredeyse hatasız oynadı. Fredy ve Amilton bu takımın olmazsa olmazı, Nuri teşbihte hata olmaz Arap atı gibi yavaş yavaş açılıyor. Yalnız futbolun laubaliliği sevmemesi, kendisini 68. dakikada bir kez daha gösterdi. Kendi yarı sahamıza gelen bir topta Veysel topun taca çıkmasını beklerken rakip arkasından gelip faul yaparak da olsa topu alıp, atağı golle sonuçlandırdı. Neyse ki pozisyon, VAR’dan döndü.
Özellikle 75. dakikadan sonra kendi on sekizimiz üzerinde yayın üstüne yığılmamız, Kayserispor’un çok rahat bir şekilde üstümüze gelmesine neden oldu. Gelecek haftalarda rakipler Kayserispor gibi baskısız ve yavaş oynamazlar. Üç gün sonra deplasmanda karşılaşacağımız Çaykur Rizespor, oyunu dikine oynayan, geçiş oyunlarını hızlı yapan, rakibe ön alanda basan, geriden oyun kurdurmayan bir oyun planına sahip. buna göre önlem alıp en azından deplasmandan bir puanla dönmeli ve kazanma ivmesini kaybetmemeliyiz.
Son sözüm, Publilius Syrus’tan gelsin:
“Akıllı adam, başkalarının kusurunu görerek kendininkini düzeltir.“