Ama Rakipler de Kaybediyor

Ahmet Çolak yazdı…

Ama Rakipler de Kaybediyor
11 Şubat 2020 10:55

Rakipten alınan bir puan iyidir.” Bu sözü maçtan hemen sonra çok yakınlarımdan ve sosyal medyadan çokça duydum ve okudum. Şimdi bunun neresinin iyi olduğunu açıklayabilir misiniz? -33 averaj ve 12 puanla ligden ilk düşen takım rakibiniz, bizim maça gelinceye kadar 11 puanı vardı. Neredeyse maç başına 2.6 gol yeme ortalaması olan, ligde sadece 2 galibiyeti olan, 5 beraberlik alan, bizim maça gelinceye kadar sadece 21 gol atabilen aynı zamanda 54 gol yiyen ve sıralamada bizim rakiplerimizden biri olan Kayserispor karşısında şartlar ne olursa olsun 3 puanı hanemize yazdırmalıydık.

Maçtan önce takım kadrolarını gördüğümüz zaman sahaya kazanmak için değil ama kaybetmemek üzerine çıktığımız çok net görünüyordu. Dörtlü defans kurgusu, önlerinde N’Dinga, üçlü orta saha ve onlara yakın Sinan Gümüş ile tek kanat oyuncusu Amilton ile saha dizilişi tam bir beraberlik havası veriyordu.

Tamer Hoca; ağır ve yaşlı Kayserispor savunmasının arasına atılacak deparla sonuca gitmeyi planlamıştı. Düşündüğü gibi de oldu. İlk yarıda 2 net pozisyon bu şekilde gerçekleşti fakat gövdesi ve ayakları futbolcu ama kafası ve aklı başka meslek sahibi olan Amilton ne yazık ki golleri beyin yönünden eksik olduğu için yedi bitirdi. Araya top atılacağı belli, defansı çizgi halinde yakalamışsın, at kendini biraz geriye, hem süratin iyi hem de geriden çıkıp rakibe tur bindirip golü rahatlıkla yapabilirdin. Ama sen ne yaptın, her iki pozisyonda da en az 50 cm ilerde yakalandın. Demek ki her şey akıl ve beyin ile oluyor. Sen ne kadar yetenekli ve süratli olursan ol, beyin olmayınca olmuyor. Bir yanı hatta en önemli yanı eksik kalıyor.

Gelelim işin diğer boyutuna… 21 maç oynayıp sadece 4 galibiyet alan, 7 beraberlik ve 10 yenilgi, 38 gol ve maç başı 1.8 ortalama ile kalesinde gol gören, %19 galibiyet ortalaması olan bir takım nasıl başarılı olabilir? İşin en acı yönü ise sıralamasındaki rakiplerinden hiçbirine üstünlük kuramayan bir takım, eğer rakiplerini yenemiyorsa bu ligde tutunma şansı çok ama çok zordur.

Hiç sevmediğim halde istatistiklerle yazımı yazıyorum. Benim için aslolan şudur; çıkacaksın, hem rakipleri hem hakemleri hem de istatistikleri yeneceksin. Puanları alıp üst sıralara tırmanacaksın. Rakiplerin ne yaptığı seni ilgilendirmemeli, bu aralar çok duyuyorum “Ama rakipler de kaybediyor.” Bize ne rakiplerden! Çık, her maç reaksiyon göster, daha çok koş, ısır, mücadele et ve kazan. Var mı daha ötesi? Sen 3 puanları al, geriden gelen rakiplerin düşünsün.

Kupa maçında ve bu maç izlediğimiz N’Dinga klas, ne yaptığını bilen ve ayağı oynayan bir oyuncu ama bizim ligimiz için yumuşak. Şu an Süper Lig, Avrupa’nın en sert ve mücadele yönünden en zor ligi. Belki ilerleyen maçlarda kondisyon ve maç eksiğini kapatarak daha hazır hale gelebilir.

Podolski’nin kalitesi ve klası tartışılmaz, onun da yaşı gereği vücut kitle endeksi yüksek seviyede ama bu takımda çok iyi işler yapacağını 10 dakikada bize gösterdi. Onun da tam hazır ve düzenli oynayabilmesine 2 veya 3 hafta daha var gibi. İnşallah kayıpsız olarak geçer ve sıkıntı yaşamayız.

Bir de Paul Mukairu 19 yaşında genç bir oyuncu ve bu maçta hamle oyuncusu olarak kullanıldı. Korkarım ki o da Doğukan Sinik gibi aynı kadere sahip değildir. Çocuk sahada duracağı ve nereye hamle yapacağını bilmiyor bir de üstüne üstlük pozisyon hatası yaparak Podolski’nin buz gibi golünü yedi. Sabırla 1 veya 2 yıl daha bu durumun düzelmesini bekleriz.

Kazanabileceğimiz bir maçı maalesef kadro tercihi ve hamle oyuncu yetersizliği nedeniyle berabere bitirdik. Artık bu saatten sonra bu takıma arka arkaya 2 veya 3 seri galibiyet lazım ki bu cendereden çıkalım. Yoksa sıralamada buralarda kalırsak, 20 gün sonra bu memlekette havalar ısınır ve yaz moduna girince insanlarda ve topçularda bir gevşeme olur. Bunun da önüne geçemeyiz. Bunu her seferinde yaşayıp, tecrübe etmişizdir. Kasımpaşa maçının bu seri galibiyetlerin başlangıcı olması en büyük temennimdir.