İlklerin Maçı
Ahmet Çolak
Her hali ile önemli bir maça çıkmıştık.
Süper Lig tarihinin ilk golünü 1982-83 sezonunda Metin Şahin ile Fenerbahçe ağlarına bırakırken tarihe nasıl geçti ise, yaklaşık 40 yıl sonra 1000. golü yine bir Fenerbahçe maçında Fredy Ribeiro atarak tarih sayfalarında yerini aldı. Yine bir tarih yazılarak lig tarihinin yenilmezlik serisini 12 maça getirerek seriyi bir üst üste taşındılar. Rakip Fenerbahçe’yi son şampiyon yapan hocamız Ersun Yanal, 500. maçında mağlup olmadan rekora koşan teknik adam olarak ismini yazdırmış oldu. Böyle ilklerin maçında galibiyeti kaçıran taraf olduk. Uzun bir yenilmezlik serisine galibiyetin çok yakışacağı maçı kritik bir konsantrasyon eksikliği ile yine berabere bitirmiş olduk.
Kazanamıyorsan kaybetmemenin önemli olduğu bir ligi oynuyoruz. Süper Lig’de takım sayısı fazla olunca 3 günde bir maç oynayan takımlar hem mental hem de fiziksel olarak düşmeye başlıyorlar. Bizim takımımız bu dönemi çok başarılı geçiyor. Burada hoca ve teknik ekibin üst düzey katkısı çok fazla seviyededir.
Son zamanlarda oynadığımız maçlarda sistemimize en uygun gelecek kulüp Fenerbahçe takımıydı. Kaybetmeye tahammülü olmayan, şampiyonluk yarışında rakiplerini yakalama maçı oynayan Fenerbahçe’nin hücumu daha fazla düşüneceği çok net görünüyordu. Bunun aksine Antalyaspor’un sürekli savunacağını ve çıkmayarak sürekli bekleyeceğini düşünenler yanıldı. Son haftaların en çok pozisyon bulduğumuz ve iki net penaltımızın verilmediği maçını tamamlamış olduk. Geçiş oyununu biraz daha hızlı ve pas trafiğini daha fazla yapmış olsaydık, net galibiyet ile takımımız Antalya’ya daha mutlu ve şen olarak dönecekti.
Ersun Hoca’nın ligdeki 500. maçını eski takımına karşı oynaması da kendisi için ayrı bir önem arz ediyordu. Rakibi çok iyi analiz etmiş ve gerekli önlemleri almıştı. İlk 45 dakikada Fredy’nin hatası ile kaleye tehlikeli tek şutu kaleyi bulmadan sonuçlanan bir Fenerbahçe takımı izledik. Takımımız blokları çok iyi kapatarak rakibe hiç pozisyon vermedi. İkinci yarıda bütün hamlelerini hücum oyuncularından yana kullanan Erol Bulut, biraz daha riskli bir oyun düzenine girdi. O dakikalarda takımımız biraz sallansa da çabuk toparlandı. Hatta o dakikalarda Gökdeniz kaleciyi çalımlamak yerine sağ tarafında bulunan Amilton tercihini yapmayınca maçı koparma adına fırsatı kaçırmış olduk Burada Ersun Hoca oyuncu değişikliği tercihi erken kullanıp Amilton yerine Serdar Gürler hamlesi yapsaydı, gol yeme yüzdemiz daha düşük olacaktı. Son haftaların formsuz oyuncusu Amilton, ikinci 45 dakikada iyice oyundan düştü. Golden önce iki defa müdahale şansı varken konsantrasyon eksikliği ve formsuzluğu ile golü kalemizde görmemize neden oldu. Ayrıca hemen akabinde Doğukan ve Eren de Amilton’a eşlik edince, hiç istemediğimiz dakikada golü kalemizde görmüş olduk.
Burada alınan bir puanın değerli olduğu maçta hakemleri ve VAR ‘ı eleştirmeden geçmemek gerekir. Bu ligde en güvendiğim hakem olarak ilk sıraya Ümit Öztürk’ü yazarım. Gördüğünü çalan ve pozisyonları çok yakın takip eden bir hakemin bu maçta özellikle ikinci 45. dakikada dağılması kabul edilebilir değildi. Bütün takdir haklarını rakibe kullandı, kart dağılımında çok adaletsiz davrandı. Kafasında hep Fenerbahçe’yi yarışın içerisinde tutma isteği vardı. İki net penaltı pozisyonunda bizim lehimize düdüğünü çalamadı ve VAR’dan uyarı bekledi. Yalnız VAR hakemlerinin de kendisi ile aynı zihniyette olduğunu unuttu. VAR hakemi Volkan Bayarslan herhalde yardımcı VAR hakemi ile maç saatinde tavla oynuyordu. Rakibine mars olmamak için ekranları karartmış veya daha garanti olsun diye Riva’da bahçeye temiz havaya çıkmış olabilirler. Yoksa Novak’ın Amilton’a arkadan darbesi ve Altay Bayındır’ın Veysel’i hem formadan çekip hem de yüzüne vurduğu darbeyi görmemesi mümkün değildi.
Yenilmezlik serisini geliştirip devam ediyoruz. Artık önümüzdeki Kasımpaşa maçını galip geçerek yeni bir seri olan galibiyetlere başlamalıyız.