Kötü Oynarken Yıkılmamak Önemli
Evren İlkdoğan yazdı…
Gençlerbirliği deplasmanında beklentim çok fazlaydı. Rakibin en önemli hücum isimlerinin sakat veya cezalı oluşu ve ilk maçtaki tarihi mağlubiyeti telafi etme isteği sebebiyle bu maça takımın daha başka hazırlanacağını düşünüyordum.
Maçta dakikalar geçtikçe beklentilerim, yerini karamsarlığa bıraktı.Devamlı gol arayan rakip karşısında 2-3 pozisyon dışında pek etkili olamadık. Üstüne yan hakemin anlamsız kaldırdığı bayraklar da net gol pozisyonlarımızın da başlamadan bitmesine sebep oldu.
2. yarı Tamer Tuna, N’Dinga’yı çıkartıp Sinan Gümüş’ü oyuna alarak benim son yıllarda gördüğüm en hücumcu kadroyla maça başladı. Sanırım bu tarz hamleleri en son Yılmaz Vural döneminde görmüştük. Çok fazla hücum oyuncusunun daha fazla pozisyona girmek için garanti olmayacağını kanıtlarcasına Gençlerbirliği’nden baskı yemeye devam ettik. Podolski’nin çıkarken kaybettiği topla da golü kalemizde gördük. Golden sonra rakip baskısını sürdürdü. İkinci golü yemediğimiz için şanslıydık.
Bir duran topta Podolski şık bir dokunuşla golü buldu ve bize puanı getirdi. Ne kadar kötü oynarsan oyna, kadronda kaliteli futbolcuların varsa bu maçta olduğu gibi puan veya puanlarla sahadan ayrılabilirsin.
Maç sonunda Tamer Tuna’nın oyundan duyduğu memnuniyetsizlik ve 1 puanın arkasına sığınmaması memnuniyet vericiydi. İnanıyorum ki Sivasspor maçında ligin 2. yarısında alıştığımız Antalyaspor tekrardan sahada olacak.
Barajın 33-35 puan aralığında olacağını var sayarsak, alınan bu 1 puanların ne kadar önemli olduğunu ligin sonlarında daha iyi göreceğiz.
Herkesin ağzında zor bir fikstür dönemine girdiğimiz söylemi var. Ben buna kısmen katılmıyorum. Zira mücadele etmeden hiçbir maç kazanılmıyor. Önümüzdeki fikstürde futbolcuların ve teknik heyetin daha fazla konsantre olacağını ve en kısa zamanda 35 puana ulaşacaklarına inanıyorum. Biz ise her zaman yaptığımız gibi tribünde onları yalnız bırakmayalım.